Şu "aynı kefeye koyma" meselesi biraz karışık

Şu "aynı kefeye koyma" meselesi biraz karışık
?(...) Askerimizin PYD üzerine sürülmesi üzerine önce Amerika ayağa kalktı. Dedi ki "Biz sana IŞİD'e müdahale için izin verdik. Derhal bu saldırıları durdurun."

 

Rusya canının sıkıldığını bildirdi. PYD'ye kendilerinin de önem verdiğini söyledi.

Beklenmedik bir şekilde İran da devreye girdi. O da "Türkiye, Suriye topraklarını derhal terk etmeli" açıklaması yaptı.

Bunlara karşı iktidarımız sessiz kaldı. Adeta "Siz ne derseniz deyin" havasındaydı.

Ancak dün itibarıyla yeni bir gelişme oldu ve Amerika, Türkiye'nin yapılan uyarılar sonunda PYD ile ateşkes anlaşması yaptığını açıkladı ve "bölgede sessizlik sağlandı" dedi.

Bütün bu yazdıklarımı birkaç gün içinde yaşadık.

(...)

Şimdi bütün bu olanlardan sonra sarayın temsilcisi kalkıyor Amerika'ya kafa tutuyormuş gibi yaparak "ne demek PYD ile ateşkes, Türkiye ile bir terör örgütünü nasıl olur da aynı kefeye koyarsınız" diye coşuyor.

Sarayın danışmanı hep kendisine danışılmasına alışmış belli ki, oysa Erdoğan için (muhtemelen kendi yazdığı) konuşmalarını okusa Türkiye ile PYD'yi aynı kefeye Erdoğan'ın koyduğunu görürdü.

15 gün önce Erdoğan yine Amerika'ya kafa tutar gibi yaptığı bir konuşmasında "Amerika'ya artık kararını ver diyoruz, ya PYD ya Türkiye diyoruz" demişti.

Ben de bu konuşmanın ertesinde yazdığım yazıda ve televizyon konuşmalarımda "peki, Amerika ya PYD derse ne yapacaksınız" diye sormuş ve 1000 yıllık bir devletle bir terör örgütünü aynı imiş gibi göstermenin yanlışlığını anlatmıştım.

Can Ataklı Korkusuz

******

Fantoma da kimmiş

------

Güvenlik güçleri tarafından hırpani bir şekilde, yarı çıplak vaziyette bir tarlada dolaşırken bulunsak "İlk soruyu ben sorayım. Bana ne olmuş olabilir" derdik çoğumuz herhalde.

"Tarla bakmaya gelmiştim" diyemez gülerdik ve o dakika kodesi boylardık.

(...)

 Bunca yılın casus romanı, polisiye romanı, filmi meraklısıyım, Fantoma'nın, Arsen Lüpen'in hastasıyım ama böyle rahat kaçan suçlu görmedim ben... Jason Bourne halt etmiş yanında!

(...)  Savcı tutuklansın diye yolluyor, hâkim "Gerek yok" diyor, savcı itiraz ediyor ve ikinci hâkim de "Yolluyorum" diyor. Savcı soruyor: "Arsa alacağınız kişinin telefonu? Yok. Soyadı nedir? O da yok. Arsa nerede? O da yok. Kim buluşturacaktı? Bilmiyorum. Evini biliyor musun? Hayır.

Saat 09.00'da taksiyle geldiğini söylüyor. 09.00'da taksi ile gelirseniz orada o zaman bombalar patlıyor. Uçaklar havalanıyor. Başka yerden gelen uçaklar pisti bombalıyor. Siz gayet rahat orada dolaşıyorsunuz ve 1 saat sonra yakalanıyorsunuz..."

Plakası bile 'sır'

O iki hâkim, "Normaldir yahu" diyen iki hâkim görevden uzaklaştırıldı, soruşturma başlatıldı.

Ankara-Sakarya-İstanbul hattında defalarca hız cezası yemiş, trafik sigortası bulunmayan ve dalga geçer gibi 34 SIR 49 plakalı aracıyla fink atmış Adil Öksüz. Yardımcı doçent maaşı düşünülürse tuhaf derecede sıklıkla, özellikle de son yıllarda yurtdışına çıkmış (109 kez).

Belli ki FETÖ'de tırmanmış, yükselmiş, darbe planlamış, darbe öncesi iki kez ABD'ye gitmiş, "Hava Kuvvetleri imamı" cemaati toplayıp darbe planlamış yakalanmamış, iz bırakmamış. Adına sabıka değil, okuma fişi düzenlenmemiş adamın. Üstüne yakalanmış, iki gün de tutulmuş ama dünya trajikomik savunmalar tarihine geçecek bir savunmayla salıverilmiş. Rahatça havayoluyla Ankara'dan İstanbul'a gelmiş, karşılanmış, Sakarya'ya aile ziyaretine gitmiş.

 Aaa! Nereye gitti?

 Neden sonra, nihayet "Aaaa Adil Öksüz nerede?" denilince, hocasından kayınçosuna, kayınpederinden kayınvalidesine herkesi almaya başlamışlar.

(...) bir yandan nutuk, demeç, basın açıklamalarındaki "şok" kararlı haller, bir yandan bu akıl almaz işler, laubalilikler, aldatılmaya doyamamışlıklar... Nasıl olacak?

Kanat Atkaya Hürriyet

******

Muhalefet yerini bilsin

-----

Bu da yeni âdet... CHP ve Barolar Birliği adli yıl açılışının Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda yapılmasının sakıncalarını açıklayarak törene katılmayacaklarını bildiriyorlar.

Adalet Bakanı, Başbakan, Cumhurbaşkanı sırayla açıklamalar yaparak tören davetini tekrarlıyor. Satır arasında şunu ima ediyorlar:

- Milli birlik ve beraberliğe aykırı hareket ediyorsunuz...

Neden bu ısrar? Bu cesaret?

Çünkü Saray, muhalefet ve meslek kuruluşları üzerinde bir emir komuta zinciri oluşturmak istiyor. Muhalefet 'birlik beraberlik' diye uyumlu davrandıkça bunu kural haline dönüştürmeye çalışıyor. Muhalefet nerede durması gerektiğini umarız artık anlamıştır.

Melih Aşık Milliyet

*****

Arsızlık

-----

Ülkemizde bir takım yaratıkların Atatürk düşmanlığı artarak devam ediyor.

Ne yazık ki bazı ahmak televizyoncular da, bu çağdışı kişileri ekranlara çıkararak Atatürk'e arsızca saldırmalarına çanak tutuyor!

(...)

Bunlar, bugünkü Türkiye'nin bütün kazanımlarını, milletimizin teneffüs ettiği özgürlük ve bağımsızlık havasını

Atatürk'e borçlu olduğunu bilmiyorlar mı? Elbette biliyorlar ama çağın gerisinde yaşadıkları için bir türlü kabullenemiyorlar! Onlar hâlâ, baskıcı ve zalim Sultan Abdülhamid'e hayranlar!

Rahmi Turan Sözcü

*****

Tetikçi dalkavuklar

------

15 Temmuz kalkışmasından sonra, Erdoğan ve Yıldırım, muhalefet partilerine daha saygılı görünmekle birlikte, AKP militanları, kendilerinden olmayan herkese karşı saldırılarını son derece keskinleştirmiş ve yoğunlaştırmış bir tutum ve davranış içindeler.

Sanıyorum bu "sertleşme ve yoğunlaşma kampanyasının" iki nedeni var:

1) Cemaatle işbirliğinin yol açtığı "suçluluk kompleksi".

2) FETÖ ile mücadelenin getireceği sıkıntıları, muhaliflere karşı din üzerinden saldırarak, azaltma kaygısı.

(...)

Bu saldırgan tetikçilerin bir bölümü eskiden, şimdi Fethullah Gülen Terör Örgütü, FETÖ denilen Gülen Cemaati'ne çok yakın olanlar...

Bir bölümü ise zaten doğrudan FETÖ'nün desteği ile bulundukları yere gelenler...

Ne yazık ki bunların arasında Meclis çatısı altında olanlar bile var!

Kafaları çalışmadığından, kendilerini aklamak için tertemiz insanlara çamur atarken sağa sola ve bu arada bana da bulaşırken eski yazdıklarının, söylediklerinin ve yaptıklarının ortalara dökülüp saçılmayacaklarını, rezil olmayacaklarını sanıyorlar!

Emre Kongar Cumhuriyet

****

GÜNÜN SORUSU

------

Zor, çetrefil, ağır, çetin, ufku puslu dönemin bir başka göstergesi; Türkiye'de  "milli birlik-beraberlik havası" sonunda ülkemizin yeniden yapılanması hangi çizgiye kayacak? Hukukun egemen olduğu; özgür yargı, özgür hakim, özgür savcı, özgür basın, özgür milletvekili, özgür Meclis, özgür din, Diyanet, özgür üniversite, özgür sivil toplumun birlikte var olduğu gerçek demokrasiye doğru mu gideceğiz? Yoksa "Tek bir kişinin her şeye Allah adına hakim olduğu dinci ümmetçi bir yapının" içine mi gömüleceğiz? 

Necati Doğru Sözcü