Tarihin derinliklerinde darbeci kafanın izleri

Tarihin derinliklerinde darbeci kafanın izleri
Prof. Özcan Yeniçeri, "Darbe ve Demokrasi" adlı kitabında Genç Osman'ın tahttan indirilmesinden, Adnan Menderes'in idamına kadar gelinen süreçte yaşanan olaylar üzerinden Türkiye'deki demokrasi ufkunun gelişmesi adına çok önemli tespitlerde bulunuyor

Darbeleri, "demokrasi yolundaki ülkelerin uğradıkları yol kazaları" diye niteleyen  Prof. Özcan Yeniçeri,  "Darbe ve Demokrasi" adlı çalışmasının bir anlamda Türkiye'nin demokrasinin kurulması için katlanılan tarihi maliyetin hikayesi olduğunu vurguluyor. Türkiye'deki darbelerin izini tarihimizin derinliklerinde arayan Yeniçeri şu değerlendirmeyi yapıyor:

"Genç Osman'ın tahttan indirilmesinden, Menderes'in asılmasına kadar gelinen süreçte yaşanan benzer olaylar Türkiye'deki darbelerin damarlarının Osmanlı dönemine kadar uzandığının kanıtıdır. Patrona Halil, Kabakçı Mustafa isyanları ve benzerlerinin izdüşümleri bir şekilde Türkiye'nin üzerine düşmüştür. 
Askerin silahlı gücünü kullanarak yönetimi devirme ya da muhalifleri tasfiye etmesi bazı kesimlerde gelenek hâlini almıştır. Geçmişteki Ulema-Yeniçeri iş birliğinin yerini, zamanla aydın-darbeci-gazeteci iş birliği aldığı gözükmektedir. Zor kullanma geleneği yönünden Osmanlıdan Türkiye'de yöntem ve tekniklerin dışında değişen fazla bir şey olmamıştır. Süreçler, hâlen değişip dönüşmelerle devam etmektedir."

Yeniçeri'nin kitapta cevabını aradığı sorulardan bazıları şöyle:

*Celal Bayar, DP iktidarı için "En iyi niyetlerle demokrasiyi tesis etmeye gelmiş bir parti, dar hürriyetçi bir iktidar hâline gelmiştir" yorumunu neden yapmıştır? *İsmet İnönü partililere, "Buna imkân vermem. Ben ihtilalci ve Kuvay-ı Milliyeci İsmet'im. Bu devleti yoktan bu hâle getirdik. Üç beş çapulcuya maskara ettirmeyeceğiz." sözlerini hangi olaylar üzerine söylemiştir? *DP'nin üst düzey yöneticilerine yönelik olarak "Bunların hepsi de gözü kapalı idam edilmeli" diyen profesör kimdir? *Sultan Abdülhamit Han, "Ceddi azizim Selim Han (III. Selim) Yabancıların elleri ciğerlerimin üstünde geziniyor" sözlerini hangi gelişmelerden sonra söylemiştir? *Padişah'ın en yakınlarından Köse Kethüda, Kabakçı Mustafa'ya biner altın dolu iki torba göndererek, "Ammenin malumudur ki ben etliye sütlüye karışmadım. Her ne emr olunduysa onun icrasına takayyüd eyledim. Bu cihetle himaye eylemelerini rica ederim." diyerek nasıl ihanet etmiştir? *Genç Osman'ın ağabeyi "Osman, dilerim ömrün ve saltanatın berbat olsun" diye neden beddua etti? *Osmanlı'nın en kudretli Şeyhülislamlarından olan Feyzullah Efendi'nin, oğullarına ve akrabalarına verdirdiği makam, mevki ve tanıdığı imtiyazların sonucunda akıbeti ne olmuştu? *Türk Müslüman İstanbul'un tarihinde tek gün, 29 Eylül 1730 Cuma günü, ezan okunmamış ve binlerce mescitte namaz kılınmamıştır. Bu durum hangi olay üzerine gerçekleşmiştir?

Kripto Yayınları
Tel: (0312) 432 19 23

***

İki kardeş padişahın izinde...

Dördüncü Murad, şöhretini askerî dehâsı kadar emsalsiz otoritesi ile yaptı. Ünlü tarihçimiz Yılmaz Öztuna, o emsalsiz üslûbuyla, IV. Murad'ın otoritesini niçin "devlet terörü derecesinde" kullandığını; otorite kullanmak yeteneğini nasıl kazandığını açıklamak için onun biyografisinin tek başına verilmesini yeterli görmemiştir. Bu amaçla, "Sultan Genç Osman ve Sultan IV. Murad / Radikal Islahatçı ve Kardeşi Asrın En Büyük Askeri" kitabını kalemealan Yılmaz Öztuna'ya göre; Sultan Murad'ı böyle bir politikaya sevk eden sebepleri, halkımızın Genç Osman dediği ağabeyi İkinci Osman'ın başına gelenleri hatırlamaksızın sergilemek, kavramak, kavradıktan sonra anlatabilmek mümkün değildir. Zira Sultan Murad, ağabeyi Sultan Osman'a karşı uygulanan teröre, devlet adına kullandığı otorite ile cevap vererek, bozulmuş düzeni yeniden kurmaya çalıştı. Genç Osman denen -o zaman kendisine yakıştırılan tabirle- gayretlü genç arslan, Türkiye tarihinde, Osmanlı cihan devletini radikal (kökten) reforma tâbi tutmak isteyen ilk şahsiyettir. Şeyhülislâm Hoca Sâdeddin Efendi gibi bu reformun öncüleri varsa da, tatbikata geçen ikinci Osman'dır. Ve maalesef başarılı olamamıştır. İkinci Osman'ın düşündüğü reformlar, imparatorluğu kendi iç dinamikleri ile ıslâh etmeye dayanır. 18., 19. ve 20. asırlar Osmanlı reformları gibi Batı'ya (Avrupa'ya) dönük değildir.

Ötüken Neşriyat
Tel:(0212) 251 03 50

***

1500 yıl birlikte...

Geleceğin sağlıklı kurulmasının, tarihin gerçekçi ve duygusallıktan uzak sunulmasına bağlı olduğunu vurgulayan Orhan Koloğlu yeni kitabı "Türk-Arap İlişkilere tarihi"ni şöyle takdim ediyor:
Konuya bir ırklar arası sorun şeklinde yaklaşmadığımızı peşinen belirtelim. 1500 yıla yakın bir süreden beri devam eden siyasi, sosyal ve kültürel ilişkiler konumuzu oluşturuyor. Üstelik sadece kendi aralarındaki ilişkilerle değil, bu alanlarda dünya tarihini etkileyen girişimleriyle Orta Asya'dan Avrupa ve Afrika kıtalarının en batısına kadarki alana da damgalarını vurmuşlardır. Bazan karşıt, bazan ortak girişimleri olsa da, bugün bile İslami nitelik çerçevesinde birlikte anıldıklarına göre, geçmişin hiçbir zaman bütünüyle dışlanamayan ve etkisi hissedilen oluşumlarını anımsamakta yarar vardır. 

Bütün Avrupa dillerinde "Türk olmak" deyimi "Müslüman olmak" anlamında kullanılıyordu. 19. yüzyıldan itibaren milliyetçi/ulusçu yapılanmalar belirdikçe, iki sözcük de daha çok bir kültürel kökeni belirtmek için kullanılır olmuştur. Kabul etmek gerekir ki bugün Arap dediğimizde birbirinden ayrı, belki iki düzine, Türk dediğimizde de ona yakın devlet bulunduğu biliniyor. Amacımız, olabildiğince hepsini kapsayan bir sunum yapmaktır; özellikle ikisinin de bütün İslam dünyasını etkilemiş ve yönlendirmiş oldukları gerçeğini göz ardı etmeyerek.

Tarih bilimini "tekerrür" yani eskiden yaşanmışların aynen tekrarı anlayışına bağlama yanlılarının, maalesef bizde de, Araplarda da varlığının farkındayım. İnsanlığı yüzyıllarca etkileyen devletlerin hepsinin zamanla tarihten silindiği bilinir. "Devlet-i Ebed Müddet" kavramını benimseyen Osmanlı'nın da aynı sonuca vardığı da…
Sunuşumuz hayali bir Ortadoğu geleceğine gerekçe oluşturmak değildir. Tarihin evrimi içinde geçmişi tekrar geri getirmek de değil… Geleceğe mutlu bir insanlık açısından nasıl yönelmek gerektiğini anımsatmak amaçlıdır. 

Tarihçi Kitabevi 
Tel:(0216) 418 68 86

***

Manzarayı umumiye

Araştırmacı yazar Hüseyin Adıgüzel, "Ne İdik? Ne Olduk? Neden?" adlı çalışmasında tarihimizin 1839-2016 dönemini sorguluyor:Tanzimat Fermanı yolun başlangıcı... İhanetlerin gafletlerin yanılgıların başlangıcı. Yüz - yüz elli yıldır her gün bir yerimizi kırdılar bir değerimizi yok ettiler en kutsallarımızı yüz yıl boyunca rendeleyerek yavaş yavaş sezdirmeden yok ettiler bizi bizden çaldılar. Anlamadık... Kendimizi koruyamadık... Tepki gösteremedik... Kabahat kimde? Büyük kısmı elbette kendimizde... 

Bilgeoğuz Yayınları 
Tel:(0212) 527 33 65

 

 

 

 

***

Geçmişten geleceğe...

Tarih araştırmalarının asıl işlevinin geçmiş olayları tüm hatları ile ortaya çıkarmak olduğunu belirten Doç. Dr. Nuri Yazıcı, "Yeni Dünya Düzeni ve Avrupa'nın Yeniden Yapılandırılması" kitabında çok önemli noktaların altını çiziyor:
Devletlerin egemenlik mücadelesi tarihte yeni bir olgu değildir; son iki yüz yıllık siyasî tarihte ise taşlar bir kaç kez yerinden oynamış güçlü devletlerin belirlediği büyük politikalarla çıkarlar yeniden tanzim edilmiş, sınırlar yeniden çizilmiştir. Geçmişin tecrübeleri geleceği anlaşılmasına yardımcı olacaktır. 

Gamze Yayıncılık 
Tel:(0212) 424 56 40