Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Yavuz Selim DEMİRAĞ

Yavuz Selim DEMİRAĞ

Tanrıların Marabaları

Eric Von Daniken'in bir döneme mührünü vuran "Tanrıların Arabaları" adlı kitabını bir Cumhuriyet aydını olan merhum dedem Kamberli Osman Ağa'yı okurken gördüğümde çocuktum. Türkiye'mizdeki 'Sağ Kafa'nın ateist propagandası yapıyor diye dışladığı kitapta arkeolojik kalıntılar, mağara ve kaya resimlerinden örnekler verilerek dünyamıza başka gezegenlerden gelen astronotların bilgi ve teknoloji getirme ihtimalinden bahsedilir. Halen tartışılan bu mevzuya derinlemesine dalmak ehillerin işi. Asıl mesele tanrıların arabalarını bile tartışmaktan korkan toplumun tanrıların marabaları haline dönüşü. Değerli bir okurum sosyal medyadan seslenerek ülkemizdeki gelişmelerin ışığında "Tanrıların Marabaları" adında bir kitap yazmamı tavsiye etmiş. Arabaları anlamayana marabayı anlatmanın zorluğunu günlerdir düşünüyorum. Nereden bakarsanız bilimsel bir çalışma olmalı. Akademisyen titizliğinde başta ilahiyat, teoloji, sosyoloji, psikoloji, tarih, siyaset bilimi, çalışma ekonomisi, gibi bir çok bilim dalında uzman bir ekibin eş güdümlü çalışma alanı oluşturması şart. Sonuçta okuyucu velinimetimiz. Talebinde haklı. Dilimizin döndüğü, aklımızın erdiği kadar Tanrıların Marabalarına dair düşüncelerimizi ifade ederek görevimizi yerine getirmiş olalım.

***

İnsanoğlu yaradılışından itibaren korunma iç güdüsü ile inanç arayışına girerek kimi zaman kendi elleri ile yaptığı putlara, güneşe, aya, gökyüzüne kimi zaman da bulundukları toplumun önderlerine, firavunlarına, tiranlarına tapmıştır. Semavi dinlerin tebliği, peygamberler dönemlerine rağmen, inandıkları tanrı ile kendileri arasında ilişkiyi sağlayacak kişilere ihtiyaç duymaları yüzünden de her dinin kendine has binlerce tarikatı olmuş. Sadece dini cemaatler değil. Bu korunma, kollanma ihtiyacı zamanla siyasete sirayet edince farklı olguların gelişimi de bilinen gerçek. Binlere yıldır devam ederek sömürü düzeni haline gelen bu yapının sayısız örneği var. Sıcağı sıcağına yaşadığımız FETÖ olayı en bariz örneklerden sadece biri. Aradan 40-50 yıl geçtikten sonra Atatürk'ün kurduğu ve milletin ödediği vergilerle maaş alan Diyanet İşleri Başkanlığı FETÖ'nün "dini sapkınlık" yaptığını yeni keşfetmiş. Sabah ezanında iki defa tekrarlanan "es-salatü hayrun minen nevm"in Türkçe karşılığı "namaz uykudan hayırlıdır" diye bilinir. Oysa gerçek anlamdaki din bilginleri tefsirlerinde "sabah erkenden kalkıp ibadet ile beraber çalışmanın, insanlığa hizmet etmenin hayırlı olduğu" anlamını taşıdığını belirtirler. 15 Temmuz gecesi sela okuyan imamların bunun ne kadarından haberdar olduğu ayrı mesele. Ama emeklilik konuşmasında 40 yıllık gecikme için özür dileyen, üstelik bir de helallik isteyen Diyanet İşleri Başkanı'nın uyuduğu, dahası devleti yönetenlerle beraber kandırıldığı da ortada. Hal böyle olunca okuduğunun ne anlama geldiğini bilmeyen, kim için, niçin çalıştığını bilmeyen marabadan ne farkı kalıyor?

***

Maraba deyince namusu ile ekmek parası için çalışan, emeği sömürülen işçi, amele, rençberi kast etmediğimi en iyi bu satırların takipçileri bilir. Günümüzün marabaları farklı. Kişiliği oturmamış, çıkarı için her türlü herzeyi yapmaya meyilli, biraz mankurt, biraz şark kurnazı, gününü kurtarma peşinde olan uyanık geçinen ahlak yoksunu vs.

Şeyhlerin, şıhların, üç kağıtçı dolandırıcıların, ajanların müritleri olur da siyasetçilerin olmaz mı? Hipnoza uğramış gibi, gözü kapalı ardına düştüklerinin bir müddet sonra insan üstü nitelikleri olduğunu sanmaya başlarlar. Kaderciliğin getirdiği kolaylıkla kendileri adına onların düşündüğünü, asla yanlış yapmayacaklarına inanırlar. Bir nevi koyun gibi peşlerine takılıp giderken o koca sürünün uçurumdan aşağıya atlayacağını hesaplamazlar. Mürit teslimiyetinde şeyhlerin kerametleri bitmez. Peygamberleri aşan özellikleri yüklenir beyinlerine. Allah ile konuştuğunu iddia eden Fetullah'a inananların geldiği nokta ortada. Yanlışında bile bir keramet arayanlar sonunda siyasileri de tanrılaştırdı. Allah'ın verdiği aklı kullanıp yaptıklarını sorgulamadan, mantık süzgecinden geçirmeden "Onun yanlışı benim doğrumdan daha doğrudur" gibi hayatın olağan akışına aykırı zihniyetin doğurduğu anlayışa şimdilik "Tanrıların Marabaları" adını vermek zorunda kalıyorum. Efsanelerde 200-300 yıl uyuyup uyananlardan bahsedilir. Peki ya 40-50 yıldır 15-20 yıldır ayakta uyuyanlara ne demeli? Sabah ezanındaki "uykudan hayırlıdır"ı "uyku hayırlıdır" diye mi anladılar.

Çalakalem "Tanrıların Marabalarını" tarif etmeye çalıştım. Hepimizin çevresinde benzerleri var. Görüşlerinizi bekliyorum.

Yazarın Diğer Yazıları