'Tarikatlar gölgeli kalmamalı'

Nihayet yetkili bir ağızdan probleme parmak basıldı. İstanbul Müftüsü Prof. Dr. Hasan Kâmil Yılmaz, İslâm adına faaliyet gösteren pek çok cemaat ve tarikatın şeffaflıktan ve denetlenebilirlikten uzaklığının ciddî bir problem olduğunu söyledi.

Hasan Kâmil Yılmaz'ın Diyanet İşleri Başkanlığı'na adı öteden beri geçer. Ak Parti iktidarının ilk yıllarında adı başkanlık için telaffuz edilmiş, teklif ya "Köşk"ten dönmüş ya da dönebileceği düşünülerek tekliften vazgeçilmişti. Niye sonra başkan yapmadıklarını bilemiyoruz. Önce Diyanet İşleri Başkan Yardımcılığı'na, ardından da İstanbul Müftülüğü'ne getirilmiştir. Demem o ki, Saray'da da muteber bir isim. (Çalışmalarını bilirim. Dikkate değer.)  Sözleri "Yukarı"da itibar görecektir. ("Görecektir" çok iddialı oldu, siyasetçilerin günü güne uymuyor, "görebilir" diyebiliriz!)

Hasan Kâmil Yılmaz Hoca'nın çalışmasının ağırlığı tasavvuftur. Aziz Mahmud Hüdâyî'nin kitaplarını yayınlamıştır. Hüdâyî adına kurulan vakfın da başkanlığını yapmıştır. Tarikat ve cemaat yapılarını çok iyi bilecek isimden biridir.

H. K. Yılmaz, Diyanet İşleri Başkanlığı'nda görev alan müftü ve vaizlerin yetiştirildiği Pendik Haseki Yüksek İhtisas Merkezi'ndeki "Yol Ahlâkı" konulu konferansa katılıyor ve şu "çıkış"ı yapıyor: 

"Denetlenebilir olmak Diyanet İşleri Başkanlığı'nın en büyük avantajıdır. Bugün Türkiye'de İslâm adına faaliyet gösteren pek çok cemaat ve tarikatın şeffaf ve denetlenebilir olmaması gerçekten bir problemdir. Osmanlı döneminde devlet bu tip tarikat yapılarını denetlemeyi gündemine almıştır. Çünkü onlardan çok çekmiştir. 1402 yılında Ankara Savaşı'ndan sonra Şeyh Bedreddin vakası Osmanlı'nın başına 10-15 yıllık bir sıkıntı meydana getirmiştir. Şeyhliği şahlığa çevirmek isteyen bu zat, Osmanlı'ya bir fetret dönemi yaşatmıştır. Osmanlı, bunun farkındadır. Bu yüzden meşihat makamının içerisinde birimler kurarak, tarikatları kontrol etmek istemiştir. (...) Diyanet şeffaf bir kurumdur; hedefleri, amaçları, imkânları bellidir. "Bu şeffaflık ve denetlenebilirlik özelliğimizi sürdürmeliyiz. Hatta cemaatlerin de bu konuma gelmesinde ısrarcı olmalıyız. (...) Türkiye'de bu yapıların denetlenmesi için Meclis-i Meşâyih benzeri bir kurum kurulmalı ve bunları denetleyebilmeli. Neyi denetleyecek? Mensuplarını denetleyecek, kaç kişi bunlar? Ekonomik şeffaflığını denetleyecek. Hedefleri nelerdir bunların, onlara bakacak. Bu yapıların meçhul, gölgeli kalması problemdir."

Cemaatler ve tarikatlar, Hasan Kâmil Hoca'nın söylediğine bakılırsa, müesseseleştirilmesi istenmekte... Bu ayrı problem ama mutlaka kontrol edilir olması mühim. İnsanların, cemaatlerden ve tarikatlardan vazgeçirilemeyeceğine göre, sağlıklı bir yolda yürümeleri sağlanmalıdır.

Hoca'nın dediği gibi, Diyanet denetlenebiliyor da cemaatler ve tarikatlar neden muaf tutuluyor?

Diyanet'in her söylediği tartışmaya açılabilir. Nitekim, son fetvaları tartışılıyor ama cemaat ve tarikatlarda tartışma mümkün değildir. Şefleri ne derse odur ve sözleri dinin bir gereğidir! Hafazanallah!

Benim öteden beri yazageldiğim de budur. 15 Temmuz'dan önce demiştim: Cemaatler ve tarikatlar masaya yatırılmalı. 15 Temmuz'dan sonra "denetleme" meselesini sık dile getirdim.

Akıl için yol bir. İnşallah Hasan Kâmil Hoca'nın sözleri dikkate alınır ve siyaset dışı bir ilmî çalışma sergilenir.

Yazarın Diğer Yazıları