Terörle mücadele ve kavramlar dünyasında savaş...

Terör örgütleri karşısında "millî seferberlik" ilan edildiğine göre kınama ve lanetlemenin dışında etkili ve önleyici bir mücadele içeriği oluşturmak gerekiyor. Bunlardan biri de iç içe olduğumuz kavramlar dünyasında mücadeleyi kazanabilme zorunluluğudur. Cemil Meriç Avrupa ya da dayatmacı Batı anlayışıyla mücadelede ederken "kavramlar dünyasındaki savaşı kazanmak zorundayız" demişti. Kaldı ki dünyada terör ve terörizm konusunda bile kavram karmaşası yaşanırken bir ülkenin başka bir ülkenin siyasetine yön verme isteğini terör eliyle gerçekleştirmesi günümüz savaş alanının yeni bir kurgusu olarak kabul edilmelidir. Örneğin ABD, PKK'yı terörist görürken YPG'yi öyle değerlendirmiyor. Çünkü kullanıyor. Kullanabildiği için insan hakları ve özgürlükler çuvalında saklı tutuyor. Dolayısıyla terörle mücadelede askeri ve ekonomik araçlar kadar önemlisi, bu kavramlar savaşında galip gelebilmektir.

Katılımların sebebi...

Öncelikle şuradan başlamak gerekiyor. YPG saflarına katılan yabancı savaşçıların kendilerine özgü sebepleri ve motivasyonları zaman zaman kamuoyuna yansımış olsa da bu konu derinlikli bir değerlendirmeye muhtaç gözüküyor. Zira olayın salt YPG-PKK boyutu üzerine yapılacak değerlendirmeler özellikle Batı ve uluslararası diplomasi de kullanmamız gereken önemli bir vurgu olarak karşımıza çıkıyor. Bununla birlikte süregelen tehdit alanlarıyla yüzleşebilmemiz için ülke dışından YPG-PKK saflarına olan katılımın iç dayanaklarına yönelik bir sorgulama gerçekleştirmek çok önemli. Londra'da Orta Doğu Araştırmaları Bölümü'nde eğitimini sürdüren bir Iraklı Kürt gazeteci A.Hawez yabancı savaşçıların terör örgütlerine katılımıyla ilgili 2014 yılındaki motivasyon araçlarının 2016'ya gelindiğinde değiştiğini ileri sürüyor.

"Rojava" güzellemeleri...

O tarihleri hatırlayacaksınız... Kobani dedikleri sözde bölgenin özgürlüğü adına girişilen bir dizi eylem çerçevesinde ciddi bir kamuoyu oluşmuştu. Çoğunlukla kadın savaşçılar üzerinden sürdürülen algı operasyonu Türkiye içinde ve dışında geniş tartışmalar meydana getirmişti. Hatta Cumhurbaşkanı Erdoğan açıklama yaparak şöyle demişti. "Kobani'nin düşmesinin Türkiye'ye kazandıracağı bir şey olamaz. Nitekim Özgür Suriye Ordusu ve peşmergenin Kobani'nin imdadına koşmalarına imkan sağladık." Üstelik o dönemde Erdoğan'ın Kobani yerine bölgenin asıl ismi olan Ayn-el Arap diyerek konuştuğunu hatırlatmakta fayda vardır. İşte Ayn-el Arap, Kobani'ye dönüşürken ülkemizin dışında yeni bir öykü yazılıyor ve buradaki mücadelenin IŞİD'e karşı verilen insanlık mücadelesi olduğu yönünde etkili bir "insan hakları" vurgusu öne çıkarılıyordu. Böylelikle katılımlar artıyor ve "yabancı savaşçılar" için meşru bir psikolojik iklim meydana geliyordu.

Bu süreçte eş zamanlı biçimde "Rojava" sorunsalını dünya kamuoyuna taşıyordu. (Bkz."Nedir bu Rojava dedikleri?" başlıklı köşe yazımız) Artık katılımlar "insan hakları" çerçevesinden daha geniş ve etkili bir zeminde yükseliyordu. Çoğunluğu Avrupa'da yer alan farklı ülkelerden sol ideolojiler (her ülkenin solunu o ülkede irdelemek gerekir) Rojava adlı ideolojiyi tıpkı içeride olduğu gibi bir öykünme aracı olarak görmeye başlıyor ve bu yolla "insan hakları" bilincinin yanına "özgürlükler" de ekleniyordu. Böylelikle yabancı savaşçılar için birbirine eklemlenerek güçlendirilmiş iki meşru alan ve iki kavram "Kobani", "Rojava" meydana getiriliyordu.

Kavramsal karşı koyuş

Geri dönüp bakıldığında ülke içerisinde ve uluslararası kamuoyunda terörle ilişkilendirilen kavramlar öylesine meşru hale getirilmiştir ki karşısında duranlar itibar saldırısına uğramış ve kitle iletişim araçlarının bir bölümü acımasızca kullanılmıştır. Terörün güçlenmesine sebep olacak adımlar bu kavramların yerleştiği süreçlerle benzer biçimde ilerlemiş ve YPG-PKK tehdidi altındaki kadim Türk yurtları olan "Türkistan", "Türkmeneli"nin haklarını savunmak bile linç edilmek için yeterli sayılmıştır.

İşte bu ve benzeri süreçler terörle mücadelenin en belirgin ve en etkili yöntemlerinden birisiyle yüzleşmemizi sağlamaktadır. Sosyolojik savaşı kazanılabilmek ve kuşatmanın nereden/nasıl şekillendirildiğini iyi görebilmek için kavramları Türk Devletinin/Milletinin aleyhine kullananları iyi tanımak gerekmektedir. Kavramlar dünyasındaki bu önemli savaşı artık Türk Devletinin kazanma zamanı gelmedi mi?

Yazarın Diğer Yazıları