Tıpkı DP dönemi

    Cumartesi sabahı saat 7 sularında gazete bayiindeki çocuk gazetelerimi getirdi. Uzatırken "Amca Sözcü gazetesini getirmedim" dedi. "Neden" diye sordum; "Çünkü gazetenin sadece başlığını basmışlar, yazıları unutmuşlar" karşılığını verdi...

     Merak ettiğimi söyleyince de "Bir koşu getireyim" deyip gitti, biraz sonra Sözcü ile geldi...

     Bomboş bir gazete; köşe yazarları filan yerli yerindeydi ama tek satır ne haber vardı, ne köşe yazısı, ne yorum...

     Bu Sözcü de arşivime girdi...

     * * *

     Demokrat Parti iktidarı döneminde merhum Başbakan Adnan Menderes, basına büyük baskı ve sansür uygulamış, bazı muhalif gazeteler de günlerce köşe yazılarına ayrılan alanları boş bırakarak iktidarı protesto etmişti...

     Bu tepki aralıklarla sürdü. Türkiye sonunda, DP iktidarının baskıcı ve özgürlük düşmanlığı tavrından dolayı 1960 darbesini yaşadı.

     1950'den sonra doğanlar, o günleri hatırlamaz...     

     * * *

     Yıllar sonra Sözcü, basının baskılara karşı direnme hakkını kullandı ve DP döneminde ortaya çıkan protesto şeklini tekrarladı.

     Açıklamalardan anlaşıldığına göre Sözcü'nün sahibi, muhabiri ve diğerleri, fetö çetesine üye olmadıkları halde çeteye dolaylı biçimde yardımcı olmakla suçlanıyor. Elbet de olacak iş değil, suçlamanın tutarlı bir yanı yok...

     Sözcü yayınlarıyla fetö'nün karşısında olduğunu defalarca göstermiş bir yayın organı. Ne var ki AKP iktidarını eleştirdiği için bu muameleye maruz kalıyor. Herhalde suçlamayı AKP'liler yapmış olmalı...

     * * *

     Görüyorsunuz, ihbar kurumunun oluşmasına neden olan iktidar yüzünden fetö ile uzaktan yakından ilgisi olmayanlar da hedef haline getiriliyor. Bundan böyle hasım olanlar, ihbar kurumuna (!) sığınarak birbirlerinin canını yakabilir. Ne olursa olsun bu ihbar furyası bitmeli! 

     * * *

     Sözcü, boş sayfalarla çıkarak birçok özgürlük gibi basın özgürlüğüne de dokunulmaması gerektiğine dikkat çekti. Bu konuda basının bir bütün olduğunu da hatırlatırım...

 

Alınan mal geri verilmez...

------------------------------

     Daha önce de söyledim, Yunanistan'a ellerimizle teslim ettiğimiz 18 adadaki askeri faaliyetlerden emekli Kurmay Albay Ümit Yalım'ın gözlemleri sayesinde haberimiz oluyor...

     Bu defa aynı adalarda Yunan makamlarının turizm mevsimini açtığını da yine Yalım Albay'ın duyurmasıyla öğrendik; ya Ümit Yalım olmasaydı...

     * * *

     AB'ye girişimize destek olsun diye 18 adayı Yunanistan'a armağan ettik de ne oldu, destek mi çıktılar...

     Aksine köstek olmak amacıyla sırtlarını döndüler; o kadar ileri gittiler ki 40  savaş uçağımızın ara ara Yunan hava sahasına girerek ülkenin güvenliğini tehdit ettiği iftirasında bile bulundular.

     "Bir halta yaramaz, hepsi kayalık" diyerek verdiğimiz 18 ada şimdi de burnumuzun dibinde yeni turizm alanı oldu. Kayalık dediğimiz topraklar hem askeri, hem turizm açısından önem kazandı...

     Kara kara düşünmek de bize kaldı...

     * * *

     Böyle diyorum ama ülkeyi yöneten erk, yani AKP iktidarı, yurttaşlar gibi kara kara düşünmüyor.

     18 vatan toprağı üzerinde kayalık diye hiçbir tesis kurma becerisi gösterememiş iktidarın, düşünme yeteneği herhalde dumura uğramış olmalı. Adaları askeri ve turistik açıdan değerlendirmeyip Yunan'a vermemiz de bunu gösteriyor.     

      Adalar metruk kalsaydı yine iyiydi; hiç olmazsa güvenliğimiz tehlikeye düşmezdi. Şimdi burnumuzun dibinde komşumuz fink atıyor, caka satıyor...

     Bu mu iyi!

     * * *

     Vaktiyle ticarette "Satılan mal geri alınmaz" diye bir kural vardı. Müşteri memnuniyeti öne çıkınca firmalar bu tarihi kuralı yürürlükten kaldırdı. Sattıkları mal beğenilmezse ya da başka nedenlerle değiştirilmeyi gerektiriyorsa alıcıya o hakkı tanıyorlar...

     * * *

     O laf tersine döndü, şimdi "Alınan mal geri verilmez" deniyor...

     18 ada için bu kural geçerli, dolayısıyla geri de isteyemeyiz...

     Elimizden çıktı bir kere; o toprak parçaları artık palikaryanın elinde...

     İşin kötüsü, bu 18 adanın tamamı kara sularımızın içinde...

     Adalar Yunan'ın eline geçince kara sularımız da daraldı. İki kürek ötesi artık Yunanistan...

     Yanlış hesabımızın sonucuna bakın...

     * * *

     Bu vatan topraklarını gözden çıkaranlar kimlerse Yüce Divan'da yargılanmalı!

     Durup dururken el âleme toprak vermek vatana ihanet değil midir, Abdülhamit'leşmek sayılmaz mı!?   

 

Beş, taş gibi beş konu

------------------------------

    Beş önemli konuyu özetleyim...

    Birincisi, Cumhurbaşkanı Erdoğan tam 998 gün sonra AKP Genel Başkanı oldu. Gidip gelen rahmetli Demirel, dönüşünde nerede kalmıştık demişti, Erdoğan da konuşurken bu sloganı tekrarladı.

    İkincisi, Fenerbahçe basketbolde Yunan Olympiakos takımını yenerek Avrupa Şampiyonu oldu...

    Üçüncüsü, HTP milletvekili Sırrı Süreyya Önder, siyaseti bırakma kararı verdi, filmciliğe soyundu...

    Dördüncüsü, fetöcü çetenin darbeci asker kanadını oluşturan elebaşı isimlerin yargılanmasına başlandı..

    Beşincisi, yurt dışından; bir Suudi zengini Başkan Trump'ın evli kızını haremine almak istediğini açıkladı...

 

ANLAMLI SÖZLER

------------------------------ ------------------------------ ------------------------------

    Cumhuriyeti doymayan zenginlik, diktatörlüğü doymayan yoksulluk yıkar. (MONTESOUIEU)

Yazarın Diğer Yazıları