Süper Salı, süper aday

Sevgili okurlar, içeride birbirimizi yerken, ABD'de gündem, ne Suriyeli göçmeler, ne Suriye'de ve Irak'ta ölen binler, ne de Türk demokrasisi ve özgürlükler. Bunlar umurlarında değil. Amerikan televizyonlarına bakarsanız, burada heyecan, kar fırtınaları ardından, Amerikan seçimlerine, kimin, hangi partiden başkan adayı olarak gireceği. İşte bu nedenle, kısır döngü yerine, sizlere kasıtlı aktarılan ve yalnızca cilasını duyduğunuz, buradaki seçim gelişmelerinden söz edeceğim. Geçen hafta, ABD seçimleri açısından "Süper Salı"ydı. Bu geleneksel olarak, çok sayıda eyalette, her iki partiden de başkan aday adaylarını belirlemek için oy verilen gündü.

Seçim yasaları farklı

                Bu haftaki 'Süper Salı'da yer alan beş eyalet içinde, Virginia eyaleti de vardı. Her eyaletin seçim yasası, farklı. Virginia eyaleti yasalarına göre, "Primary" denilen bu ön seçimlere, yalnız partiye kayıtlı vatandaşlar değil, seçme ve seçilme hakkı bulunan tüm Virginialılar katılabildi. Oy verme işlemi, sabah 8'de başlayıp, akşam yediye kadar devam etti. Virginia'da yaşayan kişiler, hem Demokrat, hem de Cumhuriyetçi parti adayları için oy kullandı. Yani halk, doğrudan başkan adayını değil, hangi partiden, hangi aday adayını başkan adayı olarak görmek istediğine oy kullandı.

                Bu yüzden, bir günlüğüne Virginia eyaletinde, okullar tatil edildi ve biz de yakınımızdaki bir okulda oy kullandık. Okulların tatil edilmesine de çocuğu okula giden birçok anne baba, yaz tatili süresi okulların kapanmasını geciktireceği gerekçesiyle karşı çıktı. Oy verme işlemi basit. Ehliyetinizi göstererek listeden adınızı ve oturduğunuz yeri belirleyen yetkililerin verdiği pusulaları alıp, bir yerde, kimi seçiyorsanız, onun yanını işaretleyip, oy verme kâğıdınızla birlikte faks makinesine gidip oyu kaydettiriyorsunuz. Yani oyunuzu kullanır kullanmaz kendiniz kayda geçiriyorsunuz. Sizin oyunuzu bizdeki gibi Yüksek Seçim Kurulu falan değil, makine sayıyor. 

                Ben, Demokrat Parti'den Hillary Clinton'a karşı mücadele eden Bernie Sanders'a oy kullandım ama Bayan Clinton, Virginia delegelerinin çoğunu kazandı. Cumhuriyetçi Parti'den de, Trump olmasın diye, rakibi Ted Cruz'a oy verdim. Sonuçta Demokrat Parti'den Hillary Clinton ile Cumhuriyetçi Parti'den Donald Trump, bu 'Süper Salı'yı kazandı. Şimdi bu iki adayın, Kasım ayında yapılacak başkanlık seçimlerinde, partilerinin adayı olduğunu kabul ederek seçimi kazanmaları halinde, neler olabileceğini düşünelim.

Yüzer-gezer oylar

                Trump, bazı Cumhuriyetçilere göre, partiye küskün olan muhafazakâr grubu toplayan ve birleştiren bir kişi. Birçok analizciye ve bir grup Cumhuriyetçi Partiliye göre Trump konusunda parti içindeki ayrışma çok derin ve son anda parti, Trump'ı tehlikeli görerek ipini çekebilir. Özellikle son toplantısında protesto edenleri salondan çıkarması, korumaların bir gazeteciyi tartaklaması, Trump'a büyük zarar verdi. Daha önceki yazılarımda değindiğim gibi seçimleri her seferinde yer değiştiren yüzde 35'lik bir gezgin oy kitlesi belirliyor. Bunlar da bu söylem ve hareketlerden hoşlanmıyor.

                Bu yüzde 35 için ekonomik ve siyasi istikrar önemli. Evet, güvenlik konuları da önemli. Ancak, Amerikan toplumunu ayrıştırmak veya parçalara ayırma karşısına bu yüzer-gezer oylar. Trump'ın başkan adayı olması durumunda, Cumhuriyetçi Parti'den bir grubun da kalkıp, karşı parti adayına, yani Demokratlara oy verebileceği tahmin ediliyor.

                Demokrat Parti'de 'Süper Salı'nın galibi Hillary Clinton'un da ben bir aileden, daha fazla başka aday olmasına karşıyım. Bernie Sanders, Vermont senatörü ve görüşleri bir yerde, neredeyse sosyalist teorilere yakın. Bu açıdan Sanders, görüş ve tutumuyla ABD Başkanı Obama'ya daha yakın. İki devreyi tamamlayan Obama yeniden seçime katılma şansı olsa, eminim başkanlık seçimini kazanabilir.

                Gördüğünüz gibi bizim siyasilerin sürekli anlamadan referans olarak kullandıkları Amerikan Başkanlık sistemi aslında kafaları karıştıracak kadar karmaşık.

Yazarın Diğer Yazıları