TSK’daki Memurların Sorunları

Türk Silahlı Kuvvetlerinde doktorundan mühendisine, öğretmeninden hizmetlisine hemen hemen her branşta görev yapan ve “sivil memur” diye nitelendirilen yaklaşık 40 bin devlet memuru görev yapmaktadır.

Askeriyede görev yapan memurlar, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa tabi olmalarına rağmen, Anayasaya aykırı bir şekilde diğer kurumlarda görev yapan memurların aksine özellikle mesai düzenlemesi ve yargılama konularında sanki askermiş gibi askeri kurallara tabi tutulmaktadırlar.İdare, söz konusu bu memurları işine geldiği gibi değerlendirmektedir. Nitekim nimet-külfet dengesi gözetilmemekte, sorumlulukta “sen askersin” denilmekte, bu sorumluluğun karşılığı istendiğinde de “sen sivilsin” denilerek haklı talepleri reddedilmektedir.

Askeriyede görev yapan memurlar, diğer kurumlarda görev yapan emsalleri gibi günlük 8 saat ve haftalık 40 saatin üzerinde çalıştırıldıklarında yasaya göre karşılığında izin ya da mesai ücreti almaları gerekirken mesai düzeni yönünden askeri kurallara tabi tutulduklarından bu haklarını alamamaktadırlar.

TSK dışındaki memurlar, idare makamları tarafından haklarında yürütülen bir işlemin hukuka aykırılığını iddia ettiğinde İdare Mahkemelerine dava açabilmekte, aleyhine sonuç aldığında da Danıştay’a ve Danıştay Hukuk Genel Kuruluna itiraz edebilmektedirler. Askeriyede görev yapan sivil memurlar ise ancak Askeri İdare Mahkemesine dava açabilmektedir.  İtirazlarını da üçü hukukçu ikisi kurmay olan beş kişilik heyetten oluşan aynı mahkemeye “karar düzeltme” talebiyle baş vurabilmektedirler.

Askeriyede görev yapan memurların sorunları saymakla bitmiyor.  Herhangi bir devlet kuruluşunda göreve başlayan bir memur kurumunda şef, müdür yardımcısı ya da müdür olabilmektedir. Dolayısıyla bu kurumlardaki yöneticiler bir dönem alt kademelerde görev yapmalarından ötürü idarecisi oldukları memurlara karşı daha ılımlı davranabilmekteyken, sivil memurlar lisans, yüksek lisans hatta doktora dahi yapsalar yönetici olamamaktadırlar. Onların yöneticileri-amirleri zaten hazır. Çünkü askeri okullardan yeni mezun olmuş bir teğmen ya da astsubay çavuş, hatta yedek subay olarak askerlik yapan bir asteğmen bile sivil memurların amiridir.

Yöneticilerinin ’asker’olmasında herhangi bir beis bulunmamakla birlikte disiplini her şeyin üstünde gören askerler, maalesef memurlardan da aynı disiplini yani  “mutlak itaat”i beklemektedirler. Hal böyle olunca; hiçbir askeri eğitimi olmayan, üstelik askerlikle ilgisi bulunmayan memurların amiri olan askeri yöneticiye karşı her tavrı ve hareketi disiplinsizlik diye algılanarak  “memurun vakarına yakışmayan hareket” şeklinde değerlendirilmekte ve ceza verme yoluna gidilmektedir. Adeta  “disiplin yönünden terbiye edilmeye” çalışılarak bir anlamda memurlara mobbing uygulanmaktadır. Nitekim sivil memurlar içinde psikolojik tedavi görenlerin sayısındaki artış durumu bütün çıplaklığıyla ortaya koymaktadır.

Dert küpü sivil memurların sorunları saymakla bitmiyor. Lojmanların sadece %2,5’u sivil memurlara tahsis edilmektedir.  Bu çarpıklığın dışında ısrarla askerlerle birlikte içtimalara çıkartılmaları,  aynı kışlada hatta aynı odada yan yana askerlerle birlikte görev yapmalarına rağmen ordu evlerinden günübirlik dahi olsa yararlandırılmamaları kendilerine reva görülen haksızlığı açıkça gözler önüne sermektedir.

Devlet memurlarına sendikal hakkın verildiği 2001 yılında “asker kişi” oldukları gerekçesiyle sendikal haklardan mahrum bırakılan bu memurlar, 2011 yılında bir araya gelerek sendikal yasağı verdikleri hukuk mücadelesi sonunda ancak 2013 yılında kazanabilmişlerdir.

 Askeriyede görev yapan sivil memurların maruz kaldığı haksızlıklar Milliyetçi Hareket Partisinin iktidara gelmesiyle son bulacaktır.

Yazarın Diğer Yazıları