Tuncay Güney’den Türkiye analizi

Kim ne derse desin, kendisinin gazetecilik gözlemlerine hep önem veririm.. O şimdi bir siyasi analist..
Tuncay Güney’den, bir Türkiye analizi istedim..
“Türkiye üzerine çalışmalarımdan bir kısmını derlemeye çalıştım. Biliyorum kopuk kopuk. Fakat Türkiye’deki bir çok köşe yazarını okuyarak ben de cahilleştim. Büyük gazetelerin köşe yazarları günlük politik dedikodu ve polemik yazıyorlar. Olayları aydınlatıcı bir şey yazmıyorlar. Göndermiş olduğum yazı inşallah faydalı olur...”
Diyerek bir yazı gönderdi.. 
“Türkiye Putinleşme ile İsrailleşme arasında baskıcı bir döneme girdi...” diyor..
Yazısına “Şato” başlığını koymuş..
Bu yazının bir bölümünü, daha doğrusu köşemizin sınırlarının müsaade ettiği alanı yayınlayalım..
“Türkiye’de bireysel özgürlüklerimiz için her konuda tartışma olmalı ve özgürce konuşmaya izin verilmeli. Beynimizdeki tabuları ve yasakları fikir alışverişinde bulunarak özgürleştirebiliriz. Türkiye deyince akla gelen ilk şey rüşvet-yolsuzluk. Ülke gittikçe Brezilyalaşıyor. Ekonomik olarak ortak isim yok oluyor. Üsttekiler ve en alttakiler.
Türkiye Putin’in örnek aldığı carlike sistemi çarkı ile yönetilmeye başlandı. İsrail güvenlik sistemi örnek alınarak operasyonlar düzenleniyor. Putin ülkeyi ortodoks ve milliyetçiliğe doğru sürüklüyor. Ayni metod Türkiye’de kullanılıyor. Türk islam sentezi. Kutuplaşma metodu. Putin’in kendine bağlı istihbarat, merkezi istihbarat sistemi var. Ankara’da da merkezi istihbarat sistemi kuruldu.
Israil ise, kendi iç hukuku çerçevesinde sert bir uslup ile tutuklamalar yapıyor. Ayni metod Türkiye’de uygulanıyor.. Fakat her iki metod (Rus-Israil) sistemi Türkiye’de tutmaz. Ankara’da merkezi sisteme Şato deniyor. Artık yeni bir yönetim biçimi ile karşı karşıyayız.
Şato artık korku cumhuriyeti istiyor. Halk sistemden korkuyor. Korku bireysel özgürlüğümüzü ve fikirlerimizi engelliyor. Fakat her şey Şato’nun istediği gibi şekilleniyor. Bir takım düşünce grupları ötekileştiriliyor ve marjinalleşiyorlar. Şato’daki o kafa devlet hegomonyası ile baskıcı rejim uyguluyor. Devlet hegomonyasına karşı çıkmalıyız. Hükümet devlet değildir. Hükümet üyeleri hiç bir zaman demirbaş olmamıştır. Değişkendir. Fakat devlet hegomonyasının elemanları demirbaştır. Hükümet devletin şemsiyesi altında hizmet ve görevini yürütür. Hükümetler asla devlet olarak algılanmamalı. Süper güçlü şirketler devlet ile işbirliğine gider. İşbirliği yapacakları tek yapı devlettir. Bu bilgiler istihbarat okullarında ders olarak gösterilmektedir. Devlet ve hükümet-devlet ve anarşizm gibi konular işlenmektedir. Türkiye’deki stratejistler ülkeyi ” Süper NATO “nun yönettiğini ve planları olduğunu iddia ediyorlar. Türkiye’de Süper NATO diye bir kurum yoktur. Bildigimiz NATO iç sorunlarımıza da hakim değil. Ülkede ŞATO vardır. Devletler arası görüşmeleri ve sorunları bu kadrolar yapar. Şato görünmeyen devlet hegomonyası ile üzerimizde hüküm sürer. Burdan ülkedeki ötekileştirilmeyi çözebiliriz. Türkiye yönlendirilen bir hedefe doğru ilerlemekte!!! tarih boyunca süper güç şirketler tarafindan yedek lastik olarak kullanilan bir ülkeyiz. Önümüzdeki beş yıl içinde verilen görev yerimizde olacağız. Kaos’a gideriz. Ekonomimiz feci şekilde çökebilir. Lübnanlaşabiliriz, Afganistanlaşabiliriz. Fakat Avrupa Birliği ülkesi olamayız. AB’nin, Vatikan anası, Fransa ve Almanya babası olduğu sürece Türkiye ancak çirkin ördek yavrusu olur. ”
Yazının devamına da yer vereceğim..

Yazarın Diğer Yazıları