Suçlu bulundu, yanardağ!

Turizm konusundaki eksikliklerini hep başka nedenlere endekslemeyi kendilerine düstur edinenlerin yönetimde olduğu turizm sektörü, bu yılda suçluyu buldu. Televizyon programlarında olumsuz yorumlar, zararın ne kadar olduğu ile ilgili hesaplamalar yapılmaya başlandı.
Yıllardır söylediğim ve önerdiğim konuyu tekrar söylemek istiyorum. Türkiye Cumhuriyeti Devleti vatandaşlarının yaklaşık altı milyonu her yıl yurtdışına tatile gidiyor. Dünyadaki ekonomik kriz ortamını düşündüğümüzde ve ülkelerin kemer sıkma politikalarını uygulamaya koyduklarını göz önünde bulundurduğumuzda, T.C devletinin de kendi vatandaşlarını yönlendirmesi ve birkaç yıllığına da olsa tatile yurtdışına gitmek yerine, ülkemizdeki tatil merkezlerine gitmeleri yönünde uyarılarda bulunması turizm sektörüne nefes aldıracaktır.
Atalarımız ne demiş,  “doğanın aklı yoktur, kuralları vardır”. Şimdi İzlanda’da yanardağ patladı, uçak seferleri iptal edildi diye eğer koskoca Türkiye’nin turizmi tehlikeye giriyor ise, burada yapılması gereken doğanın kurallarını yok saymadan faaliyetleri organize etmektir. Yanardağ örneğinde de olduğu gibi, yumurtaların hepsini aynı sepete koymak her zaman en büyük riski oluşturmaktadır.
Ülke turizmini yalnızca Avrupa odaklı turizme endekslemek yukarıda olduğu gibi tüm yumurtaları aynı sepete koymak anlamına geliyor. O nedenle bundan sonraki turizm politikalarında belirleyici olan nokta, komşu ülkelerle turizm ilişkilerinin üst seviyelere çıkarılmaya çalışılması olmalıdır. Havayolu taşımacılığına bağlı olan bir turizm yapılanması, son yanardağ patlamasında görüldüğü gibi her şeyi olumsuz etkilemekte.
Komşu ülkelerle yapılacak olan anlaşmalar ve karşılıklı vize uygulamalarındaki değişikliklerin yansımaları her zaman olumlu olarak sektöre yansıyacaktır. Hava taşımacılığının sekteye uğradığı nokta da kara ve demiryolu taşımacılığının devreye girmesi en etkin çözüm olacaktır. Yoksa bugün yanardağları suçlar, başka gün dalgaları suçlar konumda olmaktan öteye geçemeyiz.
Yıllardır göz ardı edilen demiryolu taşımacılığı, özellikle komşu ülkelerle aramızdaki turizm faaliyetlerinin maksimum seviyelere çıkması için en kalıcı çözüm olacaktır. Son yıllarda yapılan hızlı tren çalışmalarının yaygınlaştırılarak tüm yurdu kapsar hale gelmesi durumunda bölgenin lideri olmaya aday ülkemizi turizm sektöründe de hiçbir ülke yakalayamayacaktır.
Umarım karayollarına bu kadar büyük paralar harcayan hükümet edenlerimiz bu uyarıları da göz önünde bulundururlar ve ülkeye kalıcı bir eser bırakırlar. Petrole bağımlılığın had safhada olduğu ülkemizde demiryollarının geliştirilmesi yönündeki her adım olumlu sonuçlar verecektir. Özellikle Güney ve Doğu komşularımızdan bu sayede ülkeye girişler kısa sürede artacak ve kültürler arası etkileşimin önü de açılmış olacaktır.
Tüm dünyanın ve Avrupa’nın ekonomik krizle boğuştuğu son birkaç yılda, yetkililerimize düşen bu ortamı ülkemizin lehine döndürecek yatırımlara olanak sağlamaları ile paralel bir gelişmedir.
O nedenle doğaya suç bulmak, Tanrı’nın gücüne gider. “Tanrı neylerse güzel eyler” deyip ardından da  doğa olaylarına kızmak kendi içerisinde en büyük tezat içermektedir. Suçlu aramayı bırakalım, çözüm üretelim. İnsanoğluna yakışan da budur

Yazarın Diğer Yazıları