Toprak

Toprak bütün medeniyetlerde kutsaldır ve bütün dillerde, sayılamayacak kadar şiir, roman, hikaye ve filme konu olmuştur. Toprak, Türkler için de kutsaldır. Çok sayıda şiir ve sanat eserine konu olmuştur. En çok bilinenler, toprakları toprak yapan üstündeki kandır, bu topraklar uğruna toprağa düşmüş asker, dur yolcu bilmeden gelip bastığın bu toprak, benim sadık yârim kara topraktır. Bu örneklere benzer, sanat sahasında, çok sayıda duygulu ve samimi ifadelere rastlamak mümkündür. Ancak sorun; bu topraklar için ölmeye hazırız ama yaşatmak için kılımızı kıpırdatmıyoruz. Bu topraklar ve üzerinde yaşayan bütün canlılar, hayvan ve bitki örtüsü dahil hepsi kutsaldır. Bizimle birlikte yaşayan hayvanlar Tanrı'nın bize emanetidir ve doğanın dengesi için vazgeçilmez ve vicdani olarak da korunmalıdır. Bitki örtüsü de insanların yaşam kaynağıdır ve Tanrı'nın insanlara bir lütfudur. Dolayısıyla topraklar üzerinde olan her şey bizler için kutsaldır, vazgeçilmezdir. Bu satırları yazmamızın nedeni, 1972 yılında, Birleşmiş Milletler 5 Haziran'ı, "Dünya Çevre Günü" olarak ilan etmiştir. Bugün, çevre konusunda hassas olan, yöneticiler, devletler, BM, sivil toplum örgütleri ve kişiler, 5 Haziran'da kamuoyu oluşturmak ve dünyanın içinde yaşadığı ciddi çevre kirliliği, atmosferin, toprağın, suyun ve insanlar için hayati önem taşıyan tüm kirletilen evrenle ilgili insanların dikkatini çekmektir. Bize göre, Türkiye'nin yüz akı olan ve ayrıca, bu ülkede, iki hayırlı ve vatansever bir örgüt varsa birisi kesin TEMA Vakfı'dır. Kurucusu Hayrettin Karaca ve A. Nihat Gökyiğit başta olmak üzere, TEMA'da görev alan ve yardım eden insanlar yurt severliklerini ispat etmiş insanlardır. Bu vesileyle bütün milliyetçileri TEMA Vakfı'na yardıma ve üyeliğe davet ediyorum. TEMA Vakfı, ülke toprağının sağlığı ve kalitesiyle üzerindeki bitki örtüsünün sorunlarına kendini adamıştır. Dünya Çevre Günü, münasebetiyle 5 Haziran'da, yayınladığı bildiride ülkemizin toprak, su, hava, enerji ve hava kirliliği gibi konularındaki vahim durumu ortaya koymuştur.

 

 AKP iktidarı vatan toprağını alınıp satılacak bir arsa gibi gördüğünden beş yıl önce çıkarttığı ve kamuoyunda çok tartışılan 2/B yasasının yaptığı tahribatı bakınız TEMA nasıl açıklıyor. "2/B uygulamaları ile Orman Kanunu'nun 16., 17., 18. Maddeleri gibi yasal mevzuatın uygulanması, ormansızlaşma ve orman alanlarının tahribatı gibi sonuçlara neden olmuştur. Şimdiye kadar 2/B uygulaması ile 473.420 hektar alan orman rejimi dışına çıkarılmış, Orman Kanunu'nun söz konusu maddeleri ile 2013 sonuna kadar 414.222 hektar ormanlık alanda madencilik, ulaşım, enerji, haberleşme, atık yönetimi ve benzeri amaçlı tesisler için izin verilmiştir. Ormanların sürdürülebilir yönetimi ve korunması için Türkiye'de sayısı 7 milyonu bulan orman köylülerinin kalkındırılması da önemlidir." Türkiye ile ilgili derlediğimiz, önemli birkaç TEMA araştırmasını da bilmek gerekir. "Türkiye'nin toplam 21.5 milyon hektar orman alanının yüzde 48'i erozyona maruz kalıyor. Türkiye'nin de içinde bulunduğu bölgede %25'lere varan verim kayıpları yaşanıyor. Bunun sonucu yoksulların daha da yoksullaşması oluyor. TEMA Vakfı'nın Türkiye genelinde temsilcileri ve gönüllülerinin katkılarıyla hazırladığı "81 İlde Su Varlıklarına Yönelik Tehditler" haritasına göre 37 ilde tespit edilen 72 tehdit var. Türkiye'de hava kirliliğinin kabul edilebilir sınırı 2015'te 81 ilin 41'inde aşıldı. En yüksek düzeyde hava kirliliği görülen 3 il Aksaray, Ağrı ve Muş oldu. . Türkiye biyolojik çeşitlilik açısından çok zengin, ancak var olan 12.000 bitki türünden 1.400'ü yok olma tehlikesi ile karşı karşıya." Bu tespitler, her yurt severi ve her devleti harekete geçirmek için yeterli nedenlerdir.

Not: Nurcan Amuran tarafından benimle yapılan güncel dış politikayla ilgili röportaj, yarın saat 11.00'den sonra OdaTv'de yayınlanacak. Okurlarımın dikkatine sunarım

Yazarın Diğer Yazıları