Susuz ülkenin sulu tarımı

Son ayların en önemli yazısını Melis Alphan yazdı. Kimilerine göre "ihtisas sahası olmayan" konuda değerli tespitlerde bulundu. Bayan köşe yazarının başlangıç cümlesi bile müthiş; "Ülkemiz politikalarına baktığımızda iklim değişikliği sanki bizlerin değil, sadece kutuptaki ayının problemi".

Peşinden yeni hazırlanan "Türkiye'de İklim Değişikliği ve Tarımda Sürdürülebilirlik" adlı raporu detaylandırıyor. Adı geçen incelemeye bakınca, ülkemiz bu konuda Avrasya'daki en kırılgan üç devletten biri.

Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu'na göre "İklim değişikliğine kalkınma sorunu, yoksulluk tuzağı olarak bakmamız şart". Oysa bu işin planlamasını yapması gerekenler, boş vermişlik içerisinde. Sanki kimyasal atıklarını Ergene Nehri'ne boşaltanlar gibi davranıyorlar.

İTÜ Meteoroloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Kadıoğlu'nu sadece yağmurun getirdiği afetlerde hatırlayanlara kızmamak mümkün değil. Oysa Kadıoğlu'nun tespitleri olağanüstü. Hoca, öncelikle tarım politikamızın mutlaka değişmesi gerektiği üstünde duruyor. Sadece Konya'dan yola çıkarsak bile, tehlikenin boyutlarını anlıyorsunuz. Burada hâlâ aşırı su isteyen yonca ve şeker pancarı tarımı yapılmakta. Oysa, havzadaki yer altı suları tükenmek üzere. Yapılan planlama, yöreyi "doğal gaz deposu" haline getirdi bile. 2070'e kalmadan bahar aylarında dahi Konya'da hiç yağmur yağmayacak. Kuru buğday tarımı bile yapılamayacak.

Mısırın fazla yetiştirildiği Güneydoğu'da da yağış çok azalacak. Bu demektir ki, su olmayan yerde, buna fazla ihtiyaç duyulan ürünün elde edilmesi hiç mümkün olmayacak. Devletin tarım ürünlerini tekrar değerlendirmesi, sil baştan etmesi zorunluluğu var. Aksi halde Türkiye'nin "kıtlık diyarı" olması kaçınılmaz.

Değişmeyen kafalar

Su havzalarımızın üçte birini her yıl tüketmekteyiz. Yani, buraları ne yapıp edip korumak zorundayız. Düşünebiliyor musunuz, bir tek gömleği elde etmek için 14 ton su harcanıyor. Bunun 11 tonu gerekli pamuğu yetiştirmeye, 3 tonu gömlek haline dönüşmesine gidiyor.

Biz uyurken başka yerlerde şimdiden her türlü tedbir alınmakta. Bu konuda, bir zamanlar onbaşı İdi Amin'in yönettiği -Kenan Akın iyi bilir- Uganda'nın yaptığını anlatmak sanırım yeterli olur. Örneğin, ileride kahve üretilecek yerlerini şimdiden korumaya aldılar. Buralara bina ve tesis yapımı yasaklandı. Bizim de gelecekte tarım yapacağımız toprakları korumaya almamız şart. Oysa mümbit yerlerimizi, ya sanayi bölgesi ya  mesken alanına çeviriyoruz.

"Benden sonrası tufan" kafası devam ettikçe torunlarımız ileride çaresiz kutup ayılarına dönüşecektir. Çok basit örneklerle konuyu bağlayacağım. Bayrampaşa enginarı, Eyüpsultan kıvırcığı, Langa ve Çengelköy'ün hıyarlarını gören kaldı mı?

***

Türk Ocakları

Bazı kuruluşlar vardır, değeri tartışılmaz. Geride bıraktığı yıllarla daha önem kazanır. Örneğin "Türk Ocakları"nın kıymetini her zaman bilenlerdenim. Bunda eski dost Cezmi Bayram'ın büyük katkısı olduğunu itiraf etmeliyim. Onunla Tercüman Okulları genel müdürlüğü yaparken tanıştım. Türk Ocakları ve onun değerlerine sahip çıkışını her zaman takdir etmişimdir. İstanbul şubesine başkanlık yaptığı yıllar, bu değerli kurumun en parlak dönemidir.

Yeri geldi bir başka isimden de bahsetmek istiyorum; "Türkân Hacaloğlu". Türk Ocakları Ankara Şubesi Başkanı aktiviteleriyle göz doldurmakta. Sonuncusu geçtiğimiz Cumartesi günü gerçekleştirdiği toplantıydı. Deniz Bölükbaşı, "İran ve Suriye'deki gelişmeler, Türkiye üzerindeki etkileri"ni değerlendirdi.

***

MÜZDAK aday

2018 yılında 25. yılını kutlayacak MÜZDAK, Kültür ve Turizm Bakanlığı ödülüne aday gösterildi. Bilindiği gibi İstanbul'daki Türk Müziği Dernek ve Vakıfları Dayanışma Konseyi müziğimize hizmette çeyrek asra ulaşıyor. Bu başarının arkasındaki isim Yrd. Doç. Dr Göktan Ay'ın büyük hizmetlerini inkâr mümkün değil. Geride bırakılan 24 yılda değerlendirilip onurlandırılan sanatçı ve toplulukların sayısı bir hayli fazla. Kültür ve sanat ödülleri verilenler arasında epey isim mevcut. En başta da Prof. Dr. Alaeddin Yavaşça. Bu arada 2017 yılı "En İyi Türk Müziği Eleştirmen Ödülü" bana tevcih edilmişti.

Dr. Ayhan Sarı'yı ayrıca kutlamak istiyorum. Müzikolog, sanatçı, koro şefi, Kültür ve Turizm Bakanlığı İstanbul Devlet Türk Müziği Topluluğu yöneticilerinden Dr. Sarı, MÜZDAK'a destek verenlerin başında geliyor. Görevleri arasında www.musikidergisi.com da var. MÜZDAK'a başarı dolu nice yıllar dileklerimi yolluyorum.

***

Küçük müdahale

O Ses Türkiye'de Sahne'ye müdahale edildi. Özel boyalı kapı kolu fark edilir duruma getirildi. Mükemmelleşti mi? Hayır. Ancak, eski halinden çok daha güzel olduğunu söyleyebilirim. Her şeyden önce uyarımızın dikkate alınması sevindirici.

Yazarın Diğer Yazıları