Tatil

Tatil sözü kulağa hoş gelen, yorgunların ümitle beklediği dinlenme anlarıdır. Elbette ki her yokuşun bir inişi olduğu gibi, yoğun ve yorucu bir çalışmanın sonunda da bir dinlenme ve eğlenme olacaktır. Her ne kadar bazıları yorulmadan dinlenmeyi, çalışmadan kazanmayı, bol bol yemeyi ve tembelliği kendileri için bir yaşam tarzı seçseler de büyük çoğunluk tatili çalıştığının karşılığı, alın terini silip istirahat edeceği saatler olarak görürler.
Bu yıl da yorucu bir eğitim-öğretim yılının ardından 17 milyona yakın çocuğumuz, yorgunluklarını atmak üzere karnelerini alarak hak ettikleri tatile başlamışlardır. Gelen tatille birlikte karnelerindeki değerlendirmeleri gören çocuklardan, ailelerine verecekleri hesaptan dolayı keşke tatil gelmeseydi diyenlerin olacağı gibi, iyi ki şu tatil geldi biraz olsun dinlenebileceğim diyenler de çıkmıştır.
Bu süreç sadece çocuklar için böyle olmayıp, bazı veliler için de gurur ve övünç kaynağı olduğu gibi, bazıları için ise hüzün ve acı kaynağı olmuştur. Alınan bu karneler sadece geçerli olduğu dönemin notla değerlendirilmesi olarak düşünülür ve iyi bir planlama yapılabilirse gelecek yıllar herkes için övünç ve gurur kaynağı olabilir.
Veliler öncelikle çocuklarının sağlık içinde tatile kavuşmalarından dolayı mutlu olmadırlar. Veli gerçekten çocuğu ile ilgilenen birisi ise yıl sonunda nasıl bir karneyle karşılaşacağını önceden bileceği için her hangi bir sürpriz de yaşamaz. Yok, çocuğuna karşı ilgisiz birisiyse olan başarısızlığı öncelikle kendinde aramalıdır.
Bir çocuğun başarısız olmasının birçok nedeni olabilir. Bu nedenlerin başında ilgisiz ve parçalanmış aileler, ders çalışma imkânlarından yoksunluk, ders araç-gereçlerinin yetersizliği ve sağlık sorunları gelmektedir. Eğer sorunlar ortadan kaldırılmışsa tabii ki çocuğun tembellik yapıp çalışmamasıdır.
Başarısızlığa her ne sebep olursa olsun, veliler sonuca aşırı tepki göstermemeliler. Başka çocuklarla kıyaslamaya gitmeden, teşvike gerek duymaksızın ve duyarsız kalınmadan karneler sosyal gelişimle birlikte değerlendirilerek hareket edilmelidir.
 Tatilde veliler çocuklarını bilgisayar ve televizyonların esaretinden koruyarak birlikte olmalıdırlar. Eğer varsa başarıyı engelleyecek nedenler ortadan kaldırılmalıdır. Gelecek dönem için bir yol haritası belirlenerek hedefe birlikte yürünmelidir. Özellikle tatil boyu bilgi ve beceriyi geliştiren aktivitelerde bulunulmalıdır.
Karnelerdeki notlar başarılarla veya başarısızlıklarla da dolu olsa, çocuklara ve aileye düşen görevlerin yanında devletin de sorumluluklarını yerine getirip getirmediğine bakarak değerlendirme yapılmalıdır. Açlığa mahkûm edilmiş bir eğitim ordusuyla, her an soruşturma geçirme veya sürülme korkusuyla görev yapan idarecileriyle, 60 veya 70 kişilik sınıflarda yetersiz araç-gereçle yapılan derslerin bu konuda elbette büyük etkisi olmuştur.
Günlük değişen eğitim politikalarıyla, baskıcı bir anlayış içerisinde değerlendirmeden yoksun ve sadece olaylara inanç boyutuyla bakarak, eğitimin ‘e’sini dahi bilmeyen bürokratlarla sürdürülen çalışmalardan bundan başka ne beklenebilir?
Öğretmeni yan gelip yatan, gençliği çapulcu olarak gören bir zihniyetin değiştirdiği müfredat programları ile çoğaltılan dersler için sabah ezanı ile okula alınıp, gecenin karanlığında bırakılan çocuklara kaldıramayacağı bir yük vurulursa ve yöneticilerini köle anlayışı içinde görerek yönetmeye kalkan bir bakanlıkla hiç başarılı sonuç alınılabilinir mi?
Dün aldıkları kararı bugün değiştiren, söylediklerini bir saat sonra inkâr eden, milli duygulara karşı savaş açan bu anlayışa rağmen çocuklar halen başarılı karne getirebiliyorsa o çocuğun ve öğretmeninin alnından öpülür. Çocuk başarısız bir karneyle geliyorsa bilesiniz ki o çocuğun olanlardan dolayı kimyası bozulmuştur. Çünkü bu iktidar, öğretmeni ve öğrencisi üzerinden geleceğimizle oyun oynayarak dünyamızı karartmıştır.
Demek ki ülkedeki problemler sadece Gezi problemi olmayıp, geleceğimizi şekillendiren öğretmenlerimizin, ne yapacağını bilmez durumdaki çocuklarımızın ve onların velilerinin, hülasa tüm Türk milletinin problemleridir. Gezi olayı ise yapılan bu tür yanlışlıklardan bunalan halkın patlaması sonucunun dışa vurumudur.
Her şeye rağmen gelecekten ümitvarız. Çünkü Ata’sının izinden ayrılmayan öğretmenlerimiz ve onlarla bütünleşmiş bir halkımız var. Unutulmamalı ki hiçbir zulüm baki olmamıştır. Yarınların aydınlık, nesillerimizin sağlıklı, bilgili ve değerlerine saygılı, öğretmenlerimizin mutlu olduğu, ülkemin huzur ve güven bulacağı günlerin gelmesi arzusu ile iyi tatiller olsun.

Yazarın Diğer Yazıları