"Tadından yenmez, anladınız değil mi?"

Düşünsenize... Millî Eğitim Bakanı'sınız... Evdeki kanepede uyukluyorsunuz... O esnada eşiniz hızla dürtüyor:

- Kalk, kalk!..

- Ne oldu?

- Televizyondan duydum, TEOG kaldırılmış!..

- TEOG neydi çıkaramadım? Kim kaldırmış? Nereden kaldırılmış?

- Düştüğü yerden kaldırılmış!.. Allah senin müstahakını versin!..

***

YÖK Başkanı'sınız meselâ... Hiç haberiniz yokken bir ses duyuyorsunuz: "Bu yardımcı doçentlik nedir yaaa?"

Ondan sonra derhal uyum sağlamanız, "Bu yardımcı doçentliği icat edenin" diye başlayan bir cümle kurmanız ve kaldırılması için çalışmalara devam ettiğinizi duyurmanız gerekiyor...

***

Büyükşehir Belediye Başkanı'sınız... İstifa kararı vereceksiniz... Yalnız bir şartla... Vereceğiniz istifa kararından kendinizin bile haberi olmayacak!.. Ne de olsa iki kişinin bildiği sır değildir!..

-  Efendim istifa ettiniz, hayırlı olsun!..

- Yapma ya... Ne zaman ettim?

- Yarın!..

- Ne dedim yarınki istifa metnimde?

- Hangi gerekçeyle istifa ettiğinize dair tek kelime etmeyeceksiniz... Hangi gerekçeyle istifa etmediğinize dair istediğiniz kadar konuşabilirsiniz...

- Arada bir İbo'dan "Ben insan değil miyim?" şarkısını patlatsam!..

***

Yüksek Seçim Kurulu Başkanı'sınız... Seçimlerin kesin sonuçlarını siz açıklayacaksınız ama tartışmalar, şaibe iddiaları havada uçuşuyor... Milyonlarca mühürlü-mühürsüz zarf, sandık başlarından internete düşen 'demokrasi şöleni' görüntüleri... Zahmet olmasın diye başkalarının yerine mühürlenen pusulalar... Taşralarda sandıklardan 'ful' patlayan demokratik kültür... İtirazlar, tepkiler...

Derken skoru ilân eden bir ses geliyor yukarılardan: "Atı alan Üsküdar'ı geçti!.."

Size de "Burada at kim, Üsküdar neresi?" sorusuna cevap aramak değil, görevi tamamlamak düşüyor!..

***

Ya da Başbakan'sınız... Kürsüden ateşli ateşli Suriye nutku atarken, sizi dinleyenler Şam'da namaz için abdest almaya hazırlanırken memurunuz kulağınıza fısıldıyor:

- Efendim, şimdi haber verdiler, dün gece Süleyman Şah Türbesi'ni toplayıp kaçırmışız...

Hâliyle devam ediyorsunuz:

- Çok başarılı bir operasyondu... Kimsenin ruhu duymadı, benim bile!.. Eski Türkiye yok artık, nasıl çakıp indirdik Rus uçağını...

Konuşmanın ortasında yine bir kulağa fısıldama:

- Efendim NATO mato, AB hepsi hikâyeymiş... Şimdi yeni haber geldi Şangay Beşlisi'ne rotayı kırmışız...

- Ne diyorsun, yemin et...

- Ekmek çarpsın, televizyonda duymuş bizim kayınbirader...

Yine kaldığınız yerden devam:

- Muhterem vatandaşlarım, biz tek kutuplu bir dünyaya mahkûm değiliz... Kime bizi hizaya çekemez... Bunu herkes böyle bilsin... Buradan dost ve müttefik Yeni Zelanda halkına selâmlarımı sunuyorum...

- Efendim artık Başbakan değilmişsiniz!..

- Neyim o zaman?

- Bundan böyle mahalle kahvehanesine okeye dördüncü!..

***

Demokrasinin gözünü seveyim... Yüzlerce tanımı var... Ama galiba nimetlerinden yararlandığımız şu demokrasiyi en iyi tanımlayan kişi Zübük'tü... Filmde halkın alkışları arasında kürsüye çıkan Zübük "Demokrasi ne demek sayın hemşerilerim?" sorusuna yine kendisi cevap veriyordu... "Demokrasi öyle bir şeydir ki" dedikten sonra biraz duraklıyor, tanımlayamayacağını anlayınca "Tadından yenmez, anladınız değil mi?" diyerek, pişkin pişkin gülüyordu...

Diş macunundaki florür saldırısına karşı 'tadından yenmeyen' demokrasimizi mutlaka korumamız gerekiyor!..

Yazarın Diğer Yazıları