"Suçlucuk"lar aramızda

Açık Ceza İnfaz Kurumlarına Ayrılma Yönetmeliği değiştirilmiş. Bundan böyle 10 yıldan az hapis cezası alan ve cezasının sadece 1 ayını kapalı cezaevinde geçirenler ile cezası 10 yıl ve yukarı olup da cezasının 10'da birini yatanlar açık cezaevlerine gönderilebilecek; yani üç ayda bir, bir haftayı geceli gündüzlü dışarıda geçirebilecek, gece 23.00'e kadar dışarıda çalışabilecek, "aramıza" dönebileceklermiş!

Ama paniğe gerek yokmuş!

Çünkü düzenleme soykırım gibi, eşi öldürme gibi, çocuğa cinsel istismar gibi, işkence gibi, uyuşturucu gibi, terör gibi suçlardan hüküm giyenleri kapsamıyormuş.

Çok rahatladık!

Geri kalanlar "suç" değil çünkü; "suçlucuk"!

***

Türkiye'de, -hele de yargının yıllardır kendisini devlet yerine koyan paralel bir yapının elinde olduğu gerçeğinin resmen tescillenmesinden sonra- cezaevlerindeki hükümlülerinin aslen ne kadar adil yargılandıkları, sahiden de suçlu olup olmadıkları da şüpheli, ayrı bir tartışma konusu olduğu için aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık Araf'ında vicdan şu anda...

Bu sebepten dolayı, "hal"den bağımsız, "ilkesel" bir sorgulama olarak okuyun bu satırları:

1 Ekim 2016 itibarıyla 130 binden fazla hükümlü, 63 binden fazla da tutuklu bulunuyordu cezaevlerinde; geçen dört ayda -herkesin potansiyel terörist varsayılabildiği bir ülkede- yenileri de eklendi haliyle.

Tez şu ki; hükümlülerin erkenden açık cezaevine yollanması, tutuklulara yer açma ihtiyacının bir gereği!

Kasten olmadığına hükmedilse de cinayet işlemiş yani "katil" sıfatını edinmiş olanlar, insan ticareti yapanlar ve daha kim bilir kimlerin cezalarını çekmeden sokaklarda ellerini kollarını sallayarak dolaşacak olması zaten başlı başına bir garabet de...

Ya madalyonun öteki yüzü ne!

Hiç kimse kem küm etmesin, kıvırmaya yeltenmesin...

Düpedüz, henüz suçlu olup olmadığı belli olmayan, yargılama sonunda beraat etme ihtimali de bulunan kimseleri tutuklu yargılama kılıfıyla hapsedebilmek için, hükümlü yani hukuken "suçlu" olduğu tescillenmiş kişileri sokağa salıvereceksiniz!

Geçmişte örneklerini gördük;

Müebbetlerle, üç yıl, beş yıl yargılayıp sonra "pardon" demek zorunda kalmadınız mı yüzlerce Türk subayına!

Ya şimdiki tutuklular arasında da "kurunun yanında yakılan yaşlar" bulunuyorsa... Ya zamanla suçsuz oldukları ortaya çıkarsa...

Böyle adalet mi sağlanır!

Daha çok -suçsuz da olma ihtimali bulunan- insanı tutuklayabilmek için suçluları salıvererek mi tesis edilir adalet!

***

Ne kadar da bağımsız bir yargı

-------

Tam da, Başbakan'ın "bozkurt" işareti yaptığı gün...

Tam da, ülkücülerin bir kısmının "devletin ülkücüleştiğini" varsayıp galeyana geldiği gün...

Tam da, "ülkücüler iktidarda" diye fısıldanırken kulaktan kulağa...

Tam da, MHP Genel Başkanı, tercih yapmak durumunda kalırsa tercihinin "Recep Tayyip Erdoğan" olacağını açıklamışken...

Tam da, Cumhurbaşkanı bu tercih beyanından çok memnun olmuşken...

Tam da, "MHP istesin yeter" başlıklı bir şehir efsanesi dolaşıma sokulmuşken...

Tam da, AKP ve MHP'nin "ortak miting" bile yapabileceği konuşulurken...

Tam da, AKP her bir MHP'linin oyuna muhtaçken...

MHP'ye Türkiye'deki en büyük belediyesini kazandıran, dolayısıyla partisinin "gözbebeği" olan Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Hüseyin Sözlü'ye;

 "Ülkü Ocaklı", Ülkü Ocağı başkanıyken Ceyhan Belediye Başkanlığı'na aday olup üst üste üç dönem seçilen, yani hem "öz, hakiki" ülkücü,  AKP'nin anlayacağı şekilde ifade etmek gerekirse "ülkücünün daniskası" olan hem de birçok ülkücü, ülkü ocaklı genç için rol model olan Hüseyin Sözlü'ye,

Geçtiğimiz Mart ayında, bizzat MHP Genel Başkanı'nın "Sayın Sözlü, hiçbir söze aldırış etme. Boyun eğme. Fitne fesadı yık. Gönüllerde köprü kur, yalnız değilsin. Adana seninledir. Partimiz seninledir" diyerek sahip çıktığı Hüseyin Sözlü'ye,

"Öz evladı" olması hasabiyle, tabiri caizse MHP'nin "kırmızı çizgilerinden" olan Hüseyin Sözlü'ye,

Üstelik de ilk günden bu yana hukuksuz yürüdüğünü savunduğu yargılamada mahkûmiyet kararı çıktı;

5 yıl!

Yetmedi...

Mahkeme çıkışı, haksızlığa uğradığı, davanın siyasi olduğunu söyleyecek gibi oldu;

Küütt!

Bu sefer de hakkında "Mahkeme Başkanı ve Cumhuriyet Başsavcısının kişilik haklarına saldırıda bulunduğu" gerekçesiyle yeni soruşturma başlatıldı.

Ne kadar da "bağımsız" bir yargı!

Ne kadar da üstün bir hukuk!

İnsan nasıl gurur duyacağını şaşırıyor gerçekten!

Yazarın Diğer Yazıları