“Tehcir”de Rus parmağı!

Aradan 100 sene geçmiş olsa bile, uluslararası güçlerin ve Haçlı zihniyetinin  “Ermeni tehciri” ni nasıl istismar ettiğini izah etmenin büyük sıkıntısı çekiliyor.

Gerçekten de, Osmanlı İmparatorluğu’nun 500 yıldan fazla; Tuna vadilerinden Kafkas dağlarına, Basra Körfezi’ne, Güney Arabistan çöllerine Kuzey Afrika’ya kadar uzanan bir alanı yönetmeyi sürdürebilmesinden kaynaklanan bazı olaylar artık tarihin malı olmuş bulunuyor.

1915’lerde; bir yanda, “yedi düvel”  Çanakkale’yi geçip, imparatorluğun can damarını ele geçirmeye çalışırken, diğer bir yanda Sarıkamış’ta Ruslarla ölüm-kalım savaşının sürdüğü bir ortamda Ermeni çetelerinin ortaya çıktığını unutmamak gerekiyor.

Bu arada, Ermenilerin 1914’te Erzurum’da düzenledikleri kongrede Osmanlı’ya  “destek”  çıkmış olmasına rağmen, bir sene sonra Tiflis Kongresi’nde aleyhte karar almasının en büyük müsebbibi Rusların olduğu biliniyor.

Çünkü Rusların, eski sınırın her iki yanına Ermeni özerkliğini açıkça desteklemeye başladıkları da unutulmuyor.

Planlı bir katliam yok

Hatta Rusya’dan 100 bin, Ermenilerden de 150 bin kişilik bir kuvvet toparlanıyor.

1915 Mayıs’ında Osmanlı yetkilileri, tüm Doğu vilayetindeki Ermenilerin, bölgeden çıkmaları ve Kuzey Mezopotamya’daki kontrollü yerleşim yerlerine gitmeleri yönünde bir karar almak mecburiyetinde kalıyor.

İşte ne olduysa bu süreçte oluyor.

Her halde 500 bin kadar Ermeni açlıktan, Kürtlerin yaşadığı topraklarda yaptıkları uzun yürüyüşlerin cefasından ve karşılıklı çatışmalarda can veriyor.

Yani, planlı-kararlı bir  “katliam” bahis konusu olmuyor.

Kim ne derse desin, bütün acılar, bütün ölümler bir  “tehcir”  sürecinde gerçekleşiyor.

Google’a girildiğinde; “Tehcir veya Zorunlu göç; bir topluluğu yaşadığı yerden göç ettirme, göç etmesine sebep olma, sürme”  şeklinde özetleniyor.

Osmanlı’daki tehcir ise şöyle tanımlıyor:

“Tehcir, Osmanlı Devlet Hukukunda kökenini ’Kur’an-ı Kerim’den alır ve ’Haşr Suresine dayandırır. Çağdaş hukuk ve Batı hukukunda birebir kavramsal karşılığı yoktur. Yalnızca Osmanlı Hukuk Sisteminin, Dünya hukuk literatürüne soktuğu bir kavramdır.

Tehcir Türk boylarına da uygulandı

Bir kişinin, topluluğun güvenliğini diğerlerine karşı sağlamak üzere bulunduğu ortamdaki olası olumsuzluk ve huzursuzluklardan kurtarmak için devlet eli ve iradesi ile devlet sınırları içerisinde daha uygun ve sorun çıkması olanaksız yerlerine geçici veya kalıcı olarak göç ettirilmesidir. Tehcir, sınır dışı etmez, sınır içinde yer değiştirtir, Osmanlı Hukuk ve Hukuk Sistemini kavramadan bu kavramı tam olarak anlamak çok zordur.

Osmanlı tarihinde en büyük ve önemli tehcir uygulaması sanıldığı gibi Ermenilere değil öncelikle Karamanoğullarından olan Türklere ve Alevi Türkmen boy ve yörüklerine uygulanmıştır. Örnekler: Türkmen Alevi Dedeşlioymağının tüm Karadeniz sahillerine, Karamanoğulları Türkleri’nin Sudan, Mısır ve İran’a dağıtılarak tehcir edilmesi.”

Görülüyor ki tehcir, yani zorunlu göç sırf Ermeniler için uygulanmış bulunmuyor.

Üstelik tehcirin, birbirinden hassas kuralları ve tabii ki büyük zorlukları öne çıkıyor.

Çoğu vakit, uygunsuz iklim şartları, gıda teminindeki aksaklıklardan kaynaklanan sağlık bozulmaları, eşkıya ve çete baskınları, tehciri zorlu bir hale getirdiği biliniyor ve kabul ediliyor.

Balkanlar’da Türklere katliam

Ayrıca, Ermeni tehcirinde olduğu gibi, çıkarılan isyanların  “mukatele” ye dönüşmesi karşılıklı can kaybına sebep oluyor.

Aslında, 1915’te zorunlu göç işte böyle olumsuz şartlar altında cereyan ettiği için, her iki taraftan da ölümler olduğunu tarihler belirtiyor.

Ne var ki, Ermenilerin zorunlu göçte yok olmalarının çok büyütüldüğü ve karşılıklı çatışmaların  “katliam”  gibi gösterildiği de başka bir gerçeği yansıtıyor.

Tarihi gerçeklere rağmen, Davutoğlu’nun “tehcir insanlık suçudur” sözleri boşta ve  “talihsiz”  kişisel bir beyan kalıyor.

Osmanlı İmparatorluğu’nda tehcirin de uygulama kurallarının yıllarca hüküm sürdüğü unutuluyor.

Oysa,  “tehcir” in Balkanlar’da Türklere uygulandığı ve binlerce kişinin öldüğü tarihi gerçekler arasında yer alıyor.

Kaldı ki Ermenilerin Karabağ’daki  “katliam” ı belleklerden silinmiyor.

Yazarın Diğer Yazıları