Suçlu aranıyor

Günlerden 10 Kasım Çarşamba. Atamı ziyaret için anıtkabire gitmek üzere evden ayrılarak bir halk otobüsüne bindim. Çevreyi izleyerek devam eden yolculuğumuz otobüsün durakta durmasıyla birlikte bir keşmekeşe dönüştü.
Erkekli kızlı on onbeş lise öğrencisinin bağrış çağrışmalarıyla otobüse binmeleriyle birlikte yer kapma kavgalarına da başlandı. Nedir bu telaş gürültü diye geriye dönüp baktığımda, üzerlerinde okul kıyafeti olan bu çocuklardan, erkeklerin kravatlar mide üzerine indirilmiş, yakadan en az üç düğme çözülmüş gömlekler ise pantolon dışına çıkarılmış, kulaklarda küpeler ve ağızlarda sakız.
Kızlar erkeklerden geri kalır mı? Gömlek düğmeleri göğse kadar çözülmüş. Etekler beldeki kemer altına toplanarak mininin de minisine dönüştürülmüş. Görünümleri sokaklardaki balici çocukları andırıyor.
Sadece görünümleri mi? Otobüsteki davranışları da hak getire. Avazları çıktığı kadar bir birlerine bağırmalar. Sokak ağzıyla konuşmalar, ıslık çalmalar, kahkahalar ve alkışlar. Ayyaşların bile edep sahibi olduğu toplu taşım aracını adeta panayıra çevirdiler. Öğrenci olduğu sadece kıyafetiyle bilinen bu zavallılar koltuklarda yaşlılar ise ayakta. Aracın her fren yapışında ayakta duramayan o yaşlıların sağa sola savruluşu, ayağa kalkarken çıkardıkları inleme sesleri adeta çocukların kahkahalarının notalarını oluşturuyordu.
Otobüs ilerledikçe artan gürültünün etkisi mi, yoksa ayakta durmakta zorlanan yaşlıların kimyasının bozulması mı bilinmez ama şikâyetler ve uyarılar başladı.
“Evladım yapmayın ayıp oluyor. Çocuğum rahatsızım gürültüye dayanamıyorum” Duyan kim. Duyanlarca da verilen ukalaca cevaplar.  “Rahatsız oluyorsanız taksiye binin”  Dozu artarak devam eden taşkınlıklar. Alınan cevaplara karşılık yolcularda bu seferde mırıldanmalar başladı. “Hay sizi okutan öretmenin, doğuran ananın Allah belasını versin. Şunlar adam olacakta millet fayda görecek”
Bir eğitimci olarak; çocukların davranışı, yaşlıların ifadeleri zihnimi allak pulluk etti. Yolculuk boyunca hep düşündüm. Acaba suçlu kim? Elbette ortada bir suç varsa mutlaka suçun sorumluları da vardır.
Çocukları bu duruma iten nedenler sık sık getirilen aflar olabilir mi? Yoksa çocukları yarış atına dönüştüren sınavlar mı?  Okullarda disiplin yönetmeliğinin yok denecek kadar işlevselliğimidir. Ne dersiniz medyası ile yaşadığı çevresi ile veya örnek olması gerekenlerin yanlış model oluşlarıyla ilgisi olabilir mi?
Aileler olarak çocuklarımıza zaman ayırabiliyor muyuz? Parçalanmış ailelerin yaşattıklarını hiç sorguladık mı? Çocuk psikolojisini biliyor muyuz? Yoksa saygıyla sevgiyi despotluk veya lakaytlık olarak mı algılıyoruz. Düşünüyorum ya öğretmenler suçlu olabilir mi?
Onlar ki kendi problemini çözememiş, yeniliklere imkânsızlıklar nedeniyle ulaşamamış, bu nedenlerden dolayı derslere girmekten korkar olmuşlar.
Değil öğrenciyle ilgilenmek evdeki çocuğundan kaçmaktadır. Peki, bu gurupları suça iten nedir veya kimlerdir. Esas suçlu sistem ve bu sistemi oluşturalar ile devam ettirenlerdir.
Ey yöneticiler; eğitim mevzuatıyla sırf çıkarlarınız için oynamaya devam ederseniz. Aile eğitimine önem vermez, öğretmeninizi yetiştiremezseniz. İnsanların yaşam standartlarını yükseltemezseniz, Omuzlardaki siyasi baskıyı devam ettirirseniz o çocuklar bir gün otobüslere sopalarla binip yolcuları da döverler.
Elbette insanın olduğu her yerde sorun vardır. Önemli olan sorunların çözülmesidir. Sorunları çözecekler ise o insanların temsilini isteyenlerdir. Bizde ise sorunun kaynağı sorunları çözecek olanlardır. 

Yazarın Diğer Yazıları