Suikastın sınır ötesi dayanakları...

Rusya'nın Ankara Büyükelçisine yapılan suikast, olası sebepleri ve etkileri bakımından büyük önem taşıyor. "Millî Seferberlik" ilan edilen bir dönemde terör örgütlerinin aldıkları vekalet görevini kimler adına gerçekleştirdikleri sorusu önümüzdeki karmaşık ve kaotik ilişkileri daha büyük bir tehdit alanına taşıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bu yöndeki açıklaması bir çok terör örgütünün ayrı ayrı ve birlikte hareket edebileceği eylemler sahasını işaret ediyor.

Peki Türk askerini bugün Suriye'de savaşmaya götüren adımlar hangi yolun üzerinde atıldı?

"Şam'da namaz kılma" hayallerinden, Esad'lı bir geçişe razı olunan kabulleniş süreci kimlerin dış politikasının neticesiydi?

PKK-PYD yapılanması bölgede bu kadar güçlenmişse bu güce ulaşmalarını sağlayan ve "güzel şeyler olacak" benzeri yaklaşımlar hangi hatalar zincirinin ürünüydü?

Elbette dün olduğu gibi bugün verilen mücadelede de ordumuzun ve meşru kurumlarımızın yanındayız. Ancak emin olunuz ki bu soruların cevaplarına ulaşılıp, yüzleşmesini gerçekleştirdiğimizde "Millî Seferberlik" ruhu daha da güçlenecektir.

Katilin bağlantıları

Katilin FETÖ bağlantısı olduğuna yönelik çok ciddi tespit ve bilgiler ortaya konuluyor. Ruslar ise daha temkinli gözüküyor. Özellikle kendi uzmanlarının yapacağı incelemenin neticesini bekliyorlar. Teröristin suikast sırasında attığı slogandan hareketle El Nusra bağlantılı olabileceğine yönelik iddialar ikinci planda değerlendirilse de bu süreçte kim neden böyle bir suikastı gerçekleştirdi? Katilin bu saldırıyı kendi başına yönlendiremeyeceği açık olduğuna göre arkasındaki yapılanma kimin kontrolü altında, benzeri soruları gündeme getiriyor. Bu soruların cevabı Türkiye-Rusya ilişkilerini, Rusya-ABD dengesini ve bölgede yaşanacak muhtemel gelişmeleri yakından ilgilendiriyor. Bakıldığında ilk soruşturmanın ardından katilin özellikle FETÖ ile ilişkisini ortaya koyabilecek bir takım bulgulara ulaşılmış gözüküyor. Bu ve benzeri bilgilerin neticeye varması durumunda daha önce "uçak düşürme hadisesi" başta olmak üzere Türkiye-Rusya ilişkilerine yön veren olumsuz gelişmelerin sebepleri daha derinlikli biçimde sorgulanacaktır. Bununla birlikte uluslararası sistemde bu örgütün neler yapmak istediğine yönelik daha güçlü bir kanaatin oluşması söz konusu olacaktır. 15 Temmuz hain darbe girişiminden bu yana Türkiye'nin en çok uğraştığı alanlardan birisi de karşı karşıya kaldığı bu tehlikenin kimi ülkelerce ikircikli bir tutumla irdelenmesi olmuştu.

Halep-İdlib dengesi

Suikastı gerçekleştiren iradenin salt bir radikalleşme ürünü olarak harekete geçirilmediği çok açık... Bu durum son iki haftadır Halep-İdlib-El Bab hattında yaşanan gelişmelerin odağındaki iki ülkenin, Türkiye ve Rusya'ya yönelik ilişkiler ağının hedeflendiği tespitini güçlendiriyor.

Şöyle ki...

Suriye'deki savaşın başlangıcında olmasa da devamında en önemli psikolojik hat Halep-İdlib oldu. Ülkenin ikinci en büyük şehri olan Halep'i elinde tutan gücün kim olacağı sorusu iç savaşın belirleyicisi haline geldi. Rusya'nın yoğun desteği ve İran'ın da bu sürece eklemlenmesiyle birlikte gidişat değişti. Esad rejimi Halep'te kontrolü tamamen sağladı ve muhalif gruplar söz konusu alan itibariyle çekilmek zorunda kaldı. Silahlı kuvvetlerin yanı sıra sivillerin de önemli bir bölümü İdlib'e yöneldiler. Bu yeni süreçte Esad'sız çözüm senaryolarının işlevini neredeyse kaybettiğini söylemek mümkün. Son olarak Moskova'daki zirveden rejimin devamına yönelik bir mutabakat çıktı. Suikast bir yönüyle böyle de okunmalı... Katilin bu yöndeki bağlantıları kesinlik kazanmış olsaydı Suriye'nin El-Kaidesi olarak kabul edilen Nusra'nın Türkiye açısından "terör örgütü" sınıflamasındaki yeri tamamen belirginleşmiş olacaktı. Doğrusu ihtimali bile Moskova'daki bildirinin 8. Maddesi için yeterli oldu.

Bu aşamada Suriye içerisinde Halep'le bağlantılı yeni bir savaş alanı belirginleşiyor.

İdlib...

El Nusra açısından da kritik bir yer olan İdlib muhtemeldir ki Esad rejiminin ve dolayısıyla Rusya'nın ilk hedefi olacak. Ancak İdlib operasyonunun Halep'ten daha uzun ve çetin geçeceği tahmin ediliyor. Bölgesel kaynaklara göre Nusra lideri Colani'nin 14 silahlı gruba birleşme çağrısında bulunduğu, yarısından fazlasının olumlu yanıt verdiği belirtiliyor. Muhtemel İdlib kuşatmasının Türkiye olmadan hızlı ve etkili bir biçimde sonuçlandırılması imkansız görülüyor. Bu sebeple Büyükelçiye yapılan suikast FETÖ ile mücadele dinamiği kadar Türkiye'nin İdlib'deki konumlanmasının Moskova'daki zirveyle uyumlaştırılması açısından da önem taşıyor.

Yazarın Diğer Yazıları