Medya Polemik

Medya Polemik
Medya Polemik

Beşikdüzü’lü Kurmay Albay Mustafa Önsel cezaevinden kimlere böyle seslendi:

 

Bize -Hadımköy, Silivri, Hasdal, Maltepe dahil- her yer Trabzon!..

 

İşte Kurmay Albay Önsel’in Kuzey Ekspres gazetesi sahibi Hasan Kurt’a yolladığı ve  “bu iftira davasında, 16 ila 18 yıl ceza verilen, Trabzonspor taraftarı, 26 kader arkadaşım adına kaleme aldım”  dediği o satırlar:
 “Sayın Trabzonlular, Trabzonsporlular, değerli hemşerilerim,
Ben; asrın iftirası “Balyoz” davasında, 18 yıl hapis cezasına çarptırılmış ve 29 aydır cezaevinde bulunan Beşikdüzü ilçesinden Jandarma Kurmay Albay Mustafa Önsel.
Öncelikle belirtelim ki,
bizim için Trabzonspor, sadece bir futbol takımının adı
değildir.
(...)
Trabzonspor, bir başkaldırının adıdır aynı zamanda. Güçlüye, egemen olana, üstte bulunana, yıkılmaz sanılana diklenmenin, ayağa kalkıp kafa tutmanın futboldaki ismidir. (...) Bizler, Trabzon’da yetişip, fırtınalı bir hayattan sonra, iftiralarla tıkıldığımız zindanda, Trabzonspor ile hayata bağlanıyor, özgürleşiyoruz. Dolayısıyla bizim için özgürlüğün adıdır Trabzonspor... (Yalnız son zamanlarda yaşanan yenilgilerle, cezaevi bizim için biraz daha zindan oluyor haberiniz olsun! Futbolcu kardeşlerimin, bizleri de düşünerek daha iyi oynamasını istirham ediyoruz)
(...)
Ne yazık ki, iftiralarla, hukuki hiçbir niteliği olmayan imzasız kâğıtlar, tamamı sahte belgeler, aleyhimize delil olarak kabul edildi. Hangi hâkim lehimize bir karar verdiyse, sürgüne tabi tutuldu... Avukatsız savunmaya zorlandık. Mahkeme heyetince düşmanca muameleye maruz kaldık... (...) Kimimiz ömrünün büyük bölümünü ailesinden uzakta denizlerde, kimimiz göklerde, kimimiz ise onlarca yılını, çocuklarından uzakta terörist peşinde dağlarda geçirdik. Ancak soruşturma savcısının ve mahkemenin kararlarıyla bir kalemde “terörist” ilan edildik...
Bu milletin değerlerini değeri kabul edip, onlar için ölmeye yemin eden bizlerin “darbe” yapacağımız iddia edilmiştir. “Camileri bombalayacakmışız”! Böyle bir şey; bu toprağın çocuklarından beklenebilir mi?

 


Bizi Apo ile pazarlık için rehin tutuyorlar

 


Halkı dolandıranlar, Hizbullahçılar, hatta bir kısım PKK’lı, çeşitli paket organizasyonlarıyla salınırken, PKK ile kapalı kapılar ardında pazarlıklar yapılırken, “şehitler ölmez, vatan bölünmez” iradesi gösteren bizler, cezaevlerine tıkıldı. Çünkü bu iradeye ipotek koyamazlarsa, müzakere sürecini yürütemezlerdi. Hayırlı olsun(!) Bölünmesin dediğimiz ve bu uğurda nice canları toprağa verdiğimiz vatan, böyle giderse inanın bölünebilir!
Bizi, şimdilik, Apo ile pazarlık için rehin tutuyorlar. Günü gelince, Apo’yu serbest bırakacaklar, bunu da millete, bizi de bahane edip, “toplumsal barış” vs diye yutturacaklar...
Şunu bütün millet ve Trabzonluların bilmesini isteriz ki, yukarıda bahsettiğim gibi asıl hedef biz değiliz. Biz sadece aracız. Bize yapılan bu komplo; şimdilik pek anlaşılamasa da, gerçekte Türk milletinin yaşama direncine yapılan saldırıdır.
(...)
Biz Trabzonlu olarak, önce sizleri, Trabzonluları, Trabzonsporluları uyaralım istedik. Tüm Trabzonlular; bu tezgâhı anlayıp, tıpkı Trabzonspor’un yıllar önce İstanbul’un futbol ağalarına başkaldırıp, direndiği gibi direnç göstermez ise, yarınlarımız da gerçekten çok vahim şeyler gözüküyor...
(...)
Özgürlüğümüzü aldılar ama onurumuzu asla alamayacaklar bunu bilin! Bir de bizim suçsuz olduğumuza inanın yeter!
Bu millet için, Trabzon için, biz; bırakın 18 yıl veya ömür boyu cezaevinde kalmayı, ölmeye dahi hazırız. Bu millet için; bizim gibi, altı, on altı, yirmi altı değil, binlercesi feda olsun...
Yaşasın Türk milleti ve onun kutsal vatanı. Yaşasın Trabzon ve Trabzonspor...
Gerisi mi? Bize; Hadımköy, Silivri, Hasdal ve Maltepe cezaevleri dahil, her yer Trabzon...
Muhabbetle 
Hadımköy Askeri Cezaevi
Mustafa Önsel”

 

+++

 

Maymun gazeteci...

 

Genel yayın yönetmeni, kendi eliyle sayfaya koyduğu iktidarı kızdıracak haberi, ertesi sabah orada görünce korkabilir...
“Bu da ne?”  der...

 


***

 


Bu, maymunun aynaya bakması gibidir...

 


***

 


Yönetmen kişilik bölünmesine uğramıştır çünkü...
Haberi koyarken biraz olsun “gazeteci” olmuştur...
Koymuştur...
İkinci gün okurken ise  “kovulma tehlikesi altındaki gazeteci” olmuştur...
Korkmuştur...

 


***

 


Başıma geldi çünkü...
Haberi koyduk sayfaya...
 “Harika oldu”  diye birbirimizi de kutladık...
Ertesi gün genel yayın yönetmeni kızdı görünce:
“Ne bu?..”
“Haber...”
“Ama nereden çıktı?..”
“Sen koydun ya...”
“Olur mu ama?.. Bu şimdi oldu mu?..”
Beni kovdular, o kaldı...

 


***

 


Patron gazeteleri böyledir, özellikle de bu zamanda...
Çünkü işadamı patron, gazetecilik için gazete sahibi olmuş değil... Başbakan’a, bakanlara yakın olmak için gazete sahibidir sadece...
Gazete ihaleye yarar...
Krediye yarar...
Başbakan’ın uçağına binmeye yarar...
Cumhurbaşkanı’nın sofrasına oturmaya yarar...
Maden ocağı için dağ, HES için dere, fabrika yeri için ova, otel için koy, altın için orman kapatmaya yarar...
Bir tek gazetecilik yapmaya yaramaz gazete...

 


***

 


Böyleceeeee...
Türk basını, bu dönemde sürüp giden dinci istilanın karşısında durmak bir yana... Türkiye’nin başına gelenleri okurlarından gizleyerek, okurlarını yanlış yönlendirerek, toplumun gözünü boyayarak, insanların kulağını tıkayarak suçun parçasıdır...
Yüreğindeki gazetecilik duygusunu söndüremeyen muhabirlerin, yazarların, çizerlerin çırpınışları, her gün “yönetim” duvarına çarpıp
döner...
Kol kırılır ya, yen içinde
kalır...
Bekir Coşkun/Cumhuriyet

 

+++

 

Yandaş mahallenin “Hasan Cemal kalsın o gitsin” diye hedef gösterdiği köşe yazarından “anlayana”:

 

Köpekle köpek olamam ki!

 

Bizim mahallenin kuduz bir köpeği var biliyorsunuz; daha önce de yazmıştım! Her gün ortaya çıkar, birilerini ısırır. İşi gücü, sahibine yaltaklanmak... Bu yüzden ısıracağı kişileri hep sahibinin sevmedikleri arasından seçer! Sahibi de mahallenin muhtarı...
O yüzden dokunulmazlığı var. Yoksa belediye şimdiye kadar elli kere alıp götürmüştü! Geçenlerde yine bana saldırdı; dişlerini geçirmeye kalktıw! Umursamıyorum, tepki bile vermiyorum; daha da çıldırıyor! Köpekle köpek olamam ki!
Mustafa Mutlu/Vatan

 

+++

 

Türkiye’yi Suriye darbesine memur eden, İran’la büyük savaşa hazırlanan ABD, PKK ile  “acele” ve her pahasına anlaşmamızı istiyor. Türkiye’nin ve PKK’nın eli rahatlamalı ki, İran seferine hazır olalım. Bu  “barış” daha büyük savaşın hazırlığı gibi...
Melih Aşık/Milliyet

 

+++

 

“Beyefendi”nin “bey”leri...

 

Gazetelerde bir teşekkür ilanı daha yayımlandı.
(...)
Şöyle başlıyor:  “Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan Beyefendi’ye sonsuz şükranlarımızı sunarız”.
Başbakan’ın ardından isimler sıralanmış, iki bakan, bir müsteşar, beş milletvekili, bir eski milletvekili, bir vali, bazı bürokratlara teşekkür ediliyor.
İsimlerinin sonunda da  “bey” unvanı kullanılmış:  “Binali Yıldırım Bey”,  “Taner Yıldız Bey” gibi.
Oysa Başbakan’dan “beyefendi” diye söz ediliyor.
Bakanlar, milletvekilleri filan neden  “beyefendi”  olamıyorlar da bir kuru “bey”  ile geçiştiriliyorlar?
Mehmet Y. Yılmaz/Hürriyet