TSK’da bundan sonra ne olacak

TSK’da bundan sonra ne olacak
Terör uzmanı Abdullah Ağar, 15 Temmuz darbe girişimi ile ilgili kaleme aldığı yazısında “TSK-Mehmetçik linç harekatıyla karşı karşıyadır” dedi. İşte o yazı…

ABDULLAH AĞAR / TERÖR UZMANI

Ağız birliği etmişçesine insanımız diyor ki; "Rüya mı gördük biz, hayal mi, yoksa bir karabasan mı?" Hayır, bu bir rüya, karabasan filan değil. Acısı sonradan ortaya çıkacak ağır gerçektir. Sadece bireylere özgü de değildir.

Halkta, devlette, ordu da, gelecekte ve bekadadır. Bu kadar ağır bir travma, duygusal hezeyanlarla, sosyal medya kurgularıyla geçmez dostlar.

VAKUM artık ortadadır.

Hem fiziki varlıkta, hem komuta kontrol, planlamada ve uygulamada, hem de ruh ve moralde.

Hasar tespiti acilen yapılmalıdır.

Bir de gereği.

Nasıl Iraklı yaşaya yaşaya geliştirdiği travmalarla, şüphelerle, zanlarla, inançsızlıklarla, güvensizliklerle ve düşmanlıklarla, birbirine ordusuna ve devletine inanmayı ve güvenmeyi bir tarafa bırakmış, sonra da IŞİD'in önünden kaçmışsa, bir kısmıyla da aynı IŞİD'e katılmışsa, darmaduman dağılmışsa, kurda kuşa yem olmuşsa, bir gecede yaşadığımız bir travma üzerinden, ağır büyük ve hızlı tehlikeler dibimizde ve içimizde beklemektedir.

Ordusuna güvenmeyen ve inanmayan bir halk.

Halkına inanmayan ve güvenmeyen bir ordu.

Kendine inanmayan ve güvenmeyen bir Silahlı Kuvvetler.

Benim bugün en büyük korkum budur.

Ve bu korkumun altı boş değildir. Bugün Türk askerinin üniformasını sırtına geçirmiş silahını gasp etmiş Fetocu çeteleri dövmekle, küfretmekle, elinden silahını almakla başlayan süreç, başta terörle mücadele görevlerindeki aksaklıklar, görev konvoyunun önünü kesmek, markete giden askere ekmek vermemek, kıtasına giden askeri geciktirmek gibi örneklerle, bir başka şekilde kendini göstermiştir. Bir başka tarafıyla, 'gerekçe, maske ve mazeretler üzerinden' TSK ve Mehmetçik bir linç harekatıyla karşı karşıyadır. Bütün bu yaşananlar asimetrik veya doğrusal, bilinçli ya da bilinçsiz, karşılıklı bir güven ve inanç bunalımına gebedir.

"Şu andaki gözaltı ve tutuklamalara göre" 650 binlik Türk ordusunun ancak % 1'ini kendine angaje ederek ortaya çıkan Fetocu darbe girişiminin asli iradesi, darbeyi başaramasa bile ürettiği etki ile zafer kazanma derdindedir.

Kamu diplomasisi, psikolojik savaş, algı operasyonları, etki ajanlığı, nüfuz casusluğu, bilgisizlik, bilinçsizlik ve şuursuzluk sosyal medya ve sokak devrededir. Bir de ekistıralar var, tavanın diğer balıkları yani: PKK'sı, IŞİD'i, HBDH'sı ve daha nicesi. Milli gücü hedef alan ya da alacak içimizden, bölgeden ve küreden olası saldırılar.

Dedim, ama tekrar diyeceğim: Görevinin başında duran, dağları taşları sınırları, vatanı ve geleceği tutan % 99 Mehmetçik zan altında bırakılmıştır, asker güven ve inanç bunalımının eşiğindedir. Mehmetçiklerin üreyen kırgınlığını, uyanan hislerini çok detaylandırmayacağım, ama siz sadece şunu bilin dostlar. Çok üzgünler, çok yılgınlar. Fetocu pisliğin üzerlerine yığılmasına da çok kırgınlar. Siz duydunuz sadece, yaşamadınız, etkilerini tam da anlamadınız, ama onlar canlarını vererek yaptıkları bir mücadelede, başta FTÖ olmak üzere nice saldırıya maruz kaldılar. Tek başına şu yeter: Kumpaslarla 650 bini birden koca bir hapishaneye tıkıldılar.

Yalnızlıklarını, üzüntülerini, sahipsizliklerini sineye çekip; "Ne olursa olsun 'Vatan için, devlet için, millet için, bayrak için, inanç için, onur ve şeref için, silah arkadaşlığı için, Allah hakkı için' mücadeleye devam" dediler. Sürekli, ama sürekli şüphelerle, zanlarla, iftiralarla, itibarsızlaştırmalarla, etkisizleştirmelerle karşı karşıya kaldılar.

Gene sineye çektiler, gene yılmadılar.

Küresel iradeler ve çeteleri sistematik saldırılarla, güçlerini, morallerini, savaşma azim ve iradelerini kaybetmesini istedi.

En sonra yığınaklı 'sözde' isyan günleriydi. Türkiye'yi bölünmekten beter edecek, kırsal ve kırsala dayalı şehir terörü başladı. Polis kardeşleriyle birlikte, merminin, roketin, el bombasının, karpuzun önden mi, arkadan mı, sağdan mı, soldan mı, çaprazdan mı, alttan mı, üsten mi geleceği, bubinin mayının EYP'nin hangi adımda patlayacağı bilmeden ölüm alanlara daldılar.

Mermi yediler, havalara uçtular.

Deşilmiş bedenleriyle şehit düştüler, parçalanmış kafaları kolları bacaklarıyla havalara uçuştular. Harp tarihinde görülmemiş bir meskun mahallin talimnamesini kanlarıyla yazdılar. Gidenler gitti ya, kalanlar deşilmiş bedenlerle havalara uçuşan kollarla, bacaklarla, kafalarla yaşıyorlar hala. Hala o yaşadıklarıyla, dağlardalar, taşlardalar. Mücadeleye devamlardalar.

Ama bu darbe yok mu!

Sonrasında yaşananlar yok mu!

Feto'nun darbe girişimi üzerinden üreyen zan, şüphe, inançsızlık ve güvensizlik Mehmetçik'i artık çok kötü vurmuştur. Yıllardır türlü türlü tezgahlarla böğründen hançerlenen Mehmetçik, şimdi tam kalbinden vurulmuştur.

Ve bunun Mehmetçik'te bir karşılığı vardır.

Hem de çok çok çok tehlikeli bir karşılık.

Kumpaslarla başlayan bu yılgınlık, bu darbenin asimetrik etkileri üzerinden bir dağ olup milletin üzerine yıkılır.       

"Fitne katilden beterdir" der, büyükler.

Bir kötü bin iyiyi bozar.

Ricat bir kişiyle başlar.

Mehmetçik'in kendini sahipsiz hissetmesi bizi bozar beyler, hanımefendiler.

Dirliği, birliği, varlığı, vatanı ve devleti bozar.

Çil yavrusu gibi dağıtır bizi.

Ağlarsın Iraklı, Suriyeli gibi.

Ama artık geri getiremezsin.

"Bitti artık" dersin, Iraklı general gibi.

Son; "Ayağına sıkma" derim.

Ama yetmez bu söz.

Namluyu kafamıza dayayıp, bence tetiğe asılmayalım.

***

Peki ya sen Mehmetçik!

Her sahipsiz bırakmamıza, her zannımıza, her şüphemize, her inançsızlığımıza, her güvensizliğimize rağmen.

BİZİ BIRAKMAZSIN DEĞİL Mİ?