Tolon: Bu dava ile aslen ülkemiz boğazlanmıştır!

Tolon: Bu dava ile aslen ülkemiz boğazlanmıştır!
Ümraniye’de, bir gecekonduda bulunduğu iddia edilen el bombalarıyla başlatılan ve Silivri’deki özel mahkemede sonlandırılan davanın Yargıtay’daki temyiz duruşmasına kumpas isyanı damga vurdu

Başkan Eyüp Yeşil: Ülkemiz için hayırlı olsun 

Dönemin Genelkurmay Başkanı’nın terör örgütü lideri olarak suçlandığı 274 sanıklı Ümraniye Davası’nın temyiz duruşmaları Yargıtay 16. Ceza Dairesi Heyeti Başkanı Eyüp Yeşil’in “Yargı camiası ve ülkemiz için hayırlı olsun” sözleriyle başladı. Davanın usulden değil esastan bozulmasını isteyen İşçi Partisi lideri Doğu Perinçek’in ardından E. Orgeneral Hurşit Tolon savunma yaptı. 

Vatanseverler terörist darbeci gibi gösterildi

Tolon, “Bu davada vatanseverler terörist, darbeci gibi gösterilmek suretiyle TSK hedef alınmıştır. Bizler boğazlanmaya çalışılırken aslen ülkemiz boğazlanmıştır. Gasp edilen hürriyetimin iadesi için mahkemenin kararlarının bozulmasını ve düzmece suç delillerini üreten ve kullananların ivedilikle tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulmasını talep ediyorum” dedi.   

 

Tolon: Bu dava ile aslen ülkemiz boğazlanmıştır!

Cumhuriyet tarihinin en büyük dosyasına sahip 274 sanıklı Ümraniye Davası’nın temyiz duruşması başladı.

Ümraniye Davası’nın temyiz duruşması Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nde dün başladı. Dönemin Genelkurmay Başkanı’nın terör örgütü lideri olarak suçlandığı 274 sanıklı davada duruşmaya, İlker Başbuğ, Hikmet Çiçek, Yalçın Küçük, Dursun Çiçek, Sinan Aygün, Doğu Perinçek, Mustafa Balbay, Levent Ersöz, Nusret Senem’in aralarında bulunduğu bazı sanıklar, sanık yakınları, avukatlar katıldı. Kalabalık nedeniyle Yargıtay Konferans Salonu’nda yapılan duruşmada önce sanıklar, avukatlar ve ardından sanık yakınları salona alındı.  Bunun ardından Mahkeme Başkanı Eyüp Yeşil, savunmanın kayıt altına alınacağını belirterek, yoklamaya geçti. Daha sonra Başkan Yeşil, sanık ve müdafi yoklaması yapılmasının ardından duruşmanın icrasıyla ilgili bilgi verdi. 22 değişik dosyanın birleştirildiği bu davanın, Cumhuriyet tarihinin en büyük dosyalarından olduğunu vurgulayan Yeşil, dosyanın, uzun bir yargılama sürecinin ardından temyiz için Yargıtay’a geldiğini belirtti. Dosyada toplam 275 sanık hakkında hüküm kurulduğunu, bu sanıklardan 66 sanık hakkında duruşmalı inceleme talebi bulunduğunu ifade eden Yeşil, bunlardan 4 sanığın vefat ettiğini hatırlattı.

Oldukça sıkıntılı süreç

Diğer 62 sanıkla ilgili duruşmalı inceleme kararı verdiklerini bildiren Yeşil, “Duruşma sürecinde, son celse DVD’sini izlediğimizde oldukça sıkıntılı sürecin geçtiği, bir kısım dilekçelerin sanık müdafilerin ‘temyiz ettik, duruşma istedik’ demelerine rağmen dosya içinde olmadığı görüldü. Ancak hak kaybı olmaması açısından beyanları esas alarak, personelin de ihmalinden kaynaklanmış olabilir, bu talepte bulunanlara duruşmalı inceleme kararı verdik” dedi. Yeşil, “Adil yargılama ilkelerini gözeterek, mümkün olduğu kadar savunma hakkınıza sonsuz saygı göstererek, istediğiniz oranda savunma için imkan sağlayacağız. Ancak sizden istirhamımız duruşmanın hızlı yürümesi, erken sonuçlanması açısından mümkün olduğunca tekrardan kaçınmanız” diye konuştu.

TSK hedef alındı

Adil yargılanma ve silahların eşitliği ilkesi gereği savunmaların kesilmeyeceğini belirten Yeşil, isteyenlerin kürsüde, isteyenlerin ön sırada oturarak savunma yapabileceklerini de söyledi. Başkan Yeşil, “Şimdiden yargı camiası ve ülkemiz için hayırlı olsun” dedi.  Duruşmada söz alan Hurşit Tolon, “Bu davada ömrünü ülkesine adamış vatanseverler terörist, darbeci gibi gösterilmek suretiyle TSK hedef alınmıştır” dedi. Tolon şunları söyledi: “Görülen odur ki, sanal bir terör örgütü yaratılarak TSK’nın yargılanması amaçlanmıştır. Bizler boğazlanmaya çalışılırken aslen ülkemiz boğazlanmıştır. Bu dosya esasen Türkiye Cumhuriyeti’nin bekasıyla ilgili bir dosyadır. Anlaşılan ülkenin bölünmesine ve emperyalistlerce yağmalanmasına karşı ve anayasaya bağlı, hele de Atatürk’ü seviyorsanız siz tescilli Ergenekoncu, yeriniz de Silivri demektir” şeklinde konuştu.

 

Hukuk her gün çiğnendi

Yargıtay 16. Ceza Dairesi heyeti, Başkan Eyüp Yeşil, üyeler, Muhsin Şentürk, Nevzat Özsoy, Hamdi Karahan ve Feyza Sarısoy’dan oluşuyor. Sanık ve müdafi yoklamasının ardından raportör üyenin hazırladığı rapor ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının tebliğnamesi okundu. Yargıtay 16. Dairesi Başkanı Eyüp Yeşil, tebliğnamede Ceza Muhakemesi Kanunu’ndaki usule aykırılıklar nedeniyle hükmün bozulmasının talep edildiğini belirterek, bu aşamadan sonra savunmalara geçileceğini söyledi. Bu arada. sanıklar Durmuş Ali Özoğlu ve İbrahim Özcan’ın avukatı Ali Rıza Dizdar söz istedi. Dizdar, müvekkillerinin vekaletlerini sonradan aldığını belirterek, bu aşamada duruşmalı temyiz talebinde bulundu. Başkan Yeşil, “yerel mahkeme sürecinin normal yürümediğini” belirterek, Ceza Muhakemesi Kanunu’na göre sanık müdafiliği kabul ettiği sürece ve müdafi de avukat olduğu sürece vekaletname aramadıklarını söyledi. Heyet, Ali Rıza Dizdar’ın duruşmalı temyiz talebini kabul etti.  Duruşmada daha sonra alfabetik sıralamaya göre savunmalara geçildi. Yurtdışına gideceği için mazeret bildiren sanık Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’e savunma için ilk söz verildi. Perinçek, iddianamede kendilerine isnat edilen suçlarla ilgili somut delil bulunmadığını, tüm delillerin imal edildiğini belirterek, davanın usulden değil, esastan görüşülmesini istedi. Perinçek, şöyle devam etti: “Okyanus ötesindeki küresel güç, Türkiye’yi bölme, Cumhuriyetimizi yıkma, vatanımızı parçalama, milletimizi bölme ve Cumhuriyete karşı büyük suçu işlemek için iki kuvveti hedef almıştır. Genelkurmay başkanından astsubayına kadar Türk Silahlı Kuvvetleri komutanları, ikincisi İşçi Partisi liderleri. Mehmetçik şu anda sizden adil bir karar beklemektedir. Polisimiz, Mehmetçiğimiz, Türk milleti sizden böyle bir karar beklemektedir.”

Adil yargılama bekliyoruz

 Doğu Perinçek, “Bu davada hukuk her gün çiğnenmiştir. O nedenle doğrudan esasa girilmesini, esas hakkında bir bozma kararı verilmesini talep ediyoruz” dedi Sanık Mustafa Balbay da Ümraniye Davası’nın  23 ayrı davanın birleştirilmesiyle oluşturulduğuna dikkati çekerek, şunları söyledi: “Dinamit lokumu ile Afyon lokumu ikisi de lokumdur, ikisi de lokum olarak değerlendirilip aynı pakete konulabilir. Bu mantıkla açılan bir davaydı. Bugün mahkeme heyeti adil bir yargılama yapacağını söyledi. Biz de onu bekliyoruz” dedi. Adil Serdar Saçan’ın avukatı Celal Ülgen, de “Türkiye Cumhuriyeti’nde örneği görülmemiş bir hukuksuzluk yaşanmıştır” diye konuştu.

 

 

Kararı göremeden öldüler

Ümraniye Davası sürecinde dava sonucunu göremeden hayatını kaybeden sanıklar oldu. İşte onlardan bazıları:

Kuddusi Okkır:

kuddusi.jpg
20 Haziran 2007 tarihinde tutuklanan iş adamı Kuddusi Okkır,  “Ergenekon Örgütü”nün kasası olmakla suçlanıyordu. 2008 Nisan ayında “majör depresyon” teşhisi konan Okkır,  hastaneye sevk edildikten sonra zatüre ve böbrek yetmezliği teşhisi de konan Okkır’ın “akciğer kanseri” olduğu anlaşıldı. Kanserin beyni ve kemiklerinde metastaz yaptığı Okkır,  “delilleri karartabileceği” gerekçesiyle bir süre daha tutuklu kaldı. Nöbetçi mahkeme tarafından 1 Temmuz 2008 tarihinde serbest bırakıldı fakat 5 gün sonra vefat etti. Hastane masraflarını dahi ödeyemeyen Okkır’ın cenazesini taşımak için gazeteciler aralarında para topladı. Edirne Belediye Başkanvekili, hastaneye belediyenin cenaze aracını yolladı.

Türkan Saylan:

turkan.jpg
Cüzzamla mücadele veren ünlü bir doktor olan Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Başkanı Türkan Saylan’ın, 13 Nisan 2009 tarihinde evi basıldı. Bir süredir kanser tedavisi gören Saylan, bu baskından bir ay sonra 18 Mayıs 2009’da hayatını kaybetti.

Erhan Göksel: Birçok başbakana danışmanlık yapmış olan ve Verso Araştırma Şirketi’nin sahibi Erhan Göksel, 22 Ocak 2009 tarihinde gözaltına alınmasının ardından şirketinin tüm altyapısına el konuldu ve iflas etti. Babası 3 ay sonra kalp krizinden ölen Göksel, ABD’ye çalışmaya gitti ve 21 Mayıs 2010 günü kaldığı otel odasında ölü bulundu. Göksel; Ergenekon 4. İddianamesi Göksel hakkında “kovuşturmaya gerek yok” kararı verdi. Göksel, suçsuz bulundu.

İlhan Selçuk: Cumhuriyet Gazetesi Başyazarı İlhan Selçuk; 21 Mart 2008 tarihinde “silahlı terör örgütünün üst düzey yöneticisi olmak” suçlamasıyla gözaltına alındı. İlhan Selçuk iki gün sonra serbest bırakıldı. Tutuksuz yargılanmasına devam edildi. Selçuk, serbest kalmasının ardından rahatsızlandı. Bir süre tedavi gören Selçuk 6 Haziran 2010 tarihinde yaşamını kaybetti.

Uçkun Geray: Ümraniye Soruşturması kapsamında Konya merkezli operasyonda Temmuz 2008’de gözaltına alındıktan sonra serbest bırakılan Prof. Dr. Uçkun Geray, 30 Ocak 2009’da hakkındaki iddianameyi göremeden çoklu organ yetmezliğinden hayatını kaybetti.

 

6 yıl 2 ay sürdü

Ümraniye’deki bir gecekonduda 12 Haziran 2007’de ele geçirilen 27 el bombasıyla başlayan dava, 6 yıl 2 ay sürdü. Kararını 5 Ağustos 2013’te açıklayan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, davayı Silivri Cezaevinde oluşturulan duruşma salonunda görmüştü. Ağır cezalarına verildiği davada bazı sanıklar, Ümraniye Davası’na bakan, kapatılan özel yetkili İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinin gerekçeli kararı yazmasının 7 ay sürmesi nedeniyle Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunmuş, Yüksek Mahkeme sanıkların haklarının ihlal edildiğine karar vermişti. Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı üzerine, kaldırılan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi yerine başvuruları inceleyen nöbetçi mahkemeler, sanıkları tahliye etmişti.  Daha sonra dosya, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmişti. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcı Yardımcısı Zekeriya Samancı tarafından 6 Mayıs 2015’te hazırlanan 91 sayfalık tebliğnamede, usül yönünden bozma talep edildi. Tebliğnamede, “Hükmün açıklanma aşamasına kadar yasaya aykırılık yok” denmesi dikkat çekerken, bozma gerekçesi olarak şu hususlara yer verildi: Hükmün açıklanmasına yedek üyelerin de katılması, Bazı sanıkların ek iddianname düzenlenmeksizin cezalandırılması, Duruşmada hazır edilen tanıkların dinlenmemesi, Karar duruşmasında Yalçın Küçük’ün avukatının olmaması, İlker Başbuğ’un son sözünün sorulmaması.”

 

Tayyip Erdoğan ‘Kumpas’ demişti

Dönemin Başbakan’ı Recep Tayyip Erdoğan’ın Siyasi Başdanışmanı ve AKP Milletvekili Yalçın Akdoğan, 2103’te Star Gazetesi’nde yazdığı yazısında Ergenekon ve Balyoz davalarına ilişkin cemaati suçlayarak ilk kez kumpas kelimesini kullanmıştı. Akdoğan, “Kendi ülkesinin milli ordusuna, milli istihbaratına, milli bankasına, milletin gönlünde yer edinen sivil iktidarına kumpas kuranların bu ülkenin hayrına bir iş yapmış olmayacağını çok iyi bilir” ifadelerini kullanmıştı. Recep Tayyip Erdoğan da “Kurumlarımızın içinde örgütlenmiş, güçlü medya desteğiyle teçhiz edilmiş bir yapının, Türkiye’yi ele geçirmek için yürüttüğü bir kumpasa, bir darbe teşebbüsüne hep birlikte maruz kaldık. Samimiyetle ifade ediyorum; eski Genelkurmay Başkanımız başta olmak üzere, birlikte mesai sarf ettiğim için yakından tanıdığım pek çok komutanın tutuklanmasına şahsen gönlüm hiçbir zaman razı olmadı” demişti.