Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Ahmet B. ERCİLASUN

Ahmet B. ERCİLASUN

Terbiyeli ve temiz bir Türkçe

               İYİ Parti'nin Cumhurbaşkanı adayı Meral Akşener'in 14 Mayıs 2018 tarihinde, ATO Congresium'da "Cumhurbaşkanlığı Seçim Kampanyası Başlangıç Toplantısı"nda yaptığı konuşmadan söz ediyorum. Evet, temiz bir Türkçe ve terbiyeli bir Türkçe.

                Dilin de terbiyelisi olur mu diye düşünülebilir. Fakat siyasilerin konuşmalarında Türkçe o kadar terbiye dışı sözlerle dolduruluyor ki insan ister istemez "terbiyeli bir dil"i özlüyor. Youtube'da yer alan konuşmayı bütün okuyucuların baştan sona kadar dinlemesini isterim. O zaman ne demek istediğimi daha iyi anlayacaklarından eminim.

                Metnin başı, gelişme çizgisi ve sonu çok açık ve düzenli, cümleler düzgün, telaffuz sağlam. Evet bu, düzgün bir Türkçe anlamına geliyor. Fakat konuşma aynı zamanda temiz ve terbiyeli. Bunu söylemem belki tuhaf gelecek ama konuşmayı dinledikten sonra bende oluşan ilk duygu bu oldu. Temiz ve terbiyeli. Hiçbir kaba kelime yok. Hiçbir hakaret yok. Gerekli yerlerde gerekli sertlik ve kesinlik elbette var. Fakat bir ifadenin kesin ve sert olması için kaba ve hakaret içeren sözlere asla ihtiyaç bulunmadığını işte bu konuşma bize somut olarak gösteriyor. Siyaset dilinin nasıl olması gerektiğini ortaya koyması açısından Akşener'in konuşması örnek olarak incelenmelidir.

                Meral Akşener, davet edildiği televizyon verilişlerinde de ölçülü ve dikkatli, temiz bir dil kullanıyor. Meydan konuşmalarında argo sayılabilecek "abidik gubidik" gibi ifadelere rastlanıyorsa da en tepelerden yayılan kirli konuşmalar karşısında bunu müsamaha ile karşılayabiliriz.

                Karşılıklı konuşmalarda Akşener samimi ve sıcak bir tarza sahip. "Muhteremler, abiler" gibi sözleri belki de bazı kimseleri rahatsız ediyor. Ancak bu kelimelerde hiçbir kabalık yoktur. Rahatsız olanlar, bu sözlerle kendilerine gönderme yapıldığını düşünüyor olmalılar. Fakat bence memnun olmalıdırlar. Çünkü içlerinde kinaye bulunsa da bu ifadeler, ince ve nazik göndermelerdir. Yoksa kendilerinin yaptığı gibi çirkin sözler mi kullanılmasını istiyorlar?

                Tepelerde bulunan siyasilerden öyle kaba, çirkin ve galiz sözler işitiyoruz ki zaman zaman "Acaba Türkçemiz yeteri kadar ince ve kibar değil mi?" diye düşünme ihtiyacı duyuyoruz. "Acaba" diyoruz, "Türkçe, terbiye dışına çıkmadan, bir şeyi sert, kesin ve kararlı bir şekilde ifade edebilecek güce sahip değil mi?"

                İşin bir de tuhaf yanı var. En kaba ve en kirli dile sahip olanlar, "edep adap"tan en çok bahsedenler oluyor. Bu arada Türkçede "edep adap" diye bir deyimin olmadığını söylemeliyim. Siyasilerin ağzından yayıldığı için ben de tırnak içinde kullandım. Türkçede "edep" var, "terbiye" var. Bunlar yakın anlamlı kelimeler. Elbette Türkçede tek başına "adap" da var. Fakat o "terbiye" demek değil, "yol yordam; görgü" demek. Bu anlamda "adap erkân" deyimi de var. Tekrar ediyorum, "edep adap" diye bir deyim, bir ikileme yok.

                Söz siyasetten açılmışken son günlerin kızgınlıklarından, dedikodularından da biraz bahsedelim. Milletvekili adayları belli oldu; hemen öfke ve dedikodular başladı. "Ben niye yokum, filan niye yok, filan niye var?" sorgulamalarının ardı arkası kesilmiyor.

                Önce şunu belirtelim. Hiç kimse vazgeçilmez değildir. Hiç kimse kendisini hayatın, bulunduğu çevrenin, kurumun ve partinin merkezi sanmamalıdır.

                İkinci olarak da şunu söyleyelim. Listelerde yanlışlar olabilir. Fakat unutmayalım ki bana göre yanlış olan bir kişi, başkalarına göre doğru seçim olabilir. Benim doğru sandığım kişi de başkalarına yanlış gelebilir. Yani "En doğruyu ben bilirim; en doğru hükmü ben veririm." iddiasında olmamalıyız.

                Hem sonra... Hayati bir seçim arifesindeyiz. Karanlık, gerilik, kabalık ve çirkinliklerden; ötekileştirici, ayrıştırıcı, bölücü, kaba ve galiz siyaset dilinden kurtulmanın ihtimal dâhiline girdiği günlerdeyiz. Dedikodularla, filan varsa ben yokum, falan yoksa ben yine yokum gibi kaprislerle birbirimizi yıpratmanın sırası değil. Herkes silkinmeli ve kendisine gelmeli!    

Yazarın Diğer Yazıları