Terörle medeniyet kurulabilir mi?

Masumlara yönelik katliamlar devlet kurma iddiasındaki örgütün gerçek yüzünü gösteriyor. Alışkanlık edindiği, kanlı eylemlerini devletin örtülü kurumlarının üzerine yıkma hilelerine artık kimseyi inandıramıyor. Ne de “ben yapmadım, TAK yaptı yüzsüzlüğü” eskisi gibi prim topluyor.
Şüphe duyulan tek husus; hangi devletin kirli amaçlarına hizmet ettiğidir. Başta İsrail olmak üzere bölge devletleri mi yoksa süper güçler mi? Maalesef eski müzmin hastalığımız iyileşememiş ve Türkiye bu işleri çözecek bir istihbarat kurumunu hayata geçirememiştir.
Hayatında eline silah almamış insanları sağcı, solcu, tarikatçı diye etiketleyerek adeta yatak odalarına kadar izleyip fişleyen istihbarat mekanizmaları, şehirlerde depolanan tonlarca patlayıcıyı bulamamakta, canlı bombaları tespit edememekte, bomba yüklü araçları takip edememektedir.
Her şeye rağmen terörün sonuç alması mümkün değildir. Çünkü PKK terörünün en önemli çıkmazı geç dönem milliyetçilik/ulusalcılık akımlarının peşinden koşturmasıdır. Kültürel ve sosyal yönlerden öncülük edemediği sözde tabanını yanına çekmek için sadece korku - kaos ikilisini kullanmaktadır. Dehşet dengesini kendi lehine çevirmeye çalışmaktadır. Eskiden Hizbullah adlı vahşet hizbinin ve bunların kaynağı örtülü operasyon birimlerinin ulaşmak istediği de benzer bir durumdu.
İnsanları yıldırmak ve artık ne olacaksa olsun dedirtmekle hiçbir sorun çözülmüyor. Aksine sorunlar daha da katmerleşiyor. Bir avuç fanatiğin ve hainin ihtiraslarının bedelini günahsız insanlar ödüyor.
19. Yüzyılın sonları ile 20. Yüzyılın başlarında alevlenen etnik ayrımcılık ateşini yüzyıl sonra yeniden tutuşturmaya kalkmak beyhude bir hevestir. Türkler ve Kürtler son bin yıl boyunca birlikte yaşadı ve vatanlarını beraberce savundu. Adetleri, töreleri birbiriyle öyle benzeşti ki Şemdinli ile Salihli insanı arasında neredeyse hiç fark kalmadı.
Kürtçü terörün başarılı olması imkansızdır. Başarılıdan kastım; temsil iddiasında bulunduğu insanlara huzur ve iyi bir gelecek sunabilmesidir. Birbiriyle et ve tırnak gibi kaynaşmış iki toplumu ayırmaya kalkışmak başlı başına bir cinayettir. Toplumların arasında farklılık algısı yok ki birbirinden ayrılsın. Zaten PKK’nın terörle oluşturmak istediği de bu farklılık duygusudur. Yani milletin unsurları arasında güven duygusunu tahrip etmeye çabalamaktadır. Türkiye’de tek farklılık algısı, taşralı-şehirli ikilemi için geçerlidir...
Medeniyet ancak insanlık duyguları gelişmiş toplumlar tarafından kurulabilir. Yaşama kadar yaşatma idealiyle dolup taşan yürekler halkına hayat üfleyebilir. Allah muhafaza, varsayalım ki terör parçalamayı başardı ve Türkiye’nin bir bölümünü anavatandan ayırdı! O topraklara kıyamete kadar huzur gelir mi? Hele elinden silahı bırakmayan, kan dökme hırsıyla canavarlaşmış ruhlar uygarlık inşa edebilir mi?
Peki kendileri bunu görmüyor mu? Elbette görüyorlar. Bugünkü şartlarda Türkiye’nin güney doğusundan bağımsız bir ‘Kuzey Kürdistan’ devleti çıkarmak ve bunu sürdürebilmek mümkün değildir. Onun için demokratik özerklik türü laf salatalarıyla durumu kurtarmaya çalışıyorlar.
Türkiye gibi ‘büyük’ bir devlet dahi çevresindeki Azerileri biraraya getiremezken bundan daha zorunu, hiçbir devlet kurma tecrübesi olmayan ve birbirleriyle kanlı bıçaklı Kürt örgütleri mi başaracak!
Terörün içerideki maşaları çıkış yolu bulmak ve kendilerini kurtarmak için çaresizce saldırıyor, dışarıdaki patronları ise Türkiye’yi köşeye sıkıştırmak için teröristi habire kullanıyor. Neticede bugünkü kısır döngüyü yaşıyoruz.

Yazarın Diğer Yazıları