Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Serap BESİMOĞLU

Serap BESİMOĞLU

Tiyatro evreninden bir yıldız kaydı!

Tiyatro ailesi ve sanat camiası derin bir yasta... Uzun bir ömrü sanata, tiyatroya, hocalığa adamış bir büyük usta ayrıldı aramızdan. Hepimizin hocası, hocaların hocası büyük aktör Cüneyt Gökçer’i kaybettik. O artık yok ama tiyatro evreninde yaktığı ışık
sonsuza dek parlamaya devam edecek.
O sadece bir aktör değil, üstlendiği her rolü şahlandıran, kendisi de şahlanan bir büyük tiyatro ustasıydı. O gerçek sanatkârdı ve mum alevi kadar az kaldıkları evrenden teker teker ayrılışları sanat adına büyük kayıp... Geride birçok oyunun anısını bıraktı Gökçer usta. Kendisini çok özleyecek talebeler, hocalığını yaptığı hocalar, sevdiklerini ve başarılarını bıraktı. Konservatuvar yıllarımda bizim de hocamız, okul müdürümüzdü. Kendisini hem sayar hem de severdik. Okul bahçesinde zaman zaman sohbetler yapar, öğrencilerin sorunlarını dinlerdi. Sert görünürdü ama
yüreğine ulaşılması kolay, samimi ve iyi bir insandı. Aktörlüğü ise tartışılmazdı. Hem Türk
seyircisinin huzurunda hem de dünya sahnelerinde daima alkışlanan bir büyük ustaydı o...
Kral Oidipus oyunuyla Atina’da Yunanlılara parmak ısırtan usta oyuncuya Yunan basınının,  “Bizim oyunumuzu bizden daha iyi oynayan da varmış” diyerek hayranlıklarını açıkça ortaya koydukları meslektaşları tarafından anlatılır. Birbirine tamamen zıt karakterleri büyük bir başarı ile canlandırmış her rolün aktörü unvanını daima korumuştur. Damdaki Kemancı oyunundaki  “Tevye efendi”  rolüyle de sanat hayatının doruğuna çıkmıştır. Kral Lear gibi zor bir rolün altından kolayca kalkan ünlü sanatçı Mançalı adam (Don Kişot), My Fair Lady gibi oyunlarla da tiyatro dünyasına adını altın harflerle yazdırmıştır. Bir tiyatro ustası olarak öne çıkmasına karşın her
yönden bir sahne insanı olarak operaya da
çok büyük hizmetleri dokunmuş usta bir rejisördü. Gılgamış, IV. Murat, Salome, La Boheme, rejisini yaptığı eserlerden bazıları.
Kendi oynadığı oyunlardan bazıları ise şöyleydi; Antigone, Julius Ceasar, Faust, Onikinci Gece, Kral Oidipus, Hamlet, My Fair Lady, Kral Lear, Don Kişot ve Damdaki Kemancı... Kendi tabiriyle tiyatronun tatil olduğu yaz aylarında birçok sinema filmleri de yaptı. Özellikle Hacı Bektaşı Veli ve Mevlana izleyip de hâlâ hafızamdan silemediklerim... Yurt içinde aldığı sayısız ödülün yanı sıra 1963’te Yunanistan Krallığı’nın I. Georges nişanıyla, 1970’te İtalya Cumhurbaşkanlığı tarafından Commandatone nişanıyla daha sonra da Polonya
Kültür nişanı ile ödüllendirilmiş, 1981’de de Devlet Sanatçısı unvanı almıştı. Cüneyt Gökçer, Cevat Memduh Atlar ile başlayan, Muhsin Ertuğrul ile gelişen sürecin en önemli temsilcisiydi bence. Refik Erduran, Cahit Atay, Aziz Nesin, Orhan Asena gibi pek çok oyun yazarını tiyatro eseri yazmaları için teşvik etmiş, tiyatronun İstanbul ve Ankara dışında Anadolu’da da yaygınlaşmasını sağlamıştı.
Öğrencilik yıllarında konservatuvarın kurucusu ünlü aktör Carl Ebert’in de öğrencisi olur. Sınavdaki oyunları Suç ve Ceza’dan Raskolnikof, Romeo ve Juliet’ten Paris olur. Tabii genç oyuncu adayı Carl Ebert’in de göz bebeği olur. Hatta profesyonel yaşama geçtikten sonra da 1 Ekim 1949’da Büyük Tiyatro Ahmet Kutsi Tecer’in Köroğlu Destanı ile resmen açılır. Gökçer’in oyundaki rolü Köroğlu’dur. O hep ilklerin en iyi temsilcisi oldu. Ankara’daki törene katılım çok büyüktü. Ailesi, talebeleri ve sanat dünyası tam kadro oradaydı. Alkışlarla zirve yapan aktör yine alkışlarla uğurlandı. Güle güle hocam... Güle güle büyük usta...

Yazarın Diğer Yazıları