Turizm girdilerini artırmak

Dünyadaki dengelerin 1991’den sonra bozulması ile birlikte uzunca bir süredir ekonomik kriz ve çalkantılarla yüzleşen dünya ülkeleri, ekonomilerini yara almadan kurtarabilmek için yeni uygulamaları gündemlerine alıyorlar. Bunların arsında en dikkat çekicisi Rusya ve Çin Halk Cumhuriyeti arasında yapılan ticaret anlaşması oldu. Bu anlaşmaya göre Rusya ve Çin Halk Cumhuriyeti arasında yapılacak ticarette iki ülkenin kullanımdaki paraları Ruble ve Yuan  “ticarette geçerli para birimleri” olarak belirlendi.
2. Dünya Savaşı sonrası galip devletlerin başını çeken A.B.D’nin uygulamaya koydurduğu ve diğer dünya ülkelerinin de kabul ettiği  “A.B.D Doları’nın uluslar arası ticarette geçerli para birimi olması” 1970’ten bu yana belki de en büyük tepkiyi topladı.
Hazinesindeki altın rezervi kadar para basması gereken ülkeler, bu rezerv değerinden daha fazla para bastıkları zaman  “enflasyon”  denilen  “yani hazinde altın karşılığı olmayan karşılıksız para basmış”  oluyorlar. Üretimden çok sıcak para, faiz, borsa ve devlet kağıtları ile ekonomiyi yönetmeye çalışan ekonomi politikalarının dünyada sonunun geldiği yaşanan ekonomik krizlerle de bir kez daha doğrulanmış oluyor.
Konunun ciddiyetini çabuk kavrayan ülkeler, karşılığı olmayan parayı hazinelerinde ne kadar çok biriktirirlerse, karşılıksız para basan ülkelerle aynı kaderi paylaşacaklarını fark edince, yumurtaları ayrı ayrı sepetlere koymak anlamına gelen,  “farklı para birimleri ile ticaret yapmaya” karar verdiler.
Konumuz turizm olduğu için, daha önce de bu konuda yetkililerimizi uyarmış ve ülkemize turist gönderen ülkelerin para birimlerinin ülkemizde  “değiştirilebilir para birimleri sınıfına alınmasının” turizm girdilerine çok olumlu etkilerinin olacağını vurgulamıştım. Şöyle ki, Rusya’dan ülkemize gelen milyonlarca turist neden yanında A.B.D Doları getirmek zorunda bırakılıyor? Türkiye ve Rusya arasında milyarlarca dolarlık ticaret hacmi olduğuna göre, neden bu iki ülke aralarındaki ticarette kendi para birimlerini kullanmıyorlar? Psikolojik olarak bile kendi ülke paranızla tatil için gittiğiniz diğer ülkede rahatlıkla paranızı bozdurup alış veriş yapabiliyorsanız, o ülkeye karşı daha bir sempati ile bakarsınız.
Diğer taraftan, o para birimini kullanmayan ülkelerden gelen insanları ülkenize gelirken illa Dolar ile gelmeye zorladığınızda, bu kez karşılığı olmayan bir para ile hazinenizi doldurmaya devam ediyor oluyorsunuz. Ama bu durumda kazanan sürekli  “karşılığı olmayan parayı basıp piyasaya süren ülke” oluyor.
Uluslar arası arenada Türk Lirası’nı  “itibarlı para birimleri” arasına sokmak istiyorsak, tez elden ticaret anlaşması yaptığımız ülkelerle karşılıklı olarak ülke para birimlerinin kullanılması maddesini anlaşma maddesi olarak koymalıyız.
Turistik amaçla ülkemize gelen bir Rus turist, kendi ülke parası olan Ruble’yi Türk Lirası ile değiştirdiğinde, tatil dönüşü tekrar değiştirmek zorunda kalmayacak, çünkü kendi ülkesine döndüğünde zaten Türk Lirası’nı bankalarda değiştirebileceğini biliyor olacak. Bu da Türk Lirası’na uluslar arası dolanım imkanı sağlamış olacak. Eğer böyle düşünülmemiş olsa idi, bugün Avrupa Birliği parası Avro diye bir para biriminin ortaya çıkmaması gerekirdi. Buradaki asıl amaç, dünya ticaretini kontrol altına alma yarışıdır. Eğer sizin paranız uluslar arası ticarette geçerli bir para ise, yapmadığınız ticaretten bile siz para kazanıyor olacaksınız demektir.

Yazarın Diğer Yazıları