Tayyip Bey'in tulumbası ve...

Tayyip Erdoğan Kayseri'deki konuşmasında ekonomiyi tulumbaya, parayı da suya benzetti. Erdoğan, "Bir ekonomi şurası yaptık ve faiz oranlarının artırılmaması kararı aldık. Bu faizlerle yatırım yapılır mı? Yatırımlar artık duruyor. Yatırımcının önünü açmamız lazım. Yani şu anda tulumbada su yok. O tulumbanın suyla dolması lazım. İşte KOBİ'lere verilecek destek, tulumbaya konulacak sudur. Ancak bu su tulumbaya konulmadan kurursa, bundan fayda alamayız." dedi.

***

Tulumba ilginç bir nitelendirme olmuş. 1993 yılında, "Türklüğün Yeni Dünya Düzeni"nde ekonomiyi insan vücudunun "dolaşım sistemi"ne benzeterek şöyle bir kurgu yapmıştım:

Ekonominin kanı paradır. Merkez Bankası, ekonominin kalbidir. Kan kalbe, sağ kulakçıktan girip, sağ karıncıktan çıkar. Küçük bir dolaşım yapar. Sonra, akciğerlerde temizlenip sol kulakçığa gelir ve sol karıncığa iner. Akciğerlerde "zekât oksijeni"yle temizlenmiş kan, bu arada kalpte devlet adına yüzde 20 KDV kesilmesiyle beşte bir oranında vergisi de alınmış olarak artık tertemiz bir şekilde bütün vücudu, atar damarlarla; yüzde1-2 gibi çok düşük faizli kredilerle dolaşabilir. Artık vücut, 18 yaşında bir delikanlının vücudu gibidir; gençtir, atılgandır, zindedir. Tenya barındırmaz; girişimciler, cesaretle yatırım yapar.

Kalp görevi yapan Merkez Bankası, kanı ekonomik kurultayların ışığında ve büyük kurultay emrettiği için atardamarlara; millet sektörüne ait bankalara pompalayacaktır. Bu bankalar ve bankaların kredi verdiği gerçek şahıslar veya irili-ufaklı şirketler ise kılcal damarları oluşturacaktır. Böylelikle, ekonomik vücutta kan gitmeyen hiçbir nokta kalmayacaktır.

Bu sayede, bölgesel rahatsızlıklar, geri kalmış bölge, ileri gitmiş bölge ayrımı kalmayacaktır. Atardamarlar, kurulmakta olan "4 bin yeni kent"e para pompalayacak, böylece bütün vücuda kan gelecek, can gelecektir...

***

Karaciğer, ihtiyat akçesi olarak bir kısım glikozu tutar. Aşırı glikoz, yani "tatlı kâr"lar ekonomik vücutta da şeker hastalığı yapar. Sonra o ekonomik vücudu diyaliz makinesi bile kurtaramaz. Vücut, kirlenmiş glikozu atmakta zorlanır.

Toplardamarlar, mal ve hizmetlerin karşılığını bazen yüksek faizli kredi olarak peşin verir. Hastalık orada başlar. Toplardamarlar kan emmeye başlamıştır. Resmen vampirlik yapmaktadırlar! Daha fazla kan diye; faiz diye tutturdukları için bütün çarklar geçici olarak hızlanır. Bu arada ne suya dikkat edilir ne de gıdaya. Mide abur-cubur doldurulur. Kabızlık başlar. Bu arada bağırsak parazitleri, hatta tenyalar türer. Toplardamarlar kansız kalır. Çünkü kan yapacak ürünleri tenyalar emmektedir. Büyük tenyalar, küçük solucanları yutar. Bağırsaklarda mafya savaşları olur. Buralarda silâhlar konuşur, rüşvet konuşur, torpil konuşur. Artık adalet de işlemez; hâkimler "vicdanlarıyla cüzdanları arasına" sıkışmıştır. Vücut oksijen de alamamaktadır. Çünkü, artık tenyaların sözü veya talepleri beynin sözünden geçerlidir.

***

İş içinden çıkılmaz hale gelince aniden büyük silâhlar patlar. 10 yılda bir, kontrol edilmekte olan tenyalar dışında, bütün tenyalar temizlenir. Ortalık sütliman olur.

"Güneş Ülkesi"ndeki dolaşımda ise akciğerlere gelen kan; yani para, burada derin bir nefes alır ve karbondioksitini zekâtla atar. Zekât zorunludur. Karbondioksit, gece karanlığında özümseyenlerin işine yarar. Gece karbondioksit alanlar, gündüz oksijen vermeye başlar!

İşte sermaye tabana böyle yayılır. Devlet, gaz, tuz, bez, ayakkabı satmaz, altyapıyı tamamlamaya yönelir, eğitim, sağlık ve kültüre ağırlık verir. Millet büyüdükçe devlet küçülmez; devlet de büyür...

Yazarın Diğer Yazıları