Tarih bilgisi ve bilincinden yoksun nesiller

Papa’dan sonra Avrupa Parlamentosu da 1915 yılında Anadolu’da Ermenilerle ilgili yaşanan hadiseleri  “soykırım” olarak kabul etti ve Avrupa Birliği ülkelerini de bu yönde karar almaya çağırdı. Ayrıca Türkiye’yi 1915 olaylarını soykırım olarak tanımaya ve arşivlerini açmaya davet etti.  Avrupa parlamentosu “soykırım” kararında geçen yıl “Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun taziye içeren ve Osmanlı Ermenilerine yönelik zulümleri tanıyan açıklamaları doğru yönde atılmış bir adım olarak” değerlendi ve Papa’nın “soykırım” açıklamasına da atıfta bulundu.

Bütün bunlar Avrupa Parlamentosu’nun hala ortaçağ Haçlı Zihniyetiyle hareket ettiğini, tarih bilgisinden yoksun idarecilerin yanlış beyanlarının Türkiye’yi nasıl bir sorunla karşı karşıya getirdiğinin açık delilidir.

Peki, 1915’te ne oldu?

Osmanlı Devleti 1915 yılında yani I. Dünya Harbi sırasında bazı zaruretlerden dolayı Ermenilerin bir kısmını bulundukları yerlerden alarak, yine devletin sınırları içinde bulunan başka mahallere yerleştirdi. Bu yerleştirme hadisesi  “Ermeni tehciri” olarak bilinmektedir. Tehcir, bir yerden başka bir yere göç ettirme hadisesi demektir. Osmanlı Arşiv belgelerinde bu olay tehcir olarak değil, başka mahallere sevk ve iskân veya nakil ve iskân şeklinde geçmektedir.

Osmanlı Devleti’nin I. Dünya Savaşı’na katılmasıyla birlikte, Ermeniler bağlı bulundukları birliklerden kaçmaya, orduyu arkadan vurmaya ve İtilaf (Düşman) Devletleri hesabına casusluk yapmaya başladılar. Türk köylerini basarak çoluk çocuk demeden yüz binlerce vatandaşımızı katlettiler. Said Halim Paşa hükümeti, Ermeni Patrikhanesine, komite ve Ermeni milletvekillerine bu hareketlerden vazgeçilmediği taktirde, şiddetli tedbirlere başvurulacağını ihtar etti ise de bu ihtarlara aldıran olmadı. Hatta Ermeniler şiddet ve kanlı eylemlerini daha da artırdılar. Bunun üzerine Dâhiliye Nazırı Talat Bey 24 Nisan 1915’te Ermeni Komite Merkezleri’nin kapatılması, evrakına el konulması ve komite ileri gelenlerinin tutuklanmasına dair bir tamim yayınladı. Aynı mealde bir genelge 26 Nisan’da Başkumandanlık Vekili tarafından birliklere gönderilecek elebaşların askeri mahkemelere sevki ve suçluların cezalandırılması istendi.

Ermeniler 15 Nisan 1915’te Van bölgesinde 17’sinde Şitak (Çatak), 18’inde Bitlis ve 20’inde de Van’ın içinde kanlı ayaklanmalar düzenlediler. 6 Mayıs 1915’te Ermeniler Van’ı Ruslara teslim edip, Rusların kontrolünde Aram Monokyanın başkanlığında 17 Mayıs 1915’te bir Ermeni Hükümeti kurdular. Ermeniler Van’ın merkezinde 1500 kadar kadın ve çocuktan başka Türk sağ bırakmadılar.

Osmanlı Devleti ölüm kalım mücadelesi içinde iken Ermenilerin bu hainane davranışlarının göz ardı edilmesi mümkün değildi. Hükümetin emirlerine, memleket savunmasına ve asayişin korunması için alınan tedbirlere karşı gelenlerle, casusluk yapanların tek tek veya toplu olarak başka bölgelere nakledilebilmeleri için Dahiliye Nazırı Talat Bey imzası ile 26 Mayıs 1915 ( 11 Recep 1333-13 Mayıs 1331) tarih ve 270 sayılı bir tezkere sadarete (başbakanlığa) gönderilir.

Bu resmi vesikada açıklandığına göre Ermenilerin işlediği suçlar şunlardır: Harp mıntıkalarına yakın yerlerde oturan Ermenilerden bir kısmı, devletin hudutlarını devlet düşmanlarına karşı korumakla meşgul olan Ordunun hareketini güçleştirmekte, askere erzak ve mühimmat naklini zorlaştırmakta, düşmanla aynı gayeleri paylaşmakta ve onlarla işbirliği yapmaktadırlar. Yine Ermenilerden bir kısmı düşman saflarına katılmakta, yurt içinde askeri birliklerimize ve masum halka silahlı saldırılarda bulunmakta, Osmanlı şehir ve kasabalarına saldırarak katil ve yağmacılık yapmakta, düşmanın deniz kuvvetlerine erzak sağlamakta ve müstahkem mevkileri düşmana göstermektedirler.

Osmanlı ordusu ve Müslüman halk aleyhinde eylemler gerçekleştiren Ermeni ihtilalcıların harp sahasından uzaklaştırılması, ayaklanmalar için üs ve sığınak olarak kullanılan kasaba ve köylerin boşaltılması aynı tezkere ile hükümete teklif edildi. Bu teklif  30 Mayıs 1915 (15 Mayıs 1331)’te Bakanlar Kurulu’nda görüşülerek kabul edildi

Yıllardan beri mahkûm edilmek istenen milletimizin I. Dünya Savaşı sırasındaki tutumu budur. Kimseye zulüm yapmamış ve yapılmasına da müsaade etmemiştir.

 Tarih bilgisi ve tarih bilinci zayıf nesillerin Türkiye’yi ve Türk Milletini karşı karşıya getirdiği fecaat bütün çıplaklığıyla görülmelidir. Tarih bilgisi ve eğitiminin ne kadar önemli olduğu ve bu dersin tarih alanında eğitim görmemiş kişiler tarafından verilemeyeceği artık anlaşılmalıdır.

Yazarın Diğer Yazıları