Suçlu kim?..

Vatan deniyor, namus deniyor, delikanlılar koçlar gibi kınalanıp askere gönderiliyor. O yiğitlerin dönüşü ise kanının rengiyle oluşturduğu bayrağına sarılı oluyor. Gün geçmiyor ki civanlar toprakla buluşmasın. Geride eli kınalı gelinler, bağrı yanık analar kalmasın. Ocaklara ateşler düşüyor, yürekler kavruluyor. Nerede mi? Sadece o ateşlerin düştüğü yerde. Duyanlardan bazıları vah tuh diyor, bazıları ise bunlardan nemalanma adına seviniyor. Hayatsa her zaman olduğu gibi devam ediyor. Yeni yiğitler ise şahadet şerbetini içmek üzere kınalanarak vatana kurban olmak üzere gönderiliyor. Çokbilmişler ise olayın nerede, nasıl olduğunu tartışarak bir yerleri suçlamaya uğraşıp, kavram kargaşası yaratarak bir taşla iki kuş vurmanın telaşını yaşıyorlar. Bunu gören bölücüler ise özerklik ilan ederek bayram yapıyorlar. Hani son zamanlarda asker her şeyin suçlusu ilan edildi ya. Burada da suçludur mantığı ile hareket ediliyor. Böylece askeri bıktırıp neme lazım dedirterek geri çekilmesi sağlanarak, köpeklerin daha çok havlayarak kemik yalama yerine çoğuna sahip olması sağlanacak.
Her şeye bulunan gerekçe buna da bulundu. Neymiş efendim kaçırılan asker ve sivilleri arama niyeymiş. Bu bir tuzakmış. Sanki asker insan değilmiş gibi, niçin mola verilmiş. Yani kaçırılanları öyle değil de pazarlık sonucu kurtarın mealine gelen sözler. Mademki aramaya çıkıyorsunuz öyleyse yorgunluktan bitap düşün ki elinize silahı alamadan hepiniz şehit olun anlamına gelen ifadeler.
Komutada eksiklik varmış. Kim komuta ediyor ki!.. Siz hiç şehitlerin içinde üst kademe gördünüz mü? Üst kademenin görevi cenaze namazlarına katılıp, kanınız yerde kalmayacak nutuklarıdır. Hani bize tarih derslerinde başkomutan savaşta hep ordunun başında olur diye okutmuşlardı da. Belki de biz bilmiyoruz. Hiç öyle olmasa paşalar televizyonlara çıkıp teröristlerle nasıl mücadele ettiklerini anlatırlar mıydı veya ciltlerle kitap yazıp satarlar mıydı? Demek ki suçlu komutanlar değil. O çok konuşan yazar, çizer, ilim ve işadamları var ya. Onlar ülke çıkarından ziyade kendi çıkarları doğrultusunda hareket ederler. Hatta ne güzel yapıyorsunuz diye teröristlerle toplantılar yapıp söyleşilerde bulunarak halay bile çekerler. Çünkü ne kendileri ne de çocukları dağda teröristlerle karşılaşmamıştır. Onlar ya paralı ya da terörün ulaşamayacağı noktalarda askerlik yaparlar. Olmadı çürüğe ayrılarak hiç askere gitmezler. Siz hiç beyaz yakalıların çocuklarının şehit olduğunu duydunuz mu? Demek ki onlar da suçlu değiller.
Bir  de istihbarat birimimiz var ki. Olaylar olduktan sonra anında olayın gelişimini, nelerin yaşandığını kamuoyuyla paylaşır. Önce paylaşmaması ise belki bir unutkanlığın sonucu olabilir. Bu da gayet doğal. Sakın suçlu demeyin, olamazlar.
Açılımcılar mı? Onların görevi ülke insanını etnik gruplara ayırarak onlarla toplantı üstüne toplantı yapmalarıdır. Sınır kapılarında teröristleri törenlerle karşılattırıp, bölücülerin eylemlerinde can kaybı olmadığında bayram edenlerdir. Hay s.  diyenleri ve dal batıranları görmezden gelerek yargı kararlarını bölücüler için geçersiz sayanlardır. Zorda kalınınca haklarında soruşturma açıldı diyerek halkı uyutanlardır. Şehit cenazelerine gidip saf tutarak, hamasi nutuklar atarak, ileri demokrasi adına anayasayla oynamaya kalkanlardır. Ayrıca alınan özerklik kararına ses çıkarmayanlardır. Tabii ki bunlar da suçlu olamazlar.  Belki bu olanları çözümün bir parçası görüp, devamında fayda mütalaa ediyor olabilirler. Bölücüler ise hiç suçlu olamaz, bunların yandaşlarına ve kandaşlarına göre ne kadar Türk’ü şehit ederlerse isteklerine o kadar yaklaşıyorlar demektir. Meclis Başkanı Sayın Çiçek  “Herkes safını belirlesin”  diyor. Ne kadar doğru bir söz değil mi? Sayın Çiçek bölücüler safını belirlemiştir, yoksa bunları yapmazlardı. Türk Milliyetçileri de safını belirlemiştir, öyle olmasa vatan millet uğruna ölürler miydi? Safını belirleyemeyenler Türküm demekten korkanlarla menfaatine zarar geleceğinden endişe duyanlardır. Onlar ki vurgun yemiş balıklar gibi yalpalamaya devam ettikçe bölücüler daha da azgınlaşıp ülkeyi bir Türk-Kürt savaşına götürecektir. Safı belli olmayanlar da suçsuz, Suçlu olsa böyle mi olurdu.
Ey şehidim ayağının tozunun türabı olayım. Kınalı koçlarım, milli duruşun ve vatan aşkıyla yanan yiğitlerim. Seni suçlu ilan edecekler ama korkularından bunu aleni dillendiremiyorlar. Onların yalanı varsa senin de sevenlerin ve Allahın var. Elbet bir gün bunun da hesabı sorulacaktır. Sen bu gün şehit oldun onlarsa zamanı geldiğinde lağım çukurlarında boğulacaklardır.
Ey mazlum görüntülü zalimler. Ne Türklük yok olacak, ne de vatan bölünecektir... Dün vardık bugün de olacağız... Dünü olmayanların yarınları ise hiç olmayacaktır...

Yazarın Diğer Yazıları