'Toprak bütünlüğünü koruyoruz' diye diye

Irak'ı bölenler, "Irak'ın toprak bütünlüğüne saygılıyız, onu koruyoruz" diye diye böldüler!.. Bu koca bir yalandı… Tıpkı Saddam Hüseyin'in elinde var olduğu ileri sürülen ve işgale gerekçe yapılan 'kimyasal silahlar' gibi yalan…

Bütün dünya bu yalanlar eşliğinde operasyona ve işgale hazırlandı… Birinci Körfez Savaşı, Kuveyt'i işgal eden Saddam'ı devirmese de Irak'ı bölmeye yetti… 36. paralelin kuzeyi fiilen Bağdat'ın denetimi dışına çekildi…

1991'den itibaren Bağdat bu bölgede uçak bile uçuramıyordu… Kısa sürede anlaşılacaktı ki Türkiye savaşa katılmadığı hâlde 'savaşın kaybedenleri' arasında kalacaktı…

Birini Körfez Savaşı'nın iki mağlubu vardı… Birisi savaşın tarafı Irak, diğeri ise Türkiye'ydi… Yeni bir komşumuz vardı artık, 'bataklık'tan, daha doğrusu 'teröre yataklık'tan ibaret… Irak'ın kuzeyinde ABD kontrolünde otonom yapı kurulmuştu… Bu değişimi en iyi kullanan örgüt PKK oldu… Türkiye'ye karşı kullanabileceği dev bir üsse kavuştu…

***

'Kimyasal silahlar'ın en büyük gerekçe yapıldığı İkinci Körfez Savaşı hem Saddam Hüseyin'in iktidarına son verdi, hem de Irak'ta köklü değişikliklere sebep oldu… Onlarca yıldır kendi aralarında zaman zaman savaşan IKYB ve IKDP'yi 'ortak amaç' uğruna bir araya getirdi…

Saddam'ın düşmanlarından Talabani yeni Irak'ın Cumhurbaşkanı olurken, Barzani de kuzeydeki bölgesel yapının başına geçti… 'Dört parçalı Kürdistan'ın 'güney' kısmı yola koyulmuştu… Bölgede bağımsız bir devletin sadece maddi altyapısı değil, sosyolojik tarafı da, ulus kimliği de inşa ediliyordu…

Batının yani Rojova dedikleri bölgenin de hallolması, tıpkı Bağdat örneğinde olduğu gibi Şam'ın otoritesinin sarsılmasıyla ilişkiliydi… Arap baharının etkisi Şam'ı da sarsınca terör örgütleri için yeni bir vaha ortaya çıktı… IŞİD'in varlığı PKK/YPG'ye Batı kamuoyunda adeta meşruiyet kazandırmaya yaradı… 'Dinci vahşet'e karşı Ortadoğu'da 'işbirliği yapılabilir, seküler, kadın özgürlük savaşçıların da yer aldığı' bir örgüt imajı pazarlandı ve destek gördü…  'Batı Kürdistan'ı sahada inşa görevi de PKK'ya verildi; eğitim, para ve binlerce tır silah eşliğinde…

***

Şam yönetiminin devrilmesi konusunda uzunca bir süre hatalı politika izleyen ve bölgede oluşabilecek komplikasyonları iyi hesaplayamayan Türkiye bugüne kadar ağır bedeller ödedi…

3 milyondan fazla Suriyeliyi kabul etmek mecburiyetinde kaldı… Sembollere ve efsanelere ihtiyacı olan, ulus kimliği ve bağımsızlık ihtiyacı anlamında işe yarayan Ayn-el Arap (Kobani) örneğinde olduğu gibi yol veren taraf oldu… Bugün Afrin'de vurmak zorunda kaldığı YPG'ye silah ve savaşçı takviyesi için, propaganda dolu yolculuk eşliğinde topraklarını açtı…

'Müttefikler'in Suriye yalanları da Irak'taki yalanlara benziyordu… "Amacımız Suriye topraklarını teröristlerden temizlemek… Suriye'nin toprak bütünlüğüne saygılıyız, koruyacağız" diye diye bölüyorlardı Suriye'yi…

Çok fazla öngörülü olmaya gerek yok… Bunun orta vadedeki devamı "Türkiye'nin toprak bütünlüğüne saygılıyız" diye diye 'dört parçanın kuzeyi' için de alt yapıyı yapmak…

***

'Fırat kalkanı' çok yeterli olmamakla birlikte mutlaka gerçekleştirilmesi gereken bir hamleydi… Türk Silahlı Kuvvetleri, sınır boyumuzdan Akdeniz'e kadar uzanması hesaplanan melanet koridoruna hançer soktu… Türkiye Cumhuriyeti, yapılan bunca hatadan sonra bölgede dayatılan her fiili durumu onaylamayacağını ve irade gösterebileceğini ispatladı…

Afrin operasyonu iradenin ve kararlılığın devamı anlamında hayatî bir öneme sahipti, doğru olan yapıldı… Diliyoruz, Fırat'ın doğusu unutulmadan operasyon genişletilir ve Türkiye mukadderatının 'müttefikler'in elinde olmadığını gösterir…

Vatan şairi Namık Kemal, Hürriyet Kasidesi'nde  'gezdiği güzel sahraları zulmün köpekleri tarafından işgal edilmiş kükreyen yaralı aslan'a sesleniyordu ya "Artık gaflet uykusundan uyan" diye, dileriz öyle olur…

Yazarın Diğer Yazıları