Toplumun bir diğer organı "Kadınlar"

Dün, 25 Kasım "Kadınlara Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü"ydü. Neden 25 Kasım diyenler için en kısa haliyle şöyle özetlenebilir: 25 Kasım 1960'ta Dominik Cumhuriyeti'nde dehşet verici bir olay meydana geldi. Cesetleri uçurumun dibinde bulunan üç kız kardeş, gazetelerde "araba kazasında öldüler" şeklinde haber oldu. Ancak bu haber gerçekleri yansıtmıyordu. Mirabel kardeşler, ülkelerinde siyasal özgürlük hedefiyle Latin Amerika'daki diktatör Rafael Leonidas Trujillo'ya meydan okuyordu ve bu sebeple pek çok kez hapsedilmişti. Gazetelere araba kazası olarak yansıtılan bu olayda da, aslında bu üç kız arabalarından zorla indirilerek tecavüz ve işkence sonucu katledilmişti. Bütün dünyada yankı bulan bu olay sonucu 25 Kasım, "Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü" olarak benimsendi.

Peki, aradan geçen bunca yıldan sonra ne değişti? Gelin birlikte 2017 Ekim ayı Türkiye'sine bakalım:

İstanbul'da öğrenci E. yol tarifi sorduğu kişi tarafından tecavüze uğrarken; Samsun'da, cinsel saldırıya karşı direnen A.İ' nin yüzüne kezzap döküldü; Aydın'da da E.K., tecavüze direndiği için öldürüldü. Afyon'da ise, zihinsel engelli 17 yaşındaki K.C.' ye tecavüz ettiği iddia edilen 6 kişi tutuklandı.

Kastamonu'da şiddet gördüğü için sığınma evinde yaşayan N.K., İstanbul'da boşanma davası süren ve kocası hakkında uzaklaştırma kararı bulunan S.Y. kocaları tarafından öldürülürken; Tekirdağ'da F.Y. uzaklaştırma kararı biter bitmez kocası tarafından 16 yerinden bıçaklanarak öldürüldü.

Kayseri'de 41 yaşındaki H.G., kendisine iş bulmasını söyleyen 72 yaşındaki annesini 40 yerinden bıçakladıktan sonra boğazını keserek öldürdü. Antalya'da S.Ö., tartıştığı eşi H.Ö. ile 23 yaşındaki kızı E.Ö.' yü tüfekle öldürdü.

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu'nun açıkladığı verilere göre, 2017 yılında henüz ekim ayına kadar 339 kadın cinayeti gerçekleşti. Oysa geçtiğimiz yılın tamamında gerçekleşen kadın cinayeti sayısı 328'di. Aynı veriler gösteriyor ki, yalnızca ekim ayında yurt çapında 40 kadın öldürülmüş, 25 kadın cinsel şiddete maruz kalmış.

Kadınlar hayatlarının her alanında şiddete maruz kalıyor ve kadın haklarını koruyucu yasalar koymak, bu yasalar uygulamada işlerlik kazanmadıkça etkili olmuyor. Nitekim kadın hakları korunamadıkça da kadın şiddeti artarak devam ediyor.

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından gerçekleştirilen Kadına Yönelik Aile İçi Şiddet Araştırması 2014 sonuçlarına göre; Türkiye'de yaşamının herhangi bir döneminde eşinden veya birlikte yaşadığı kişiden fiziksel şiddete uğrayan kadın nüfus oranı % 35,5'dir.

Kadına yönelik aile içi şiddette eğitim faktörünü incelersek araştırmalar şunları söylüyor: Eğitimi olmayan kadınların maruz kaldıkları fiziksel şiddet oranı, üniversite ve üzeri eğitimi olan kadınlarınkinin iki katı kadar. Eğitim seviyesi lise düzeyinde olan her dört kadından biri; üniversite ve üzeri düzeyde olanlarda ise her beş kadından biri fiziksel şiddete maruz kalıyor. Bu veriler ışığında, şiddete yalnızca eğitim seviyesi düşük kadınların maruz kalmadığı sonucunu çıkartmakla birlikte, eğitimin olumlu etkisini de göz ardı edemeyiz. Ayrıca, araştırmalara göre, eğitim seviyesi yüksek olan kadınlar, şiddete uğradıklarını gizleme eğilimi gösteriyorlar.

Kadına yönelik şiddetin sebeplerinin başında "kadının boşanma isteği" geliyor. Her dört kadından biri, yalnızca boşanmak istediği için öldürülüyor! Hal bu iken, müftülere resmi nikâh yetkisi verilmesiyle birlikte tartışılmaya başlanan "boşanmada arabuluculuk" uygulaması, kadına yönelik şiddeti ve kadın üzerindeki psikolojik baskıyı daha da arttıracaktır. Bununla birlikte, böyle bir uygulama, İstanbul sözleşmesi ve pek çok yasaya aykırıdır. Ayrıca kadınları, mevcut haklarından mahrum edecek, bizi 2001 tarihli yeni Medeni Kanun'umuz öncesine döndürecek hiçbir uygulama kabul edilemez.

"Kadının sırtından sopayı, karnında sıpayı ihmal etmeyin.", "Dayak cennetten çıkmadır." tarzı, şiddeti haklı gösteren, şiddet uygulananın dahi bu durumu kabullenmesine neden olan atasözlerine değil; Türk'ün Atası Ulu Önderimiz Atatürk'e kulak verin: "Ey kahraman Türk kadını, sen yerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın." Kadına uygulanan şiddet, insan hakkı ihlalinin en açık örneğidir. Demokratik bir toplum için, cinsiyet eşitliği birinci şarttır. Kadınlara yönelik şiddetin olduğu, kadının geri planda kaldığı ve sahip olduğu haklardan erkeklerle eşit düzeyde yararlanamadığı toplumlar geri kalacaktır. O yüzdendir ki, devlet tüm imkânlarını kullanarak kurum ve kuruluşlarıyla bu sorunu ortadan kaldırmak zorundadır.

Dünün, Bugünün, Yarının Sözü:

"Bizim sosyal toplumumuzun başarısızlığının sebebi, kadınlarımıza karşı gösterdiğimiz ilgisizlikten ileri gelmektedir. Yaşamak demek faaliyet demektir. Bundan dolayı bir sosyal toplumun, bir organı faaliyette bulunurken, diğer bir organı işlemezse sosyal toplum felçlidir." M. K. Atatürk

Yazarın Diğer Yazıları