Teknolojinin getirdikleri

Bazen düşünüyorum da, günümüzden yüz yıl önce yaşamış biri dirilse de gözlerini bağlayıp Kızılay Meydanı’na bıraksak acaba ne olurdu? Herhalde, şaşkınlıktan tansiyonu yükselir ve beyin kanamasından olduğu yere yığılarak tekraren geldiği yere dönerdi.
Tabii ki tüm bunlar tevatür olsa da, teknolojideki bu hızlı gelişim sonrasında tabiat ve insanlardaki ani değişiklikler çıplak gözle dahi görülecek kadar aşikâredir.
İnsan yaşamını alt üst eden bu durum ırağı yakınlaştırmış, dünyadaki ülkelerin entegre olmalarını beraberinde getirmiş, milletlerin bir birlerini tanımasına vesile olmuş ve bilgiye ulaşımı kolaylaştırmıştır.
Acı olanı ise bu güzelliğin kullanmasının yanlışlığı veya art niyetlerle kullanımı da kötülüğün ana kaynağı olmuştur. 
Gelişmiş ülkelerle, geri kalmış ülkeler arasındaki uçurum derinleşmiş, zengin ile fakiri bir birine düşman eder hale gelmiştir. Dahası israfı artırmış, insan sağlığını tehdit eder hale gelmiştir. 
Ancak tüm bu olumsuzluklara rağmen insanlık teknolojiyi geliştirirken, kullanım ve zararlarından korunma yollarını da düşünerek çözümler üretmişlerdir. Kötü tarafı ise bazı yetkililer ve insanlar her şeye rağmen çıkarları uğruna halkı bilinçleştirme yerine, yanlış kullanımı teşvik ederek gelecek nesilleri önlenemez sıkıntılara sokmuşlardır.
Bu olayın en bariz örneği ise Milli Eğitim Bakanlığı’nın, çocukları teknolojiyle tanıştırma adına başlattığı Fatih projesiyle öğrencilere tablet dağıtımıdır. Dünyada hiçbir ülkede örneği olmayan böylesine bir projenin, gelecek nesillere hizmet edildiği söylemlerinden hareket edilerek siyasi bir propaganda olmaktan öteye bir şey olmadığı da görülmüştür.
Böylesine büyük bir iddia ile ortaya çıkanlara sormak gerekirse, eğitim alanındaki önceliğimiz tablet mi olmalı, yoksa kırk elli kişilik sınıflardaki sayıların on beş yirmilere mi düşürülmesi? Yine okullarımızda kullanılan diğer eğitim araç gereçlerinin kırk elli yıl öncesine ait olanların günün şartlarına göre yenilenmesi mi gerekir?
Okullarımızda derslere bazı yerlerde iki yıllık yüksek okul mezunu ücretli öğretmenlerin girmesi mi, yoksa pedagojik formasyonu olan kadrolu öğretmenlerin girmesi mi daha uygun olurdu? Açlığa mahkûm edilmiş, korku cenderesi altında çalışan eğitimciler yerine, mutlu ve demokratik bir sistem içinde çalışan eğitimcilerden mi daha çok verim alınırdı?
Eğitim sistemimiz içerisinde sayılmayacak kadar çok eksiklerin yanında önceliğin her öğrenciye tablet dağıtılması mı yoksa dağıtılan tabletlerin getirdiği güzelliklerin yanında götürdüğünün daha çok olması mıdır? Bizim için bilgi elbette lazım ancak bilgiden önemlisi de geleceğimiz olan çocuklarımızın sağlığıdır.
Kendisi de bir eğitimci olan Atalay Bilgin Bey’in de dile getirdiği gibi, okullarımızda dağıtılan tabletler milyonlarca öğrencinin, yüz binlerce öğretmenin okullarda Radyo Frekans (RF) radyasyona mahkûm edilmesidir.
Gazi Üniversitesi Non-İyonizasyon Kurumu Merkezi’nin hazırladığı rapora göre, Wİ-Fİ sisteme dayalı bir biçimde tablet bilgisayarlarla eğitim yapılmasının sağlığa zararlı olduğu anlaşılmıştır. Aynı raporda Uluslararası Kanser Araştırma Ajansı IARC, 2004 yılında ELF manyetik alanları, 2011 yılında ise RF radyasyonu 2B sınıfı olası kanserojen sınıfına alınmıştır.
Bu şartlar altında sınıflarda akıllı tahta ve 30-40 tablet bilgisayarla aylarca yapılacak eğitimin sonucunda, yıllar sonra doğacak zararların sorumlusu kim olacak? Yapılan işten rant elde edenler mi, yoksa bu işe yön verenler mi?

Yazarın Diğer Yazıları