Tarihin kurbanları!

İslam alemi ve Türk dünyası bir bayramı daha birbirinden madden olmasa da manen ayrı geçiriyor. Uzaklık izafi bir kavram, bedenler belediye otobüsüne doluşmuş yolcular kadar ’yakın’olsa da omuz omuza, sırt sırta, kalp kalbe verilmediyse yekdiğerine sadece eziyet çektirir. Mekke-i Mükerreme’de, Beytullah’ın çevresinde milyonlarca hacı yan yana dualar ediyor ancak ne yerden göğe merhamet bulutları yükseliyor ne de semadan arza rahmet yağmurları iniyor.
Yanık ciğerlerin üflediği nefeslerle yukarıya el açılmadığından dualar arşı sarsmıyor ve gözyaşları ceyhun olup yere düşmediğinden toprağın bereketi kesiliyor.
Yüzyüze bakmadan, halleşmeden, dertleşmeden komşuluk yapmak çölde yalnız yaşamaktan daha hazin. Açlıktan inleyenlerin yanıbaşında tok yatanın, acıyı işittiği halde dindirmeyenin, derdi duyup yardıma koşmayanın vebali herhalde daha ağırdır. Hiç görmese, “göz görmeyince gönül katlanır”  der sabredilirdi ancak şimdiki durum hepsinden vahim. Dilsiz şeytanlara dönüyoruz, aman Ya Rabbi!

 

Yıllardır kandırıldık
Yüzlerce yıldır harap bitap haldeyiz. Kaç kere ölüp ölüp dirildik. Aldandık. Boynumuza tasma takmaya, ayağımıza pranga geçirmeye çalışanlara kurtarıcı gibi sarıldık. Onlara benzersek bizi de aralarına alırlar sandık. Aslımızı inkar edersek beğenirler diye kandırıldık.
Yeni dostlarımızı memnun etmek için tarihimizi unuttuk, sınırın ötesinde kalan komşularımızla irtibatı kestik. Onlarca yıl Kuzeydeki karındaşımızın yaşayıp yaşamadığından dahi habersiz kaldık. Güneydeki kardeşlerimizle ise zaten küstük! Sonuçta yürüyüşümüzü unuttuk, batılılar gibi de yürüyemedik. Yalpalayıp durduk, duruyoruz.
Artık sadece kavli, sözlü dualar da kâr etmiyor. Yakarışın gırtlağın boğumları kadar gönül telinini de titretmesi gerekiyor. Dilin döndüğü kadar kalbin de aşkla çarpması icap ediyor. Yoksa milyonlarca mümin hep birlikte Haç mevsiminde ve ’Kutsal’topraklarda,  “Allah’ım zalimleri kahreyle!” diyerek yürekten dua edecek de, Allah( C.C.) bu duayı kabul etmeyecek, mümkün mü?
Biz kendimizi değiştirdiğimiz, yani başkalaştığımız için Yüce Yaratıcı da hak ettiğimiz şekilde karşılık veriyor. Dönüp kendimize bakalım; aynadaki suretimiz kime benziyor? Fatih Sultan Mehmet’ten, Ulubatlı Hasan’dan, Mevlana’dan, Yunus Emre’den izler görüyor musunuz? Kara Fatma’nın Satı Kadın’ın mehabetinin esintisi var mı çehrenizde?
Geceleri vicdanımızla başbaşa kaldığımızda Doğu Türkistan’da, Fergana Vadisi’nde, Maveraünnehir’de, Hazar’ın kıyısında, Kafkaslar’da, Kırım’da, Tuna Kıyılarında, Batı’nın Ortadoğu’sunda (bizim güneyimizde), Mezopotamya’da, Akdeniz’in doğusunda, güneyinde ve batısında yaşanan katliamlar, savaşlar, felaketler, zulümler karşısında vicdanımız sızlıyor mu ve sahipsiz bıraktığımız diyarlara karşı az da olsa bir vefa borcumuzun varlığını düşünüyor muyuz?
Milli Mücadele sırasında gelen yardımlara ve Çanakkale’de toprağa düşen canlara baktığımızda, beynimize ve kalplerimize saplanan nifak oklarının kimler tarafından atıldığı anlaşılacaktır. Kaldı ki, birkaç hain yüzünden binlerce masumu kendi haline terketmek bize yaraşmaz. Alicenaplığı ile meşhur milletimiz büyüklüğünü her zaman gösterir.
Bugün memleketin doğusundan ve güneyinden fitne kaynıyor diye birlikte yaşadığımız yüzyılları unutacak, bir kalemde silecek kadar balık hafızalı bir millet miyiz? Köprünün altından çok sular akmış, üstelik akıntı üstten ve alttan farklı yönlere akıp, her iki tarafı da ön yargılarla doldurmuş olabilir. Siz akıntıya kapılıp sürüklenmeyin yeter.

 

Tarihlerini kendileri yazanlar
Büyük milletler tarihlerini kendileri yazar, talihin hangi tarafa, ne kadar ve kaç zaman akacağını da kendisi belirler. Gerekirse nehrin mecrasını değiştirir, suyun ötesinin ve berisinin neresi olacağına kendisi karar verir.
Bugün binlerce gencimiz baba ocağından ve ana kucağından ırak, uzaklardaki karındaşlarımıza ve kardeşlerimize elinde bir kurban payı Anadolu insanının selamını götürüyorsa bunun bir anlamı vardır; milletimizin asaleti ve civanmertliği.
Ömründe kapısını çalanlar hariç kimseye hayır eli uzatmamış, yetimlerin gözyaşını silmemiş, karşılık beklemeden iyilik yapmamış kimseler elbette yapılanlara omuz silkecek, burun kıvıracak hatta tıyneti icabı dedikodulara sarılarak çamur atacak, çelme takacaktır.
Olsun. Tarih, ancak milletine bayram yaptırmak uğruna ülkesinden sürülmeyi, kınanmayı, esareti, yakılmayı, kurban olmayı göze alanlarca yazılabilir. Bayramımız mübarek olsun.

Yazarın Diğer Yazıları