Teşekkürler

Tarihin tozlu sayfalarına sıkışıp kalmış ve dünyada hiçbir geçerliliği kalmamış birçok dile ülkemde hayat buldurmaya çalışanlar ne yazık ki bu ülkenin asli unsuru olan bir milletin dilini ikinci plana atmışlardır.
Hani tarih tekerrürden ibaret derler ya, işte tarih yeniden tekerrür etmiştir. Osmanlı devletinin var olduğu dönemlerde de bazı işgüzarlar bugünkü yapılanların aynısını yaparak nasıl halktan kopuk yaşayıp, koca bir imparatorluğu enkaz haline getirerek küllerini savurmuşlarsa, bugün de Yeni Osmanlıcılar aynı minval üzere yürüyerek ses bayrağımızı gönderden indirip, yerine başka ses bayraklarını asma yarışına girmişlerdir.
Adriyatik Denizi’nden Çin Seddi’ne, Basra Körfezi’nden Kuzey Kutbu’na kadar uzanan coğrafyada yaşayıp da dünyaya nizam vermiş bir millet olan Türklerin ses bayrağı Türkçe, 300-350 milyon insanın ana dilidir. Türkçenin diğer lehçeleri de ele alındığında yaklaşık bir milyar insan Türkçe konuşmaktadır. İşte bu dil ki, İngilizce ve İspanyolca konuşulan sömürge ülkelerini çıkardığımızda, dünyada konuşulan üçüncü dil konumundadır.
Dilin bir milleti ayakta tutan, onun varlığını ve devamını sağlayan, milli şuuru besleyen, bir millete mensup olma hazzını veren ve bireylerini birbirlerine yaklaştırarak onlar arasında birlik yaratan unsur olarak millet hayatındaki yeri çok önemlidir. Öyle ki, bir milletin varlığı dilinin varlığıyla mümkündür.
Bir milletin dili bozulursa, kültüründe sıkıntılar ortaya çıkar. Düşünce, sanat ve edebiyat alanlarında çöküntü başlar. Hâlbuki bir milletin kültürel değerlerini oluşturan ve o milleti ayakta tutan; edebiyatı, sanatı, bilim ve tekniği,  dünya görüşü, ahlak anlayışı, müziği... Geçmişten günümüze ancak dil sayesinde aktarılır.
Dil kusurlu olursa, sözcükler düşünceyi iyi anlatamaz. Düşünceyi iyi anlatamazsa, yapılması gereken şeyler doğru yapılmaz. Ödevler gereği gibi yapılmazsa, töre ve kültür bozulur. Töre ve kültür bozulursa, adalet yanlış yola sapar. Adalet yoldan çıkarsa, şaşkınlık içine düşen halk ne yapacağını, işin nereye varacağını bilmez. İşte bunun içindir ki hiç bir şey dil kadar önemli değildir.
 Buradan da anlaşılacağı üzere, Türkçenin önemini çok iyi bilenler, Kürtçe, Adığece, Abazaca, Lazca, Arapça ve Süryaniceyi Türk eğitim sistemine monte etmek suretiyle yeni milletler türeterek Türkçeyi yozlaştırmak suretiyle Türklüğü öz vatanında azınlığa düşürüp, birilerinin emrine sokmayı düşünmektedirler.
Unuttukları ise Türkçenin sadece Türkiye’de konuşulmadığı ve yıllarca komünizmin baskılarına rağmen varlıklarını devam ettiren bugün onlarca Türk devletlerinde de konuşulduğu gerçeğidir ve bugün var olan Anadolu türkünün yarınlarda da var olmasını hiçbir kimse veya zümrenin engelleyemeyeceğidir.
Tabii ki Türkçenin önemini sadece art niyetliler değil, gerçekten geleceklerini de düşünen en az benim kadar Türklüğe inanmış gruplar da bilmektedir. Bunlardan Bosna-Hersek Cumhuriyeti aldığı bir kararla ülkedeki birçok kantondaki ilk ve ortaokullarında Türkçeyi “zorunlu seçmeli ders”  olarak okutmaktadır. Bu kararın alınmasında bir sivil inisiyatif kuruluşu olan Yunus Emre Vakfı’nın da çabaları inkar edilemez.
Diğer yandan Romanya’da yaşayan soydaşlarımızın oluşturduğu kuruluşlarından Demokratik Türk Birliği de boş durmayarak her yıl Türkçemizin gelişmesi ve yaygınlaştırılması adına faaliyetlerini devam ettirmektedir.
Bu yıl 19-22 Eylül tarihleri arasında Romanya’nın Köstence şehrinde Demokratik Türk Birliği, Köstence Ovidius Üniversitesi ve Uluslararası Avrasya Eğitimcileri birliği ile ortaklaşa “Dil, Kültür ve Türk Medeniyeti” adlı uluslararası bir toplantı yapılmıştır.
Bu toplantıda yirmiye yakın ülkeden katılan bilim, siyaset adamları ve sivil toplum kuruluşlarınca Türk Dili Öğretim Metotları, Türk Edebiyatı, Türk Tarih ve Uygarlığı ve Türk Sanatı konularında tebliğiler sunulmuştur.
Bir Türk vatandaşı ve  Uluslararası Avrasya Eğitimcileri Federasyonu  Başkanı olarak katıldığım bu toplantıdan gurur duydum. Böylesine Türk’ü ve onun ses bayrağı olan Türkçeyi Dünya kamuoyuna anlatanlara bütün kalbî duygularımla şükranlarımı sunuyor ve teşekkür ediyorum. Bu davranışların bazı yerlere de örnek teşkil edeceğini düşünüyorum.

Yazarın Diğer Yazıları