Tezvirat değil gerçekler...

Takım beş gol yemiş, devre arası. Teknik direktör moral motivasyon gayretinde; "Bakmayın siz tabelaya. Tribünden gelen yuhlara. İyi gidiyoruz". Başbakanın ekonomiyle ilgili sözlerini ancak bu örnekle yorumlayabilirim. Binali Yıldırım'ı insan olarak sevenlerdenim. Dünyaya toz pembe bakışı ve doğaçlama esprileriyle özel yeri var. Ancak kusura bakmasın söylediği bazı laflara kendi de inanmıyor. Dolar 4 lirayı devirdi. 4.5'i yakalarsa sürpriz olmaz. Avro 5 lira. Arkası yarın.

Sadece KOBİ kredisi alıp, taksitlerini ödeyemeyenlerin sayısı 20 bin 718. Eksik kalmasın, bunlar icra takibine uğrayanlar.

İktidarın ithal etleri sattırdığı, ihtiyaç çeklerini ciro ettirdiği, iki çok şubeli markete de bakalım. Her şey ateş pahası. Zammın uğramadığı mal yok. Bakliyattan süt ürünlerine, sebzeden meyveye tüm etiketler füze. Peçeteden havluya, asıl ihtiyaç malzemesine kadar kağıt ürünleri el yakıyor. Zamdan battı denilen Venezuela'yı solladık.

İnsaf ki insaf

Migros'tan bazı tespitlerde bulunacağım; tuvalet kağıdı 46.5 TL, sakın 32'li sanmayın 24'lü. Siz de çareyi taş toplamakta bulursunuz. İnanmayan bu firmanın insörtlerine göz atabilir. Sayfaları çevirdiğinizde başka yüksek atlama rekorlarına da tanık oluyorsunuz. Mesela iki kiloluk Tariş sızma zeytinyağı 69.95 lira. Sıradan Kırlangıç Riviera ise 57.95. Anlayacağınız "önce bindirim, sonra indirim". En acıklısı Hollanda sermayesi Ünilever'in margarinleri. Allah'ın ot yağının kilosu 11.70'i geçti. "Dur durak yok, zamma devam". Kanada'dan kırmızı mercimek, Hindistan'dan nohut ithalatına devam. Yakında fabrikalarına rahmet okutup şekeri de ithal ederiz.

Tek örnek

Büyük şamatalarla ücretine maaşına zam yapılanlar şaşkın. 199 liralık artırım daha ilk hafta eridi. Önce ev sahipleri kapıya dayandı. Ardından toplu taşıma araçlarına zam gecikmedi.

Kendimden taze bir örnek vereceğim. Benzine son yapılan 12 kuruşluk bindirimin sabahı damacana su aldım. 8.5 lirayı uzattım. Getiren delikanlı "1 lira daha" dedi. Yukarıda sıraladıklarımı buraya ekleyebilirsiniz. Tencerede et değil, dert kaynıyor. Eğer eğitimde çocuklarınız varsa, vay ki vay halinize.

Bu şartlarda "sizin ekonominiz nasıl?" Hâlâ "Türkiye seninle gurur duyuyor" diye bağırıyor musunuz? Yoksa "gel sandık, geel"i söyleyenlere mi katıldınız? Sayın Başbakanımızdan özür dileyerek tezviratlarımı burada sonlandırıyorum. "Kalkınma hızında dünya rekoru denemeleri" için başarılar diliyorum...

***

Samimiyet testi

Vatandaş İl Millî Eğitim Müdürü makamında oturmayı sürdürüyor. Bildiğiniz gibi Bartın'da Yaşar Demir, şehitler gününde Atatürk posterlerini hatırlamamıştı. Bu da Fesli'nin Bartın şubesi. Anlaşılan hükümetin "Atatürk'ü ön plana çıkarma politikası" bazılarını bağlamıyor. Bu tiplerin arkasında kimlerin olduğu ortada. Hatırlayın, hastanede fesle dolaşanı kimlerin ziyaret ettiğini. Yaşar Demir'in kimi veya kimleri izlediği meydanda.

Meclis'te Atatürk'lü tişörte el konmasını unutmadığımı da ekleyeyim. Asıl lafım 'çakma Atatürkçüler'e. Bunlar kimseyi samimiyetlerine inandıramaz.

***

Cehalet haberciliği

Başta Edirne olmak üzere Trakya'nın büyük bölümü sular altında. Her büyük yağışta olduğu gibi Bulgaristan baraj kapaklarını açtı.

Olayın televizyonlara yansıyan bölümünde CNNTÜRK'e takıldım. Konuyla ilgili haberi, kanalın acar muhabiri -eski deyim- Fulya Öztürk aktardı. Ekrana gelen görüntüler ise, tarihi Kırkpınar -Sarayiçi- ile başladı. Havadan çekimler güzeldi. DHA, başarılı çalışma yapmıştı. Arıza stüdyodan Duygu Demirdağ'dan geldi. Bu haber spikeri ne Kırkpınar'ı tanıyor, ne koskocaman "Er Meydanı Kırkpınar" yazısını fark edebiliyor.

Sporcu kardeşimiz Emre Tilev'in yere göğe koyamadığı Duygu'yu eğitmesinde yarar var. Böylece daha büyük cehaletlerin önüne geçmiş olur. İşin gırgırı bir yana, yönetmenin ekrana gelecek görüntüler konusunda daha önceden uyarması gerekirdi!

***

Didi'li Fenerbahçe

Orhan Ayhan'la programında hem Didi efsanesi hem konuk Şükrü Birand konuşuldu. Ünlü millî futbolcunun sağ bekte oynadığı dönemi bugün gibi hatırlıyorum. Tabii gazinolardaki assolistliğini de. Futboldan kazandığı parayı bir ayda şarkıcılıktan elde etmişti. 'Eski Dostlar'ı söylemesi çok hoştu. Süleyman Seba'nın en sevdiği şarkıyla ruhunu şad etmiş olduk. Bu dönemden unutamadığım bir anı ise Didi'nin Fenerbahçe'den aldığı aylık; 800 dolar. Anlayın şimdilerde futbolumuzun neden battığını? Ayağını kaldırana 2 milyon Avro...

***

Acı bir kayıp

Bir zamanlar Basın Yayın İstanbul Bölge Müdürlüğü de yapan Oktay Verel'i kaybettik. Kendisi benim hem hocam hem ilk genel yayın müdürlerimdendi. Yetişmemde büyük katkısı olmuştu. Verel ustaya rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyorum.

Yazarın Diğer Yazıları