Suriyelileri böyle gönderemezsiniz!

Dün bayram namazında yakınımızdaki bir apartman altı mescitteydim. Muhtemelen bir cemaatin. İsmail Ağa ile bir bağlantısı yok sanırım. Çünkü vaaz veren kişi kravatlıydı ve taylasanlı sarığı yoktu. İmam da ayrıca sadece sarıklıydı. (Taylasan, sarığın akasındaki omuza doğru uzantı. Sünnet diyerek böyle sarık sararlar.) İsmail Ağacılar kravat takmazlar. Çok önce bir bayram namazında o ünlü şeyhlerinin kravattan yular diye bahsettiğini bizzat işitmiş ve bu köşede yazmıştım.

Taylasandan söz açılmışken bir not daha ekleyeceğim. Sonra Suriyeli mülteciler meselesine geleceğim.

Ünlü bilgin Süyûtî''nin (Öl. 1505) taylasana dair kitap yazdığı söylenir. Adı: El-Ehâdîsü''l-Hisân Fî Fazli''t-Taylasan. Orada "Yahudi kıyafeti olsa bile Hz. Peygamber''in farklı taylasan giydiği"ni belirtmiş. (Süyûtî''nin böyle eseri olduğu şüpheli. Bir yerde bulamadım.)

"Yahudi kıyafeti olsa bile" ifadesine dikkatinizi çekerim. Namazda başa takke takılır, değil mi? Bu takke de Yahudilerin firketeyle başlarına tutturdukları küçük takkenin kopyası değil mi? Bunun başka dindekini taklit etmekle ilgisi yoktur. Musevîlik Hristiyanlık gelene kadar, Hristiyanlık İslâm gelene kadar hak dindi. Pantolon giymeyelim, şalvar giyelim demenin de bir mantığı yok. O zaman daha evveline gidip Arapların giydiği cilbabı İslâmî giyim diye baş tacı edelim!

Vaaz veren kişi uzattıkça uzattı. Rahatsız olanlar vardı. 15 dakika geçti. "Çok uzattınız! Yola çıkacaklar vardır." diye biraz sinirli seslendim. Namazdan sonra hutbe okunuyor. İmam dualarını okudu sonra, benim ikazım etkili olmuş ki, "Vaktinizi almayacağım, birkaç cümle söyleyeceğim." dedi.

Bu nottan sonra Suriye meselesine gelelim. Hutbe biter bitmez, çıkışa yakın oturan bir kişi Arapça seslendi. Suriye''den kaçtığını, çaresiz olduğunu, yardıma muhtaç hâle geldiğini söyledi, yardım istedi. Cemaat, acıklı haykırışından ve cümle içinde geçen "muhtaç" kelimesinden ne dediğini anladı. O kişi para toplayıcı değildi, samimîydi.

Türkiye''de iş tutanlar olduğu gibi aç kalanlar da var.

R. T. Erdoğan, Suriye''de, Türkiye''nin etkili olduğu bölgelerde Suriye''de briket evler yapılınca geriye göçler başlayacak gibi konuşuluyor. Ne zamandır ısrarla briket evlerden bahsediyor. Rakam 100 bin. Yan yana küçük küçük evler. Beşşâr Esad''ın (daha doğru ifadeyle Putin''in adamlarının ve Tahran''ın militanlarının) hâkim olduğu bölgelerden kaçanlar çoklukla İdlib''de yığıldılar. Asıl Türkiye''ye gelmek istiyorlardı. Nihayet, "Orada durun." dendi. İmkânsızlıklar içinde yaşama mücadelesi veriyorlar. 1,5 milyon insandan bahsediliyor. Briket evlere onlar geçecekler. Tabiî ne iş tutacaklar, ne yiyecekler? Hep yardım olamaz!

Türkiye''de tam sayları da bilinmiyor, 5 milyon mu, 8 milyon mu?

Size bir örneği anlatayım: Afganlılarla yolculukta karşılaşmıştım. Üzerlerinde kimlikleri yoktu. Adları sanları, hiçbir şey bilinmiyordu ve kontrol esnasında, jandarma, o üç Afganistanlıyı gözümüzün önünde bıraktı. Kaçaklara böyle müsamaha gösterildiği için, mültecilerin sayılarına dair bilgimiz yok.

Başından beri yazarım… Suriye''de mezhepçilik kesin bir çizgi. Türkiye burada çok mühim bir rol oynayabilir.

Suriye''nin bütünlüğü, Şam''ın vaziyete hâkim olması mümkün değil. İnsanlar Beşşar Esad''ın daha doğru ifadeyle Putin''in askerlerinin ve Tahran yönetiminin hâkim olduğu bölgelere kesinlikle gitmezler. Suriye bölünmek zorunda.

Nasıl bölüneceği üzerinde kafa yormalı. Türkiye şu anda 9 km²''ye yakın alana hâkim. Ve artık buralar Türkiye''nin.

Üzerimize düşen, radikalleri ayıklamak, kendi hükmünü kesin hâkim kılmaktır. Bizim varlığımız, dönüş için Suriyelileri ikna edebilir.

Yazarın Diğer Yazıları