TRT beni unutmamış!..

Türkiye’de televizyon yayınlarının başlamasının 45’inci yılı kutlanıyor..       (31 Ocak 1968’de Türkiye’nin ilk deneme televizyon yayını Ankara’da Mithatpaşa Stüdyosu’nda Mahmut Tali Öngören’in açılış konuşmasıyla başladı.) Benim bu konuda hizmetimin unutulduğunu sanıyordum ve Almanlar bunun için en büyük nişanlarını bana verdiler ama memleketim unuttu diyordum. Meğer unutulmamışım. En eski televizyonculardan Bülent Özveren bu konuda bir belgesel hazırlıyormuş ve benim de bu konudaki katkılarımı öğrenmek için beni aradı. Kendisine minnet borçluyum.

 


***

 


Bu vesileyle sizlere Türkiye’de televizyonun kuruluşundaki dahlimi anlatmak isterim. Bir de size internet, şu anda hemen herkesin kullandığı masa üstü bilgisayarlarla ilgili bir anımı sunacağım...
Washington’da dört yıl basın ataşesi olarak görev yaptıktan sonra, 1959’un Ekim ayının sonunda devletin önemli mevkilerinden biri olan Başbakanlığın enformasyon hizmetleri ve sözcülüğü makamında Basın-Yayın ve Turizm Umum Müdürü olarak göreve başladım.
Amerika’dan gelirken aklımda müthiş projeler vardı. Bunlar; sorumlusu olduğum Türkiye Radyoları’nı ve haber bültenlerini ıslah etmek, FM radyoları kurmak ve özellikle Türkiye’ye Televizyon’u getirmekti. Ancak araya o malum 27 Mayıs girdi, iktidardakilerle birlikte Türkiye Radyolarından sorumlu olduğum için Yassıada’ya tıkılınca benim bu televizyon hayalim suya düştü. Yassıada’da dokuz ay yattıktan sonra gerçek anlaşıldı ve beraat ettikten sonra tahliye oldum.
1962 yılında Basın Yayın Genel Müdürlüğü’nde Radyo ve TV’den Sorumlu Bakanlık Müsteşarı olarak göreve başladım. 1963 Eylül’ünün sonlarına doğru Almanya’nın Bonn şehrine Müşavir olarak atandım. Bu görevim 1964 sonuna kadar sürdü. Buraya tayinimi sebebi, Alman makamlarıyla Türkiye’ye televizyon kurulması hususunu müzakere etmek Türkiye’de televizyon yayıncılığının teknik altyapısını oluşturmaktı. Ancak DPT’nin engeliyle karşılaştım. Bunu aşmak için öncelikle ’eğitim amaçlı’yapmaya ikna ettim. Böylece Türkiye’de televizyonculuğa ilk adımın atılmasını sağlamış oldum. Bunun sonucunda Almanlardan  “eğitim amaçlı”  televizyonu ve bir de FM vericisini koparabildim.
Bonn’daki işlevimi tamamladıktan sonra Washington’a naklimi istedim. Buradaki görevim 1966 Haziran’ına kadar sürdü. Daha sonra  Süleyman Demirel’in Başbakanlığı sırasında ikinci Basın Yayın Genel Müdürlüğü dönemim başladı.
12 Mart 1971’de Genelkurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanları Başbakan Süleyman Demirel’e muhtıra verdiler. Demirel istifa etmek zorunda kaldı. Muhtıradan sonra hükümeti Profesör Nihat Erim kurdu. 26 Mart 1971’de kurulan 33. hükümet 11 Aralık 1971’de  “Beyin takımı” komplosu üzerine Erim’in istifasıyla düşecek fakat hemen akabinde 34. hükümeti yine Erim kuracaktı. Bu 2. Erim hükümeti de 22 Mayıs 1972’ye kadar görev yapacaktı. Nihat Erim 19 Temmuz 1980’de İstanbul Dragos’taki evinin yakınında bir suikast sonucu hayatını kaybetti. Bu kısa tarihi bilgiyi verdikten sonra gelelim masaüstü bilgisayarla ilgili anılarıma:
Dönemin Başbakanı Nihat Erim, Amerika’ya resmi bir ziyarette bulunacaktı. Benim orada daha önce görev yaptığımı bildiği için beni de beraberinde götürdü.  O sıralarda en büyük amacım Türkiye’nin ve devletin artık bilgisayar çağına girmesine yardımcı olmaktı. New York’ta  IBM şirketinin merkezinde düzenlenen bir tanıtım programına davet edilmiş ve yakında piyasaya çıkacak masa üstü bilgisayarlarla ve bunların sağlayacağı imkanlarla tanıştırılmıştık. Erim’e bu konudan bahsettim  programına IBM’de bir brifingi ilave ettirdim. Erim de orada bilgisayarla tanıştı. Aynı brifingin Ankara’da da üst dereceli görevlilere verilmesini istedi. Bu iş TÜBİTAK’a havale edildi. O zamanki yöneticiler de “IBM’e reklam olur” bahanesiyle işi bürokratik yozlaştırmaya dönüştürdüler.
Benim  Erim’i bilgisayarla tanıştırma tarihim 1971, bilgisayarın Türkiye’ye geliş tarihini ve arada kaybedilen zamanı da varın siz hesap edin!..

Yazarın Diğer Yazıları