TSK’yı sindirme operasyonu!

Hükümetin emrindeki medya TSK hakkında sistemli bir karalama kampanyası yürütüyor. MİT içerisinden bir ekiple birlikte organize edildiği izlenimi veren bu kampanya yalnızca iç ve dış politikada değil ülke güvenliğinde de kalıcı zararlar bırakma potansiyeli taşıyor. Genelkurmay Başkanlığı’na bağlı GES (Genelkurmay Elektronik Sistemler) Komutanlığı bünyesindeki dinleme cihazlarının MİT’e devrinden sonra vahim sorunlar gündeme geldi. Önce Uludere’de 33 vatandaş ‘yanlışlıkla’ öldürüldü! Her zamanki gibi sınırdan ticari mal geçirenler hakkında, faili meçhul bir istihbaratçı, “aralarında teröristler var” ihbar yaptı ve jetler devlet taraftarı bilinen bölge insanını bombaladı! Ardından MİT’in Suriye’ye götürdüğü TIR’lar Jandarma’ya yapılan ihbarla durduruldu. Son olarak da Dışişleri’nde faili yine belirlenemeyen dinleme skandalı patladı.
Yandaş medya hadiseleri paralele bağlasa ve TSK’da temizlik yapılacağı beklentisi oluştursa da, sorunun daha derin taraflarının bulunduğu hatta uluslararası boyut taşıdığı görülüyor! Hükümet’in ABD ile ortak operasyonu kapsamında, “MİT’in Suriye’ye silah ve yardım taşımasından en çok kim rahatsız olur” sorusu sorulmadı! Suriye’yi açıktan destekleyen Rusya ve İran’ın yanısıra Türkiye’nin bölgede mezhep çatışması bataklığına sürüklenmesini istemeyen herhangi bir kişinin dahi ihbarda bulunabileceği ihtimali masaya yatırılmadı! Ayrıca Dışişleri’nden sızan tutanaklardan, askerin bölgede sağlıklı istihbarat alamamaktan şikayetçi olduğu, kurumlararası çatışmayı devlet krizi olarak değerlendirdikleri okunabilmektedir!
Genelkurmay, havuz medyasında çıkan  “Paralel Temizlik” manşetli haber için, 5 Mayıs’ta iki ayrı açıklama yaptı. İlk açıklamada, “MGK toplantısında ele alınan kararlardan birisinin de, TSK içinde yer aldığı iddia edilen paralel yapılanmaya yönelik tedbirlerle ilgili olduğu ve bu kapsamda söz konusu yapılanmayı esas alan bir araştırma başlatıldığı, bunun sonucunda Yüksek Disiplin Kurulu ve 2014 yılı Ağustos ayındaki YAŞ toplantısında bazı personelin TSK’dan ihraç edileceğine yönelik haberler yer almıştır. Ağustos ayı olağan YAŞ toplantısına yönelik çalışmalar, kurumsal hafıza ve teamüller çerçevesinde ve normal seyrinde sürdürülmektedir.” denildi. Açıklamadaki “kurumsal hafıza” vurgusunun altı çizilmelidir.  “TSK’da Ayrımcılık İddiaları” başlıklı ikinci açıklama ise rahatsızlığı daha net ortaya koyuyor: “Hiçbir dönemde personel arasında etnik ve mezhepsel ayrımcılık yapılmamıştır. TSK’da ayırma işlemleri; yasalarda belirtilen nedenlere ve somut, hukuki delillere dayanarak yapılmaktadır. Konu ile ilgili iddialar gerçek dışıdır.” 
Bir şeylerin yanlış gitmesinden kuşkulanan sadece ben değilim. CHP Milletvekili Atilla Kart, 2010-2012 yılları arasında emeklilik ya da istifa nedeniyle 2 bin 119 kişinin TSK’da görevinden ayrıldığını hatırlatıyor. “Cemaat’in TSK’ya operasyonu” algısı oluşturulduğunu ancak buna inanmadığını aksine inisiyatifin “doğrudan hükümetin kontrolünde olduğunu” düşünen Kart özetle şöyle diyor: “Daha önce, subay ve astsubayların disiplin soruşturmasını sıralı sicil amirleri yaparken, artık o kurumun istihbarat birimi yapıyor. Yaklaşık 2 yıldır istihbarat ağırlık kazandı. Her kurumun istihbarat birimi, MİT’in fişleme ve dokümanlarını esas alıyor.” Kart’ın en çarpıcı iddiası ise şöyle; “Açıkça, TSK, MİT üzerinden sürdürülen bir operasyona tabi.” 
Elbette konuyu yeni yasalaşan MİT Kanunu çerçevesinde de ele almak gerekir. Büyük devletlerde istihbarat kurumları arasında rekabetler, yetki kavgaları yaşanır. Ancak birinin diğerini tamamen enterne etmesine izin verilmez! Ankara Bayrak Garnizonu’ndaki dünyanın yarısını dinleme yeteneğine sahip olduğu ileri sürülen GES’in uydu ve anten sistemlerini envanterine geçiren, TİB’i kontrolüne alan, önce Emniyet istihbaratı (Yıldız) tamamen tasfiye ve şimdi de Jandarma istihbaratı pasifize eden bir MİT, hükümetin güncel politikaları açısından başarılı sayılabilir. Ancak MİT’in ileride başka hükümetler elinde farklı politikalar izleyebileceği ihtimali akılda tutulmalıdır. 
Alternatif bilgi kanallarının önü tıkandığı ve tek gözle bakıldığında istihbarat körlüğü meydana gelebilir! Ayrıca sahada çalışan bir teşkilatın aynı zamanda devletin mutfağında (Milli Güvenlik Kurulu’nda) istihbarat analizi yapması istihbarat bilimine de terstir. ABD örneğiyle anlatalım MİT bugün hem FBI’ın hem de CIA’nın yetkileri ile donatıldı. Ayrıca derin kulak NSA’nın ve Güvenlik Konseyi’nin (NSC) görevlerini yüklendi! Bununla da yetinmedi ordunun istihbarat birimlerinin rolünü üstlendi!
Türkiye’nin muhaberat devletine dönmesinin ilk sıkıntılarını medyanın basit bir kara propaganda aracına dönmesi ile yaşadık. Ülke güvenliğini ilgilendiren hiçbir dinleme skandalı aydınlatılamadığı gibi bundan sonra bunların üstüne gidebilecek habercilerin cesareti de kırıldı. ABD ve AB sözcüleri hemen her gün dalga geçiyor! Hepsinden daha önemlisi gelişmeleri kaygı ile izlediği anlaşılan Silahlı Kuvvetler yıpratılıyor ve yeniden toparlamasına izin verilmiyor!

Yazarın Diğer Yazıları