Tehdit

1071 yılında Türklerin Anadolu’ya girmesiyle birlikte başlayan  “Şark meselesi” hiç unutulmadan idame ettirilmeye çalışılmaktadır. Ne zaman ki Türkler yaşadığı bu coğrafyada zayıflasa veya basiretsiz yöneticilerin elinde kalsa, işte o zaman Avrupa’nın bu yarası depreşmeye başlıyor.
Osmanlı devletini son zamanlarda yönetenlerin aczi yeti sonucu yabancılara muhtaç duruma düştük. İşte o zaman dost gözüken, ancak ezeli düşman olanlar sözde kurtuluşumuzun reçetelerini yazmaya başladılar. O yatağa düşmemize neden olan reçetenin ilaçlarını devrin padişahları halka içirerek Türk milletinin kötürüm hasta kalmalarını sağladılar.
Bugünün “Açılımını” hatırlatan o günün demokratikleşme reformları için yazılan fermanlar ve uygulamalar, etnik azınlıkların milliyetçilik şuurunu körüklemiştir. Bir de bunlara dost ve müttefikimiz dediğimiz İngiliz, Fransız, Rus ve zamanla ABD’de eklenince hem topraklarımız işgal edildi, hem de topraklarımızda yaşayan çeşitli milliyet, ırk, din, mezhep ve meşrebe mensup topluluklar üzerinde yürütülen çalışmalar sonucu üç kıtadan atılarak ön Asya topraklarına hapsedildik.
Üzerinde yaşadığımız ön Asya topraklarına bile rızalık göstermeyen bu devletlerin tahrik teşvikleri sonucu, Sevr’de alınan ve Lozan’da alınmaya çalışılan kararlar sonucu, ülkemiz yer yer işgale uğradı. Bağımsız devlet kurma sevdasına kapılan Ermeni, Zaza, Yezidi, Nasturi, Lezgi ve Kürt isyanlarına sahne oldu.
Tüm bunlar büyük önderin öncülüğü ve Türk milletinin engin ferasetiyle önlendi. Ancak günümüze gelindiğinde “Şark meselesi” ad değiştirerek karşımıza “Büyük Orta Doğu Projesi” olarak çıktı. Bu projenin başına da hükümetimizin başı getirildi.
Ülkemizin birlik, bütünlük ve huzurunu tehdit eden teröre karşı  “Açılım” adı verilen bir proje yapılmıştır. “Büyük Ortadoğu Projesinin” bir parçası olan “Açılım”la başlayan pazarlıklar sonucu bölücülerin elde ettiği kazanımlara ilave müzakerelerin devam etmesi, ülkemizde yaşayıp da ancak kendilerini farklı yorumlayan tüm gurupları harekete geçirmiştir.
Bunun en yeni örneği 12 Ocak 2012 tarihinde Bolu’da yapılan  “Türkiye’de Kültürel Farklılıkların Korunması, Yaşatılması ve Toplumda Farklı Kültürlere Yönelik Ayrımcılığın Önlenmesinde Temel Problemler ve Çözümleri” adlı konferanstır. Kafkas Dernekleri Federasyonu ve Laz Kültür Derneğinin düzenlediği bu konferansa düzenleyicilerle birlikte Ermeni, Süryani, Kürtler ve Zazaların yanı sıra diğer etnik topluluklarda katılıyor. Anlaşılan o ki Türklüğü kabul etmeyenlerin, Türklere karşı güç birliği oluşumu meydana getirmesidir. Bu güç birliği toplantı sonunda yayınladıkları bir manifesto ile Türk milleti ve devletini tehdit ediyorlar.
Nereden de çıktı bu tehdit diyenler, anılan kuruluşların yaptığı toplantı sonrası yayınladıkları manifestoda yer verilen konuları tekrar tekrar okurlarsa daha net anlarlar. İşte o toplantı sonrası yayınlanan manifestoda Türklerin tehdit edilişi.
Birinci Dünya Savaşı’nda gayrimüslimlerin Türkler tarafından tasfiye edildiği, bunlara çifte vatandaşlık hakkı tanınması, yani Yunanistan’la yapılan mübadele antlaşması sonucu yer değişikliği yapan Rumlarla, 1915 yılında tehcire tabi tutulan Ermenilerin ve zamanla kendi istekleriyle ülkeyi terk edenlerin Türk vatandaşı olarak Türkiye’ye dönmesi talep edilmektedir.
Eğitim öğretim sistemindeki Türklüğe ve Sünniliğe vurgu yapan programın değiştirilerek, etnik guruplara yer verilmesinin yanında  “Andımızın” ilköğretimden kaldırılması istenerek, Türk olmadıklarını ve içinde Türk kelimesi geçenlere bile tahammüllerinin olmadığı vurgulanmaktadır.
Yeni bir Anayasa hazırlanarak ideoloji ve dinden arındırılmış kimlik kazandırılması istenilerek. Üstü kapalı da olsa, %99’u Müslüman ve %90’ı Türk olan ülkede Müslümanlık ve Türklüğün yasaklanarak idarenin kendilerine devri istenmektedir.
Ulus Devlet anlayışına son verilip, eski Yugoslavya örneği bir federasyon dillendirilmektedir. 1915 Ermeni tehciri, 1922 Gönen-Manyas Çerkez sürgünü, 1934 Trakya olayları, 1937-1938 Dersim İsyanı, 1942 Varlık Vergisi, 6-7 Eylül olayları, 1978 Maraş, 1980 Çorum olayları ile yüzleş ilmesi ve özür dilenmesi deklare ediliyor. Ne de olsa devlet adına özür dileyiciler hazır.

Yazarın Diğer Yazıları