Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Ahmet B. ERCİLASUN

Ahmet B. ERCİLASUN

Şükrü Elçin'i hatırlamak

                  1912'de Florina'da başlayan 2008'de Ankara'da noktalanan, Türk kültürüne, Türk halk edebiyatı araştırmalarına harcanmış 96 yıllık bir ömür.

1912'de Florina, Manastır'a bağlı bir Balkan kasabası. Şükrü Murat, Çelenklioğlu diye bilinen bir evlâd-ı fatihan ailesinin çocuğu. 11-12 yaşlarında mübadele ile Türkiye'ye geliyor. Aile Turgutlu'ya yerleştiriliyor. Çocukluğunun geçtiği bahçeli ev, çiftlik hayatı, o yeşil kasabalar ve araziler Elçin Hoca'nın içinde hep derin bir sızı olarak kalmış. Yahya Kemal'in dediği gibi: Balkan şehirlerinde geçerken çocukluğum / Her lâhza bir alev gibi hasretti duyduğum.

İzmir'in ünlü Atatürk Lisesi'nde yatılı öğrenim. Edebiyat hocaları Esat Çınar. Necmettin Halil de hocaları arasında. Böyle bir çevrede tabii ki insan şiir yazar. Şükrü Murat da şiir yazmaya başlıyor:

Er kişi bindi atına / Yağız at kişnedi bir an / Er kişi bindi atına / Dedi ki: İçimde Turan // Böylece geçti günleri / At üstünde at üstünde / Kül Tigin kitabeleri / Verdi ona ön haberi.

Orhun dergisi, 3. sayı. 05 Ocak 1934. İmza Şükrü Murat. Elçin'in altı dörtlükten oluşan ilk şiirlerinden biri. 1,5 yıl sonra, 1935 güzünde İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi yılları başlıyor. Türkolojinin kurucu babalarından Fuat Köprülü'nün, divan şiirinin büyük bilgini Ali Nihat Tarlan'ın kürsüleri önünde geçen öğrencilik yılları. Mehmet Kaplan'la ömür boyu sürecek arkadaşlıkları o yıl başlıyor. Türk Dünyası'ndan gelmiş olan genç hocaları Ahmet Caferoğlu'nun, Reşid Rahmeti Arat'ın Türkçelerinde biraz aksaklıklar var. Rahmeti hocası rica ediyor: "Oğlum şu yazıma bir bakar mısın?"

1939'dan itibaren liselerde hocalıklar. 1944'te Denizli'de. Bütün liselere gönderildiği gibi Denizli Lisesi'ne de gönderilen bir genelge vardır. Turancıların ne büyük tehlike olduğuna dair öğrencilere bilgi verilecektir. Elçin Hoca da bilgi verir, Türk Dünyası'nı anlatır.

Şükrü Elçin azimlidir. O zaman için pek de kolay olmayan bir iş yapar. Dışarıdan, yani üniversite kadrosunda olmadan doktora yapar. Yıl 1949: Kitabî, Mensur, Realist, İstanbul Hikâyeleri. 1950'li yılların başlarında Şükrü Elçin Paris'tedir. Mehmet Kaplan da orada. Kütüphaneler dolaşılır, konferanslar takip edilir. Dönüşte Millî Eğitim Bakanlığı'ndaki görevler devam eder. Hoca hâlâ üniversite dışındadır. Doçentliğini de böyle hazırlar ve 1962'de doçent olur.

Şükrü Elçin'in üniversiteye girişi ancak 1964 yılında gerçekleşir. O da Hacettepe Üniversitesinde Türkçe okutmanlığıdır. Fakat Elçin Hoca azimlidir. İhsan Doğramacı'yı ikna eder ve 1969 yılında Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'nü açtırır; bölümün kurucu başkanı olur. İşte o tarihten itibaren Şükrü Elçin'in insan yetiştirme işi de başlar. Hepimiz oradan yetiştik. Akademik hayatımızın ilk yılları hocanın dizi dibinde geçti. Dursun Yıldırım, Bilge Ercilasun, Sadık Tural, Abdurrahman Güzel, Turgut Günay, Umay Günay, Tulga Ocak... 1970'li ve 1980'li yıllar Hacettepe Üniversitesi'nin Türkoloji ve Tarih bölümlerinde ve bir de Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü'nde hep Ercüment Kuran ve Şükrü Elçin Hocaların çevresinde idik. Tam bir usta çırak usulüyle, hocaların sohbetleriyle yetişiyorduk.

Şükrü Elçin demek aynı zamanda Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü demek. Kurucu başkan Ahmet Temir'den sonra enstitüyü o yürüttü. Bu iki hocanın döneminde enstitü Türk kültürüyle ilgili yüzlerce yayın yaptı. Aylık Türk Kültürü dergisiyle gençleri besledi. Aydın kamuoyu, Türk Dünyası'nı bu enstitüden öğrendi.

Şimdi Şükrü Elçin'in yüzlerce makalesi ve onlarca kitabı, halk edebiyatı ve halk bilimi hocalarının ellerinde. Hem onlar hem öğrencileri hâlâ Şükrü Elçin'in araştırmalarından bir şeyler öğreniyor.

Şükrü Elçin'i kaybedeli on yıl oldu. Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü, "Ölümünün 10. Yılında Prof. Dr. Şükrü Elçin Çalıştayı" düzenledi. 26 Ekim Cuma günü Ankara Bahçelievler, son durakta, 69. sokak, 38 numaradaki enstitü binasında saat 10'da başlayacak olan çalıştay bir gün sürecek. Dursun Yıldırım, Abdurrahman Güzel, Saim Sakaoğlu, Fikret Türkmen gibi halk edebiyatının aksakalları yanında gençlerden de konuşmacılar var.

Şükrü Elçin'i hatırlamak, Türk kültürüne, halk edebiyatına saygı demektir. Milletler büyük insanlarını andıkça yaşamaya hak kazanırlar.     

Yazarın Diğer Yazıları