Suriye belası

Bilirsiniz, genelde huzursuz ve dengesiz kişiler ve zaman zaman da ülkeler için, günlük hayatta veya uluslar arası politikada kullanılan bir deyim vardır  “aranıyor veya kaşınıyor”  diye, Recep Tayyip Erdoğan, Davutoğlu ve yakın çalışma arkadaşları son birkaç yıldan beri aranıyor veya kaşınıyordu, en sonunda meşgul olabilecekleri belalarını buldular. Suriye veya Beşar Esad artık bir sorun değil bir bela haline gelmiştir. Batılılar yakın geçmişlerinde aranan ve kaşınan, Latin Amerika da, Afrika da çok sayıda diktatörlerle çalışmışlar veya uğraşmışlardır. Avrupa da ise Mussolini, Hitler, Franco ve Salazar gibi diktatörlerle yaşamışlardır. Batılılar, Arap baharıyla da tecrübelerine tecrübe kattılar. Ellerindeki büyük askeri güce rağmen Suriye’ye bulaşmamak için çaba ve itina göstermektedirler. Türk devletinden, Türk tarihi ve felsefesinden kopuk, çağ dışı, arkaik ve ideolojik fikirlerle ölçüsüz ve gereksiz politika ve davranışlarla yönetim, Suriye, Mısır, İran ve İsrail’i Türkiye’ye düşman etti. Bu ülkelerin Türkiye’ye ve Türklere karşı herhangi bir düşmanlığı olmadığı gibi ciddi bir çıkar çatışması da yoktur. AKP’nin aklı sivri, gövdeleri Türkiye de ama kiminin ruhları Arabistan’da kiminin ruhları Atlantik ötesinde dolaşan gayr-ı milli bu insanların ideoloji ve davranışları Türkiye’nin başına yeni belalar çıkarttı.
Suriye sorunu gittikçe tuhaf bir duruma dönüştü. Batılılar aralarında anlaşmış gibi Esad rejimini yıkmak istemiyorlar. Esad ile pazarlık yaparak belli bir müddet daha kalmasından yanalar. Kaddafi’yi bir an önce öldürmek için bütün batılı yönetimler adeta sürek avına çıkmışlardı, yakın müttefikleri Mısır’ın Mübarek’ini iktidarı bırakması için bizzat kendileri gelip ikna etmişlerdi, Tunus’ta ve Yemen’de de aynı politikayı gördük ama ne hikmetse Suriye’de yan çiziyorlar. İngiliz hükümeti alelacele meclisi toplayarak askeri müdahaleye katılmama kararı almıştır. İngilizlerin bu davranışını da ABD anlayışla karşılamış ve yine Anglo-Sakson grubundan Kanada hükümeti ise bir deklarasyon yayınlayarak Suriye konusunun dışında kalacaklarını duyurmuşlardır. Bu alışılmadık tuhaf bir durumdur, zira bu ülkeler ABD’nin tabii birer müttefikidir ve her yerde birlikte hareket ederler ve hep dayanışma içindedirler. Fransa’nın Suriye’ye müdahale konusunda gönüllü olması, aklımıza “Acaba Anglo-Sakson grubu, eski sömürgesi Suriye’yi Fransa’nın çıkar alanına gönüllü olarak bırakıp, nasıl olsa Suriye Fransa çıkar alanına bırakılacak gitsin o uğraşsın diye mi düşündüler” sorusunu getiriyor. Bunun cevabını yakında anlarız.
İran’da iktidar değişti ama Suriye politikası değişmedi, zira orada devlet yöneticileri dinci de olsa komünist te olsa, onlar için esas olan İran devleti ve milletinin çıkarıdır. İran’ın bu günkü dış politikasının hem İran halkına hem de bölgeye bir faydasının olmadığı kanaatindeyim ama bu onların tercihi. Burada demek istediğim, Türkiye’de AKP iktidardan düşerse yerine gelecek iktidar daha farklı davranacaktır, çünkü AKP hariç herkes bu politikanın Türkiye’nin çıkarına olmadığı ve sakatlığını görmektedir. Erdoğan ve Davutoğlu, Suriye’ye batılı bir müdahale için can atmakta ve her türlü gayreti sarf etmektedirler. Hiçbir surette masum halkların tepesine bomba attırılacak kompozisyonun ve politikanın içinde olmayı kabul etmeyiz. ABD ve Fransız uçakları Esad ve zalim adamlarının saraylarını ve evlerini bombalamayacaklardır. Bombalar her zaman olduğu gibi korumasız ve masum insanların tepelerine bırakılacaktır. Öldürdükleri insanların ciğerini sökerek yiyen zalim ve kızgın insanlara iktidar yolunu açmanın ne kadar ahlaki ve akıllıca bir politika olduğu da ayrı bir sorundur. Allah ıslah etsin. 

Yazarın Diğer Yazıları