Test edildi, sıfır aldı!

Ahmet Davutoğlu, “kimse gücümüzü test etmesin” vecizesini tekrarlayıp duruyor. Fakat ciddiye alınmadığını ya anlamıyor,  ya da kabullenemiyor! Oysa dış politika çoktan test edildi, sınandı ve küresel güçlerin yanında solda sıfır kaldığımız sonucuna varıldı! Türk dış politikasının çöktüğünü bütün dünya gördü, hatta bölgemizde aşiret yapılanmaları dahi anladı ve Türkiye ile bilek güreşine kalkışıyor! 
Öteden beri devlet aklının derinliklerinde medeniyet coğrafyamıza sahip çıkmak, en azından Misak-ı Milli sınırlarına ulaşmak düşüncesi var olmuştur. Ancak korkular ve yanlış müttefik seçme travmaları baskın gelince düşünceler eylem aşamasına geçememiştir. Öyle ki Komünizm korkusuyla Kiril alfabesi öğretilmediği gibi Turan ideali de ütopya denilerek küçümsenmiştir. Hafızalardan henüz silinmeyen Arapçanın da unutturulması için uğraşılmıştır. 
Gezi eylemleri ardından yüksek perdeden dile getirilen  “dış güçler karıştırıyor”  söylemi aslında iç kamuoyunu etkilemeye yönelik basit bir algı illüzyonudur. Çünkü bölgesel güç hedefimizden dahi vaz geçtiğimizi bizzat Başbakan Tayyip Erdoğan Japonya gezisinde dünyaya açıkladı. Türkiye 1974’teki Kıbrıs Barış Harekatı’ndan sonra ilk kez dış politika kudretini Suriye’de sınamaya kalkmış ve başarısız olmuştur. Artık resmi politika eski pozisyonumuza dönmektir!
Hataların ardı ardına tekrarlanması anlaşılır gibi değil. Büyük/Genişletilmiş Ortadoğu Projesi ve Yeni Osmanlıcılık temelinde başlayan politika bir ara ŞİÖ’ye sonradan yeniden AB yörüngesine oturtuldu. Çizgilerini buldular diye düşünürken bu kez Almanya, dış politikada birinci öncelikli tehdit konumuna yükseltildi. Anlayabilene aşk olsun! İsrail ile ilişkilerin iyileştirme sürecinde doğan dış düşman boşluğu Almanya ile doldurulmak istenmiş olabilir, ancak Türkiye güncel çıkarları uğruna dışarıdaki varlıklarını riske atmaktan vaz geçmelidir.
Öte yandan ülkemizdeki bütün haberleşmelerin NATO/ABD sistemlerince dinlenip izlendiği bilinmesine ve itiraf da edilmesine rağmen dinleme skandalları yalnızca güncel politika bağlamında tartışılabilmektedir! Çünkü hesabı süper güçten sorabilecek bir siyasi irade henüz iktidara gelmemiştir! Örneğin Malatya’daki Kürecik Füze Kalkanı, Rusya’dan Kuzey Afrika’ya kadar büyük bir alanı tarayan radar sistemidir. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin neredeyse tüm birlikleri NATO kapsamındadır. PKK’nın Diyarbakır’da bayrak indirdiği 2. Hava Kuvveti Komutanlığı da aslında bir NATO üssüdür! İncirlik’ten farkı komuta yetkisinin Türk generalinde olmasıdır!
Alman Der Spiegel’in iki yazarının imzasıyla yayınlanan “NSA Kompleksi” (Der NSA Komplex) adlı kitapta ABD’nin müttefikleri dahil bütün ülkeleri dinlediğini ve Türkiye’ye özel bir önem verildiği belirtiliyor. NSA çalışanı Edward Snowden’in sızdırdığı belgelerden ülkemizi Ulusal Güvenlik Ajansı NSA’nın yanısıra CIA’nin de dinlediği ortaya çıkıyor! NSA Türkiye’de en çok da siyasetçileri dinliyormuş!Brezilya Devlet Başkanı Roussef ve Almanya Şansölyesi Merkel Washington’a sert çıkışlar yaptı. Ancak Obama yalancılıkla suçladığı Tayyip Erdoğan’ın telefonlarına dahi çıkmadığı için Yeni Ankara’nın ağzını bıçak açmıyor. IŞİD ve Nusra konusunda ABD’nin uyarılarını dinlememekten dolayı güçlü müttefiki karşısında ezik durumda kaldığı ve yardım talebinde bulunduğu için zaten sitem dahi edebilecek durumda değil. 
Esad’a duyulan öfke yüzünden Suriye harabeye döndü. Türkiye’nin tarihinde ilk kez komşularında yönetim değiştirebilecek güce ulaştığını ispatlama fırsatı elinden kaçtı! ‘Merkezi Güç’ olmaya doğru ilerleyen ‘Bölgesel Güç’ olma hayalleri suya düşmekle kalmadı, aynı zamanda Türkiye’ye duyulan güven de sarsıldı. Birkaç yıl öncesine kadar Irak’ın toprak bütünlüğünü savunurken bugün Kürdistan yönetimini resmen tanıyan ve Tahran’dan bağımsız hareket etmeye teşvik eden bir iktidar var Ankara’da. Mısır’la Arabistan’la ‘topla gel’ siyasetine döndük. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Erdoğan’ın tanımadığı Mısır Cumhurbaşkanı Sisi’yi kutladı. 
Bunları savaş psikolojisine soktuğunuz taraftarlarınıza bir şekilde yutturabilirsiniz ancak dünya o kadar da saf değil! Düşmanlarımız, dış politikası çöken iktidarın ayakta kalmak için dışarıdaki bütün zenginliklerinden vazgeçebileceğini gördü ve bundan sonra taviz üstüne taviz koparacaktır. Çevremizdeki devlet ve örgütler de Suriye’de gücü test edilen Türkiye’nin Musul konsolosluk baskını ve şoförlerin kaçırılması olaylarında olduğu gibi, rahatlıkla pazarlık masasına çekilebileceğini anladılar ve şimdi kullanıyorlar! Yeni Türkiye’nin mimarlığı iddiasındaki bazı kurum ve kişiler henüz bataklığa saplandıklarını anlamamakta direniyor. Lakin onların hatalarının bedelini sadece Türk milleti değil, çevresindeki bütün halklar ödüyor.

 

Yazarın Diğer Yazıları