Sürdürülebilir turizm ne kadar mümkün?

Kulağa gerçekten hoş gelen ve aslında başarılabilmesi halinde ülkemizin ciddi gelirler elde edebileceği bir faaliyet alanı olarak “sürdürülebilir turizmin” ben de desteklenmesi ve başarıya ulaşmasını canı gönülden istiyorum. Bir şeyin öncelikli olarak  “sürdürülebilir” olabilmesi için o şeyin ne kadarının yönetimi tamamı ile size ait ona bakmak gerekir. Şöyle ki, turizmi yürüyen bir  “taşıt”  olarak değerlendirirsek bu taşıtın yürümesi için birçok elemanın beraberce sorunsuzca çalışması gerekir. Tüm bu elemanların düzenli çalıştığını farz edelim, bu kez en önemli nokta “taşıtın yakıt ihtiyacı”  sorusu gündeme gelecektir.
Yukarıdaki cümlelerde vurgulamaya çalıştığım nokta, bir şeyin “sürdürülebilir olabilmesi için öncelikle yerli olma şartı”  ön plana çıkmakta. Taşıt misalinde olduğu gibi, parçaları yerli malı olmayan veya yakıtı yerli kaynaklardan sağlanamayan bir taşıtın “yürütülebilmesi” birçok dış etkene bağlı olacaktır. Herhangi bir uluslararası krizde bu taşıtın yürütülmesi imkansız bir hal alacaktır.
Turizm sektörünün en önemli ihtiyacı olan  “sürdürülebilir turizm” gelişen dünya koşullarında ve bölgemizdeki siyasal gelişmelerle birlikte ele alındığında çok uzun vadeli yatırımların büyük risk taşıdığı aşikardır. Turizm sektörünün yakıtını  “gelen yabancı turist” olarak değerlendirirsek, bugün Türk turizmi neredeyse tamamen yabancı kaynaklardan yakıtını sağlar durumda. Yabancı kaynakların yakıt vermemesi durumunda turizmin bırakın sürdürülebilirliğini var olabilmesi bile mümkün gözükmemekte.
Her konuda milli adımlar atarak dışa bağımlılıktan kurtulmamız gerektiğinin altını çizen hükümet edenlerimizin, acilen yabancıya endeksli turizm sektörünün yerli yakıtını üretmesi gerekmektedir. Bu yerli yakıt da ancak ve ancak bakanlıklar arası bir eşgüdüm sayesinde oluşturulabilir. Ülkemizdeki  “tatil aralıklarına”  baktığımızda Haziran ve Eylül ayları arasında hemen her kurumun tatile çıktığı gözlenmekte. Asıl sorun da buradan kaynaklanmakta, eğer bir şeyin sürdürülebilir olmasından söz ediyorsak o şeyin ihtiyacı olan yakıtın (senenin her ayı aynı miktarda olmak zorunda da değil) on iki ay sağlanması gerekmekte.
Ülkemizde çoğu şeyler tabu gibi görüldüğü için değiştirilmesinin akıllara bile getirilmesi bazen mümkün olmuyor. Ama geçen haftaki yazımda verdiğim “kira sözleşmelerinin Maliye Bakanlığı matbu sözleşmesi haline”  getirilmesi önerimde olduğu gibi, yine bir ilke imza atıp mesela 2013 yılı sonbahar ve kış aylarında Çevre ve Orman Bakanlığı pilot bakanlık olarak değerlendirilip, bu bakanlık çalışanlarına tatilleri (orman yangınlarının da olmadığı) sonbahar ve kış aylarında dönüşümlü olarak verilebilir.
 “Turizmin çeşitlendirilmesi”  gerektiğini her zeminde dile getiren yetkililerimize  “tüm devlet çalışanlarını yazın tatile çıkarırsanız turizm nasıl çeşitlenecek”  sorusunu sormamız lazım. Diğer bir bakanlık kış aylarında hiçbir üretim faaliyetinin olmadığı Tarım ve Gıda Bakanlığı’mız olabilir. Tüm tarım alanları kar ve su altında iken, bu bakanlığın çalışanları ne yapar? Tarlaya gidip çiftçiyi bilgilendirmediğine veya arazileri kontrol etmediğine göre, gönderin tatile hiç olmazsa yaz aylarında tam hasat zamanı geldiğinde çiftçilerde sağda solda ziraat mühendisi aramazlar.
Görüldüğü gibi “turizmi sürdürülebilir”  hale getirmek, öncelikle hükümet edenlerimizin “tatil aralıklarında yapacakları değişikliklerle” mümkün olabilir. 

Yazarın Diğer Yazıları