Turizm gelir hesaplamaları üzerine - 1

Bu köşede yazmaya başladığım daha 2005 yılından itibaren ülkemizde denetlenmeyen ve herkesin sektörün içerisine girip iş yapabildiği tek sektör olarak  “turizm sektörünü”  göstermiştim. Bunun en başlıca sebepleri de özellikle Anap iktidarı döneminde kamuoyuna cicili bicili bir şekilde sunulan  “bacasız fabrika propagandası” ile aşılandı. Hemen ardından yakalanmış bu olumlu ortamda 1988 - 1991 yılları arasında (hala sorgulanmayan) 30 milyar dolar  “turizm teşvik kredisi” adı altında ne kadar Anap yandaşı (dönemin tabiri ile) papatya grubu mensubu varsa, onlara dağıtıldı.
Sonraki süreçte gazetelerde  “turizm yatırım projesi gösterilerek alınan milyarlarca dolar paraların başka işlere aktarıldığı boy boy çıkmaya başladı”. Ama  “turizm öyle sihirli bir sözcüktü ki”  her dönem iktidarlar tarafından değişik isimler altında, “yatırım kredileri sağlanan belki de ülkemizdeki tek sektör olmayı başardı”. Başlangıçta,  “turizm yatırım kredisi” olan isim daha sonraları  “turizm teşvik kredisi” Turizmde öncelikli kalkınma bölgeleri v.s isimler altında verilmeye devam edildi.
Hani bir söz vardır,  “Mecliste çözümlenmesi istenmeyen konular, o konuyu araştırmakla ilgili bir alt komisyon kurulur ve o komisyona havale edilir” diye. Turizm sektöründe bunu en çarpıcı şekli ile yaşıyoruz. Konular mecliste alt komisyonlara havale edilmese bile,  “turizm kelimesinin sihrinden”  dolayı, insanların gözlerinin önünde cereyan etmesine rağmen çözülemiyor. Çünkü, sektördeki insanlar olumsuzluklardan şikayet ederken belli bir süre sonra bakıyorsunuz, şikayet edenler de usulsüzlüğün bir kenarından tutunmuşlar işlerini yürütüyorlar.
Dolayısı ile sektördeki denetimsizliğin artması başlangıçta amatör ruhla işini yapmak isteyen işletmeciler tarafından eleştirilir iken, belli bir süre sonra hiçbir değişikliğin olumlu anlamda olmadığını gören o amatör ruhlu işletmecilerinde, birer  “turizm canavarına”  dönüşüyorlar. Gelinen noktada, başlangıçta eleştiren ile sisteme zarar verdiği söylenenler ortak nokta olan  “denetimsizlik, vergi vermezlik, belgesiz işletmecilik, sigortasız eleman çalıştırmak, yabancı kaçak çalışan istihdamı, faaliyet konuları dışına çıkmak v.b” tüm işlerde ortak oluyorlar.
Bunun olmasında en büyük etken de tabii ki, daha önceleri hiçbir teknik veya akademik alt yapısı olmayan insanların piyasa da iş yaparken kendilerine verdikleri  “serbest meslek” unvanının, yasadışı işler yapanlar tarafından da kullanılmasından dolayı, yeni moda unvan  “turizmci” unvanı oldu. Sonuçta turizmci olmak için bu ülkede hiçbir eğitim almanıza gerek yok, tarlada traktörle ekin ekmek için bile “çiftçilik belgesi” olma zorunluluğu olan ülkemizde, maalesef turizm sektöründe yerli ve yabancı turistlere hizmet amacı ile yapacağınız bir işyerinin sahibi olmak için  “herhangi bir belgenizin olması gerekmemekte.”
Bunun en çarpıcı örneğini, 1997 yılında özellikle İngiliz tur operatörleri tarafından turizminin en önemli ayağı olan  “konaklamaya” attıkları kazıkla açıklayabiliriz. Kayıt dışılıkları Bakanlık tarafından da kabul edilen 400 binden fazla yatak kapasitesine sahip “apart-oteller” hala kayıt altına alınabilmiş değiller. Bu işletmeler, sınırları içerisinde bulundukları belediyelerin vermiş oldukları “ruhsatlarla” işletiliyorlar.

Yazarın Diğer Yazıları