Suriye'de iki farklı strateji!

İlk gençlik yıllarım Antakya'da geçti. 1975 yılında Cumhuriyet Caddesi'nin o zaman için sonuna yakın bir sokakta, domates, biber, patlıcan da yetiştirdiğimiz, 17 ağacı ve bir tulumbası olan bahçe içindeki bir evde oturuyorduk. Bizim sokaktan iki kilometre ötede bir köy vardı. Köylüler, gün ağarınca, eşeklerine yükledikleri sebzeleri satmaya gelirlerdi. Ortaokul son sınıftaydım. Evimiz, caddeye 10 metre mesafedeydi.

***

Bir gün caddeden hızla geçen pikap türü askeri araçlar gördüm. Çevredeki büyüklere sordum; araçların terörist cesedi taşıdıklarını söylediler. Araçların geçişi sırasında yolun iki tarafındaki komşular, askerleri selâmlıyordu. Askerler, hemen arkamızda bulunan Amanos dağlarındaki çatışmadan geliyordu. Bir gün içinde 14 ceset taşındı! Polis olan babama işten gelince sordum. Konuyla ilgili geniş bilgi verdi. Hatay'ın anavatana katılması için Atatürk'ün hasta haliyle nasıl çalıştığını anlattı ve Suriye ile Batılı ülkelerin bundan büyük rahatsızlık duyduğunu, teröristleri onların beslediğini söyledi. Yani Hatay'a yönelik terörist saldırılar, henüz PKK kurulmadan ve Suriye'ye yerleşmeden başlamıştı.

***

Kısacası, Türkiye'yi Hatay üzerinden vurmak, yeni bir durum değildir. Yıllar sonra öğrendim ki Suriye'deki kamplara Türkiye'den giden teröristler, İskenderun'daki TUSLOG tesislerinden sevk ve idare ediliyordu! Şimdi Başbakanın açıkladığı gibi Afrin'de 8-10 bin terörist varsa, bunda, İskenderun'daki bu Truva atının büyük rolü vardır. Bu tesis kapatılmıştır ama CIA başkanlığı da yapmış eski ABD Başkanı George Bush (Baba Bush) Adana'da CIA görevlisi olarak çalışmıştır. ABD'nin Adana konsolosları da hep Güneydoğu Anadolu'da çalışır!

Bu sebeplerle, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Afrin'de başlattığı "Zeytin Dalı Operasyonu", Türkiye açısından 40 yıl gecikmiş ama yapılması şart olan bir harekâttır.

HDP dışında siyasi partilerin, konuyla ilgili eski tartışmaları bir kenara bırakarak, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'ne ve TSK'ya Afrin operasyonuyla ilgili tam destek vermesi normaldir. Siyasi iktidarın, konuyu hemen siyasi rant elde etmek için kullanması, "Erdoğan'a gazilik unvanı verelim" lafları hiç hoş değil, ters teper. Kimse acele etmesin; millet, hak edene ne gerekiyorsa verir!

***

Tabii bize düşen, aksaklık varsa bunu tespit ederek kamuoyuna duyurmaktır. Bu çerçevede, gerçek bir strateji uzmanı olan emekli tuğgeneral Nejat Eslen, bakın özetle ne diyor:

"Türkiye, Suriye'de iki stratejiyi aynı anda uyguluyor. Birinci strateji, ABD ile birlikte, Suriye'deki rejimi değiştirmek, bu ülkeye demokrasi ve insan haklarını getirmektir.

İkinci strateji ise ABD tarafından, Türkiye'nin güney sınırlarına terör devletçiklerinden oluşan bir koridor kurulmasını bir bekâ sorunu olarak görmek ve bunu önlemektir.

Burada çelişkili bir durum var. Türkiye'nin bekâsını tehdit eden koridorun oluşmasına sebep olan, birinci stratejidir. Türkiye ABD ile başlattığı birinci stratejiye, 'Suriye teröristtir' söylemleriyle devam ederken Rusya ile işbirliği yaparak ikinci stratejiye geçti. Şimdi iki stratejiden birinden kesinlikle vazgeçmek şarttır. Hangisinden vazgeçelim? Elbette birincisinden vazgeçmek gerekir ki ikinci strateji başarıya ulaşsın. Zaten birinci strateji, İsrail'in elini rahatlatmıştır!"

***

Resmi açıklamalarda mecburen mi "Suriye devletine bilgi verildi" deniliyor? Yoksa Suriye rejimine "terörist" demekten geçici olarak mı vazgeçildi. Üstelik ABD de Türkiye'nin Afrin harekâtına pek ses çıkarmıyor.

Bir de ABD, yeniden işbirliği yapmak isterse ne karar verilecek? Birinci stratejiye geri mi dönülecek? Bu durumda Fırat'ın doğusunda tasarlanan terör devleti ne olacak?

Yazarın Diğer Yazıları