Tunceli Valiliği “elçilik binası” mı!

Tamam kafaya bir ufak darbe aldım ama, sanrı gördürmüyordur herhalde bana. Yanlış duymadım, doğruydu değil mi? Bu ülkenin Başbakanı çıktı, bir siyasi parti genel başkanına ciddi ciddi, şaka değil yani; bayağı bayağı “Bu sayılmaz, siz Tunceli’ye değil Tunceli Valiliği’ne gittiniz” dedi. Bunun için eleştirdi.
Pardon da;
Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’ye  “Sadece orada konuşabildi”  dediği  “Tunceli Valiliği bahçesi”  yabancı devlet toprağı mı?
Tunceli, Türkiye Cumhuriyeti sınırlarından çıktı, Türkiye Cumhuriyeti kurumları orada  “elçilikler”  gibi  “yabancı devlet toprağı”  statüsü aldı da bizim mi haberimiz olmadı?
Tunceli Valiliği, Türkiye Cumhuriyeti’ni idare edenler için Tunceli’ye açılmış bir  “dış temsilcilik”  mi?
Akıl sır erecek gibi değil; bir Başbakan, “devlet”in  “vatan toprağı” üzerindeki görünür hali olan kamu kurumlarını o topraktan, o toprağın üzerinde yaşayanlardan nasıl soyutlayabilir? Nasıl böyle bir ayrıma gidebilir? Gerçekten birlikten, gerçekten beraberlikten, gerçekten “millet” kalabilmekten söz edenlerin Tunceli’de öncelikle “tanıması” gereken yer değil mi Tunceli Valiliği?
Hem sonra, MHP lideri Tunceli sokaklarında dolaş(a)madıysa, öyle değil de -velev ki Davutoğlu’nun dediği gibi bir tek Tunceli’nin elini sıkamadıysa- bu kimin ayıbı Allah aşkına? Kimin basiretsizliği? Kimin otoritesinin yerle yeksan olduğunun göstergesi?
Davutoğlu, Başbakan’ı olduğu ülkede  “yürünemeyen sokaklar-caddeler”  var diye mi gururlanıyor bu kadar? Tunceli halkını terör örgütünün pençesinden kurtaramamış olmakla mı övünüyor? Tunceli’de  “PKK korkusuyla”  kapatılan kepenkler neden mest eder bir Başbakan’ı; bu nasıl bir hırstır ki rızkından, ekmek parasından olan vatandaşın zararını bile kâra dönüştürmeye kalkışır kendisine?
Pes!
***
Bu  “Tunceli ziyareti”  defterini kapatmadan aklıma takılan bir husus daha var, soruvereyim bu vesileyle.
Davutoğlu şu  “tokalaşma(ma)”  mevzuna takıldı kaldı;  “zinhar kucaklaşamazlar-aralarında uçurum var”  imajı yaratmaya adadı yaptığı son birkaç konuşmayı ama, Devlet Bahçeli’nin bir Tuncelili ile/bir Tuncelili’nin Devlet Bahçeli ile;
Hadi çerçeveyi biraz daha genişleteyim:
Bir MHP’linin bir Tuncelili/ bir Tuncelili’nin bir MHP’li ile;
Hadi olmuşken tam olsun genelleştireyim;
Bir Türk Milliyetçisinin bir Tuncelili/ bir Tuncelili’nin bir Türk Milliyetçisi ile  “tokalaş(a)maması”  için tek bir sebep var mı?
 “Tuncelili”  derken kast edilen Alevilerin kapanmasına izin verilmeyen o tarihi yaralarını Türk Milliyetçileri mi açtı?
Zorlayın biraz hafızanızı; neden çıkmıştı o  “etnik temizlik” le sonlanan Alevi isyanları?
 “Cem evleri açılmıyor”  diye mi?  “Dede”lerin statüsü yüzünden mi?  “Alevistan”  kurmak için mi?
Yoo!
Aleviler isyan ettiler çünkü onlar aynı zamanda  “Türk elinde parya muamelesi gören Türkmenler” diler!
Çünkü  “varlıkları doğuştan yaramaz Türk” diye,  “devşirme”lerce devletten uzaklaştırıldılar!
Çünkü tımarlarına el konuldu; topraksızlaştırıldılar, yoksullaştırıldılar, ağır vergilerle soluksuz bırakıldılar!
Çünkü çiftlerini-çubuklarını, asli sahibi oldukları ne varsa terke zorlandılar!
Demek ki neymiş;
Alevilerle Türk Milliyetçileri, yaratılan algının tam aksine  “aynı yolun yolcuları” ymış dünden bugüne!
Kanlarındaki cevheri aslinin bedeli ödetilmiş onlara tarih boyunca; bundandır ki “korunmak” için Aleviliklerini değil Türklüklerini gizlemek durumunda kalmışlar dağlara sürüldükleri gün! Dinleri değil; dillerini değiştirmişler!
Yoksa...
Aldığı Alevi kellerinden kubbeler yığılan  “Kuyucu” namlı  “Sırp” Murat Paşa, Boşnak İsmail Paşa  “Türk Milliyetçisi”  miydi ki Aleviler, Türk Milliyetçileri’ne uzatmasınlar ellerini?
Madımak’ın katilleri  “MHP’li” miydi; MHP mi il başkanı, belediye başkanı, milletvekili yaptı katillerin avukatlarını ki Aleviler MHP’lilere uzatmasınlar ellerini?
Sivas davası zaman aşımına uğrayıp da canilik, nefret, bölücülük  “karanlık” bir perdeyle örtbas edildiği gün  “hayırlı olsun”  diyen Devlet Bahçeli miydi ki, o kan, o ah onun eline mi bulaştı ki Aleviler Devlet Bahçeli’ye uzatmasınlar ellerini?
Ha çıkıp  “Ama Kahramanmaraş” diyenler olur belki;
Zeminini oluşturduğu  “darbe” nin kimleri ezip, kimleri palazlandırdığı bile göstermiyor mu o  “komplo” nun  “açık adresi”ni?
Hiç unutmayın;
Türkiye Cumhuriyeti -aslında- Atatürk ile Cemalettin Çelebi Hacıbektaş’ta buluştuğu gün ilan edildi.
Ve, kuruluştan sonra kurtuluşun da, Türk Milliyetçileri ile Aleviler’in, Atatürk heykelinin önünde buluştuğu gün ilan edileceğini bildikleri için böyle paniklemeleri!

Isparta Belediyesi’ne teşekkür

Tolga Unutmaz adlı okurumuzun, Isparta’da gördüğü arka ayakları kırık köpekle ilgili yazdıklarını dün bu köşede aktarmıştım.
Unutmaz, söz konusu köpeğe kendisi yardım edemediği için vicdan azabı duymuş ve Isparta Belediyesi’nden yardım talebinde bulunmuştu.
Dün sabah, Isparta Belediyesi Basın Danışmanı Enver Taha Aydın aradı. Durumu araştırdıklarını, köpeğin sahipli olduğunu anlattı. Köpek, Unutmaz’ın  “önünde gördüm” dediği kitabevinin sahibininmiş. Isparta Belediyesi almak için girişimde bulunmuş ama sahibi köpeğine baktığını söyleyip, vermemiş. Böyle olunca tedavisini üstlenmeyi teklif etmiş belediye; ama Aydın’ın dediğine göre tedavisi de mümkün değilmiş.
Duyarlılığından dolayı Isparta Belediyesi ve Başkan Yusuf Ziya Günaydın’a hem okurumuz hem de kendi adıma teşekkür ederim.

Yazarın Diğer Yazıları