Tuğrul Türkeş'e hakaret yeter mi?

Tuğrul Türkeş, eleştirilerin elbette en büyüğünü fazlasıyla hak etmiştir... AKP-HDP'den oluşacak ve bu hâliyle seçimlerde AKP'yi sıkıntıya sokacak o berbat fotoğraf karesine girerek, sanılanın ötesinde bir misyon yüklendi... Oslo bakiyesi kareyi renklendirerek kısmen de olsa psikolojik rahatlatma sağladı...

AKP bunu gerçekleştirerek, "MHP'nin şartlarını kabul etmediniz ama HDP'yle koalisyon kurdunuz" şeklinde gelecek eleştirilere karşı orta çaplı bir argümana kavuştu... Sahada bunu yeterince kullanacaklardır...

Bütün bunlara rağmen şunu belirtmeden geçmeyelim: Seçimin kaderini Tuğrul Türkeş'e küfür ve hakaret performansı belirlemeyecek... En büyük siyasî rakibinizin oyunlarına karşı sizin hamle gücünüz çok daha önemli olacak... Siz ne yapıyorsunuz veya ne yapacaksınız?

Karşınızda yarım puanı, bir puanı önemseyen ve bunda da haklı olan son derece 'pragmatist' ve 'sonuç almaya odaklı' bir yapı var... İlke, ideoloji, etik değerler filan umurunda değil... Bir hedef koyuyor ve bu hedefe ulaşmak için bütün araç ve yöntemleri acımasızca kullanabilmeyi 'mübah' sayıyor...

İşine geldiğinde milliyetçiliği ayaklar altına alabiliyor, işine geldiğinde ise milliyetçi görünümü 'baş tacı' olarak pazarlayabiliyor... İşine geldiği zaman, tıpkı Ergenekon dâvâsında olduğu gibi, zaman ve zemine göre 'savcı' kostümü giyebiliyor, sonra da 'üçüncü taraf'a çekilip 'kumpas' suçlamalarına başlayabiliyor...

İşin içinde 'siyasî ahlâk'ı sıyırıp aldığınızda geriye böyle bir yapı kalıyor... Kalite, ehliyet, liyakat bir anda önemsizleşiyor, yapılan hamlelerin ilk seçimde kaç seçmenin ikna edilmesine yarayacağı hesaplanıyor... İşte o yüzden Tuğrul Türkeş'ler aranıp bulunuyor... Bu anlamda AKP yapması gerekeni yapıyor ve yapmaya da devam edecek!.. Burada asıl olan sizin ne yaptığınız? Sadece küfür ve hakaretle bu işleyişi durdurmanız ne derece mümkün?

Henüz bu hafta başında kaleme aldığım "Oyunlar yine MHP'nin üzerine" başlıklı yazımda şu ifadeleri kullanmıştım: "AKP artık rahatlıkla milliyetçi oylara oynayabilir... Doğu'da gideni geri getirmek mi daha kolay, yoksa diğer bölgelerdeki  -kendi ifadeleriyle- 'benzer taban'ın, en azından bir kısmının aklını çelmek mi? Tuğrul Türkeş hamlesini biraz da böyle değerlendirmek lâzım..."

Çok değil, aradan iki gün geçti... Seçim hükûmeti açıklandı... Tuğrul Türkeş tartışmaları devam ederken, bir 'sürpriz' daha yaşandı... Hayatında en son kitabı muhtemelen geçtiğimiz yüzyılda okumuş olan birisinin hangi bakanlığa getirildiğini gördünüz!.. Demiştik ya, ehliyet, liyakat, müktesebat filan hepsi hikâye... Önemli olan 'malzeme'nin siyasetçiler arastasında nasıl pazarlanacağı!.. Yoksa 'Cin Ali'nin Maceraları'ndan bu yana kitap yüzü görmemiş, ezberlediği birkaç cümleyle bütün siyasî hayatını geçiren 'hasbel kader' birisi bunların başka ne işine yarardı ki?

Seçimlerde bu hamlelerden daha fazlasını göreceğiz... Bütün planlama gücü bir önceki seçimde MHP'ye oy vermiş seçmenler üzerine odaklanacağı için aday listelerinde buna fazlasıyla şahit olacağız...

Burada MHP yönetimine düşen sırayla ve sadece Tuğrul Türkeş'e hakaret ve küfür sıralamak değil, AKP'nin tek başına iktidarı yakalamak için başvurduğu yönteme karşı strateji geliştirmektir... Oy tabanını tahkim edecek ve geliştirecek hamleler yapmaktır...

Bunlardan belki en önemlisi, şu kısa zaman kesitine sığdırılabilecek bir milliyetçi dalga meydana getirmek, kızgın, küskün, dargın kim varsa, gerekirse ayaklarına gidilerek, bir büyük aile fotoğrafı vermek olabilir... Seçimi 'milliyetçilerin büyük taarruzu'na çevirecek bir samimiyet ortaya konabilirse ve ön şartsız, endişesiz, vehimsiz bir kucaklaşmanın önü açılabilir ve bu görüntü sandığa yansıtılabilirse bundan en fazla kârı yine MHP elde etmiş olur...

İnsanlar birbirlerini yüzde yüz sevmeyebilir, yüzde yüz aynı şeyleri düşünmüyor olabilir ama 'ülke endişesi' yüzde yüz olanların bir araya gelerek, ülke mukadderatını kendi şahsî önceliklerinden önemli görmeleri, şu 'haksız siyasî rekabet' ortamında MHP'ye yeni bir soluk kazandırabilir...

Burada harcanacak mesai, Tuğrul Türkeş'e hakaret mesaisinden daha verimli olabilir... Bir de listelerin yenilenmesi gündemdeyken, ocak kökenlilerin ve neredeyse Meclis-i Mebusan'dan kalma milletvekilleri yerine gençlerin daha fazla temsil edilmesi elbette...

Yazarın Diğer Yazıları