Trump'ın çiftliği miyiz?

Rahip Andrew Craig Brunson olayı, iyice tatsızlaşıyor. Oysa Türkiye'de "cezasını evde çeksin" kararı bile büyük tepki topladı. Hemen herkes Erdoğan'ın "Ver papazı, al papazı" söylemini hatırladı. Atlantik ötesinden gelen tepki ise tam hayal kırıklığı. ABD yönetimi tehditlerinin dozunu artırmış görünüyor.

ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo'nun daha itidalli ifadelerinin dışında hiçbir "ışık saçan" laf çıkmadı. Başkan Yardımcısı Pence düşmanca tavrını artıranların başını çekiyor. Onun gazından sonra Donald Trump tehditlerini artırdı.

Beştepe'de Erdoğan'la görüşen iki senatör Lindsey Graham ve Jeanne Shaheen yeniden ağızlarını bozdular. Görünen köy kılavuz istemiyor. Dünya bir manyağın eline geçti. Türkiye'yi Suudiler gibi, Birleşik Arap Emirlikleri gibi kukla yönetimlere verdiği talimatlarla yöneteceğini sanıyor. Durum öyle bir hale geldi ki "havuç politikası" bile rafa kalktı.

Washington DC'nin sallamalarını ciddiye almamak en iyi yol olacak. Cumhurbaşkanı Yardımcımız Fuat Oktay dahi onlarla ilgili konuşmamalı. İbrahim Kalın'ın cevapları yeterli. Sözcü zaten bu işleri iyi beceriyor.

Erdoğan'ın ABD yönetimini muhatap almaması diğer doğrudur. O da biliyor ki dünya Trump'ın çiftliği değildir hele Türkiye asla!

***

Kayıkçı kavgası

Öte yandan, iç politikamızda da tuhaf bir durum mevcut. CHP'deki "Olağanüstü kongre" mücadelesine İYİ Parti de katıldı. Meral Akşener'in ünlü inadını hatırlayınca, başkanlığa dönüş için ümitler azalmakta.

CHP'nin durumu farklı. Tahminim, Kemal Kılıçdaroğlu'nun son anda sürpriz yapacağı şeklinde. Bu "Buyurun kongreye. Ben de aday değilim" şeklinde olacak. Tabii genel başkanın yakın çevresi buna izin verirse. Bu olasılığın hakikate dönüşmesi aslında muhalefetin "yeterli delege sayısını temin etmesine bağlı".

Tek endişe CHP zihniyeti. Sadece yönetim değil, karşıtlarının ortak özelliği inandırıcılıklarını kaybetmesi. Geçmişte sergiledikleri iddiaların hep havada kalması bunun açık belgesi.

***

Bir Stat'lık ülke

Faroe Adaları adını son yıllarda işitmeye başladık. Toplam nüfusunu bizim Vodafone Park'a sığdırmak mümkün. UEFA'ya alınıp turnuvalarda yer bulmasıyla ilgi alanımıza girdi.

Bu eski balıkçı yerleşkeleri, Beşiktaş'a rakip olunca ıcığını cıcığını çıkardık. B36 Torshavn'la maç yapmak bile sorun. Normal pistleri olmadığından uçağımızın tipini küçülttük. Bu yüzden götürülecek gazetecilerin yarısı indirildi. Sonuç mu? Rövanşı da alır, UEFA Kupası'nda yola devam ederiz. Gelelim Beşiktaş'ın analizine. Ne yalan söyleyelim, geçen yıl Fenerbahçe'nin başına gelen "Vardar faciası" herkesi tedbirli olmaya sevk etti. İzinliler, "gitsin de para kazanalım" diyerek gözünün içine baktıklarımız kadroda yer almadı. Bunlara sakatları da eklerseniz sahaya sürülen takım, akıllıcaydı.

İmkan verilen gençlerden Fatih Aksoy'u tuttum. Üstünde durulursa, savunmada direkt yer alır. Bu yeni Şili'li Enzo Roco ile dönüşüme girerler. Hatta, Başkan Fikret Orman'ın kazanç kaynağı olması fazla uzun sürmez. Hele hayırlısıyla şu Vida'yı bir yere vidalasın. Sonrası mutlaka gelecektir.

***

Ahmet Ayık'la devam

Orhan Ayhan'la efsanelere devam etti. Onları anlatan ise yine Ahmet Ayık'tı. Kendisi de efsane olan bu büyük güreşçimiz Türk sporunun minderdeki kahramanlarını anlattı.

Benim gibi yaşı müsait ve güreş tutkunu olanlar, bu isimleri tanıma şansına sahip oldular. Dünya ve Olimpiyat şampiyonlarının çoğuyla tanışma ve konuşma imkanını yakaladım. Hamit Kaplan, Tevfik Kış, Mahmut Atalay ve İsmet Atlı ile epey gururlandık.

İçlerinden biri vardı ki, o anlatılmaz, izlenirdi. 57 kilo güreşçimiz Hüseyin Akbaş'ın bir ayağı doğuştan sakattı. Bunu rakibine yem gibi uzatır ve beklerdi. Diz mesafesinden her tarafa dönme özelliğine sahip ayağa dalan rakip, birkaç saniye içinde sırtını yerde bulurdu.

Yeniler

Bugünlere gelince üç önemli isim var. Öncelik Hamza Yerlikaya'nın. Şimdilerde Gençlik ve Spor Bakan Yardımcısı oldu. Ali Gümüş sayesinde tanıdım. Merhum Gümüş'ün bizi kapıştırma esprilerine verdiği cevap "adam olacak çocuk" örneği idi. Elimi öperek kalbimi kazandı. Yerlikaya "Asrın Güreşçisi" apoletini hak edenlerden. Son iki isim ise Rıza Kayaalp ile Taha Akgül'dür.

Ahmet Ayık'ı güreşirken olduğu gibi konuşurken de izlemek mutluluk. TRT Spor bu işleri başarıyla gerçekleştiriyor.

...

GÜNÜN SÖZÜ

Diktatörlük ömürsüzdür. İnsanların düşündüklerini söyleyemedikleri, çocukların anne-babalarını ihbar ettikleri bir toplumun ömrü kısa olur. Winston Churchill

Yazarın Diğer Yazıları