Tekirdağlı Kızçeler

Siyasette, sporda, sivil toplumda veya hayatın başka herhangi bir alanında ne zaman "seçim" yapmak söz konusu olsa başvurduğumuz cümledir:

Hikayesi olan kazanır.

Sadece kişiler değil, kurumlar, şehirler, ülkeler, markalar için de geçerli. Öyle ki "hikaye", pazarlama iletişiminin en stratejik unsuru haline geldi.

Doğup, büyüdüğüm Tekirdağ kendimi bildim bileli "hikayesizmiş" muamelesi gören bir yerdi;

Bir "Gazi" Antep değildi...

Bir "Şanlı" Urfa değildi...

Bir "Kahraman" Maraş değildi...

Bir "Nene Hatun" çıkarmış Erzurum, "Efeler" diyarı Aydın değildi...

Her bir ilçesinin ayrı ayrı "kurtuluş günü" olmasına rağmen "işgal görmemiş", memleket yanıp yıkılırken "burnu bile kanamamış"tı sanki; bugüne kadar kimse bu toprakları eşsiz Türk direniş tarihinin içinde anmaya yanaşmadı, es geçti. Çünkü "hikayesi" eksikti.

Ama işte "bugüne kadar".

***

Bayramda büyükler ziyaret edilir ya ben de Tekirdağ, Trakya basınının -efsaneleşmiş dersem mübalağa olmaz herhalde- ayaktaki çınarı Şerif Baysalan'ı ziyaret ettim. Baysalan o "eksiği" tamamlayan kişi; Tekirdağ'a kendisinin bile bilmediği hikayesini armağan etti!

selcan-serif-12cm-en.jpg

İki kitap/kitapçığı da bir solukta okudum;

Biri Tekirdağ Valiliği, diğeri Tekirdağ Büyükşehir ve Süleymanpaşa Belediyeleri tarafından basılan araştırmalarından "Kaz Vakası"nda işgal Tekirdağ'ında yaşanmış trajedilerden birini, "Tekirdağlı Kızçeler"le de mücadelenin "Anadolu"yla sınırlı kalmadığını, bu ülkenin her karışında vatan uğruna canını ortaya koyan adsız kahramanlar olduğu gerçeğini gün ışığına çıkarmış Baysalan.

***

1912-1913 Balkan Savaşları...

Edirne düşmüş...

Osmanlı birlikleri önce Pınarhisar-Lüleburgaz hattına ardından Çatalca'ya çekilmiş...

Poyralı Tozaklı deresinden su değil kan akıyor...

Düşman artık İstanbul kapılarında...

O günlerde, İnecik'te konuşlanmış Bulgar Birliği'nin başına geçen Dragon'un, köylü kendisine istediği kazları vermeye yanaşmayınca, olayın geçtiği Yukarıkılıçlı köyü başta olmak üzere Aşağıkılıçlı, Karahisarlı, Oruçbeyli, Çanakçı gibi civar köylerde ne kadar erkek varsa hepsini toplayıp bir samanlıkta diri diri yaktığı katliam anlatılıyor "Kaz Vakası"nda...

Baysalan vakayı, Balkan şehitlerimizin yakıldıkları yerde gömüldükleri toplu mezarla delillendiriyor.

Tekirdağlı Kızçeler'de ise yaşları 17 ile 25 arasındaki bir grup kızın, Mesudiye zırhlısı subaylarından Yüzbaşı Osman Nuri'nin gözlerini dolduran fedakarlıkları, kahramanlıkları var...

Bu kızlar, Anadolu'ya geçmek için sahilde bekleyen yaşlı, hasta, kadın, çocuklara yardım etmekle kalmıyor bir de asker siperleri boş bırakmasın diye Mesudiye'den karaya çıkarılan mühimmatı da sırtlanıyor ve dere kıyısını takip ederek gecenin zifiri karanlığında cepheye taşıyorlar;

En önde daha 17'sindeki Atçe (Hatice).

Bütün çabalara rağmen Bulgarlar Tekirdağ'ı teslim alıyor, Mesudiye geri çekiliyor ama 8 ay sonra ilk kitapta anlattığı "Kaz Vakası"nın yarattığı infialin de etkisiyle karadan Kızçelerin desteği, denizden Hurşit Paşa Kolordusuna bağlı Kuşçu Eşref Müfrezesinden 4 bin gönüllünün çıkarmasıyla Bulgar işgalciler Kayı tepelerinden "geldikleri yere" kovalanıyor...

***

Süleymanpaşa Belediye Başkanı Ekrem Eşkinat, Baysalan'ın ortaya çıkardığı hikayeden öyle etkileniyor ki bu kitabı okullara dağıtmakla yetinmiyor bir de 13 Temmuz'un "Tekirdağ'ın Bulgar İşgali'nden Kurtuluşu" günü ilan edilmesini sağlıyor. (Bugüne kadar 13 Kasım'da, 1922'deki Yunan işgalinden kurtuluşunu kutluyordu sadece Tekirdağ...)

Baysalan'ın aktardığına göre, Eşkinat'ın bir de çıkarmanın yapıldığı Tekirdağ sahili için bir de "Tekirdağlı Kızçeler" heykeli projesi var.

Yakışır.

Hem yazanın, hem yapanın ellerine sağlık.

 

++++++++

Yazarın Diğer Yazıları