Tatil Yunanistan'a yarayacak

Erdoğan bayram tatilinin 10 güne çıkarılacağı mesajını vermişti. Başkanlık ettiği ilk Bakanlar Kurulu toplantısında olay resmiyet kazandı. Perşembe'nin gelişi Çarşamba'dan belli olmasına rağmen, her zamanki yorumları dinliyoruz. "Üretim kaybı" diyenlerin sesi soluğu kesildi. Parası olmayanlar bile "bayram etmeye başladılar". Oysa bunların indirim olmasa otobüse binecek durumları yok.

İlginç bir ülke haline geldik. En küçük konuda referanduma giden İsviçre'nin yolunu izlesek "her gün tatil" diyenlerin oranı yüzde 95'i geçer. Bir yerde de Meksikalılara benzedik. "Siesta devleti" halindeyiz. başımızda sadece sombrero eksik.

Uzun aranın ürkütücü yanlarından biri gidiş-gelişler. Ölü ve yaralı bilançolarını hatırlatmak istemiyorum. "Kanlı bayram" manşetleri hazır. "Çift yönlü yollar yaptık, kazaları azalttık" diyenlerin saklandıklarını fark edeceğiz. Beşik gibi sallanan Bodrum'a ulaşılıp, park ve bahçelerde yatmaya hazırlanıyoruz.

Ortodokslara bayram

Kurban tatilinde esas bayramı Yunanların yapacağını söylemek falcılık değil. Ege adaları şimdiden bizden gideceklere hazır. Pek çok tanıdığım buna göre plan yaptı. Peki neden? Güzelim kıyı ve tesislerimiz dururken, niçin Yunan'ın döviz kaynağı oluyoruz? Sebebi çok basit. Kimse alınmasın, gücenmesin. Bizim turizmciler, kendi vatandaşlarına "sivriltilmiş kazık" tarifesi uyguluyor. Adalarda yediğiniz yiyeceklerin ederinin en az üç katını Bodrum'da ödüyorsunuz. Yunanlar, Eminönü'nde balık-ekmek fiyatına sofra donatıyor. Demek ki "yakalarsam muck muck" mantığını bir an önce yok etmemiz şart. Bu mümkün mü? Asla. İspanya ve Portekiz'in bu konuda altın dönemini hatırlatmak istiyorum. Daha önce gittiğiniz yere, bir kez daha uğradığınızda aynı hesabı öderdiniz. Bindiğiniz taksi asla kazık atmazdı. Ne yazdıysa o. Bizdeki gibi Karaköy'den Sirkeci'ye Silahtarağa üstünden giden şoföre rastlamak mümkün değildi. Çünkü bir tarafta Franko'nun diğer yanda Salazar'ın kılıçları sallanıyordu. Diktatörlere özlem duyacak halim yok. Ancak turizm onların usulüyle patlar. İki komşu ülke bu formülle bugünlere geldi.

"Her şey dahil"lerle ayakta kalıyoruz. Hatta birileri çıkıp, daha iyi soysunlar diye "bu sistem kalksın" diyebiliyorlar. Bu kafalar sayesinde Müslümanlara has günlerde Ortodokslar bayram yapıyor!

***

CNNTURK turu

Ne Oluyor'da aynı dört yüzü fark ettim. Kimi "lahana bebek"i çağrıştırdı. Kiminin de orada ne işi olduğunu çözemedim. Bu bir partinin eski genel başkanıydı. Belli ki "biraz da eski tüfek solcu bulunsun" mantığından. Yeminle söylüyorum aynı yüzleri görmekten fenalık geldi. Tabii aynı lafları işitmekten de bıktım. Eskiden dalaşıyorlardı. Kınıyor ama seyrediyorduk. Şimdi bu dozaj azaldı. Neredeyse "canım, cicim" oldular. İzlemek için sebep bırakmadılar.

...

CNNTURK'te anonslar gördüm; "Mahallem İstanbul". Merak ettim. İlk iki bölümden çıkan sonuç, fikir Göksel Göksu'nun değil. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakülltesi'nin araştırması. Haydi, bir-iki görüntüyle konuyu götürdünüz diyelim. Peki bu kadar kısa bölümlere ne demeli? "Dört mahallenin birinde ilkokul yok" dendi. Her halde ilk öğretimden söz ettiler. Yeterli miydi? Ya da derslik ve bunlara düşen öğrenci sayısı kâfi miydi? İlgili fakülteye de bir çift laf etmek istiyorum; "İstanbul'un artık 39 ilçesi var". Onlar tarihi surlar içerisine sıkışıp kalmışlar.

Kusura bakmasınlar ama, Göksel, NTV'deki Yağız Şenkal'ın pabucu bile olamaz.

...

Madem "karalama köşesi" açtık başka bir yerden de alıntı yapalım. Klarnet'e klarinet diyen tek sunucu Fatma Turgay. TRT Nağme'nin sunucularından. Her şeyi biliyor, bip bile atıyor. Kendisini uyaranlara anında cevap vermekle ünlü; "yanlışı bekleyen uyanıklar var"! Ne diyelim, denetleyicileri utansın.

***

Beğendim

Sezonu gerçek anlamda açan program 90'A oldu. Hıncal Uluç'un birkaç tespitini baş köşeye astım. "Lucescu, tamamı yabancılardan oluşan takımlardan hangi millî takımı seçecek?" bunlardan biri. Herkesin karşı çıktığı ve Beşiktaş lehine çalınan penaltı düdüğünün haklılığını takır takır ispatları.

Kemal Belgin'in Ömer Çatkıç'ın zırva yorumlarına bindirişini beğendim. Bu kaleci eskisiyle ilgili verdiği örneklere bir ilave yapmak istiyorum. Zaman çalmalarıyla İstanbul seyircisini çıldırtırdı. En başta Galatasaraylıları. Geçmişi antipatik. Değerlendirmeleri ise facia. Çatkıç gibileri kim bulup ekrana taşıyor?

Güven Taner, her zamanki gibi bombaydı. Zaten sezonu hiç kapatmayanlardan. TFF ve bağlı kuruluşlarına iyi yüklendi. Seyircisiz oyunların getirdiği parasal kayıpları dillendirdi. Serkan Korkmaz ise "eyyama devam etti". Tek haklı müdahalesini "sahalara elektrikli tel" çekilmesini isteyen Kemal Belgin'e yaptı. Asıl görevi bu olsa gerek.

Yazarın Diğer Yazıları