Turizm sektörünün karadelikleri (1)

Villa turizmi ve Maliye Bakanlığı

Yetkili konumundaki görevliler önlemlerini almadıkça ve her isteyen turizmci olmaya devam ettikçe, turizm sektöründe on yedi yılını devirmiş bir insan olarak bana da düşen bunları tekrar tekrar kamuoyunun bilgisine sunmak ve yetkililerin harekete geçmelerini beklemek olmaya devam edecek.
2003 yılında değiştirilen “köy kanunu” ile birlikte yabancıların “belediye sınırları dışındaki” alanlarda da gayrimenkul almasının önünün açılması ile beraber, kısa süreli bir döviz girdisi sağlanır iken, bunun kamuoyuna propagandası (her zaman olduğu gibi) “yabancılar ülkemize para akıtıyorlar, yatırım yapıyorlar” şeklinde oldu.
Atalarının bin bir güçlük ve emekle sahip olduğu arazileri kısa süreli zenginlik ve refah uğruna satan bir kuşağın eline geçmiş olmasından dolayı, gayrimenkul satışlarında kısa sürede büyük bir patlama yaşandı. İlk birkaç yıl paraya sahip olan bu kolaycı kuşak, parasal olanaklarla kumar, içki ve benzeri kötü alışkanlıklara da kolayca kapılınca ortaya çok dramatik olarak sonuçlanan olaylar da görmeye başladık.
Paranın büyüsüne kapılan bu kuşak “değirmenin suyunun hep aynı akacağını sandı” . İkinci yıldan itibaren sattıkları arazilerin paraları tükenmeye başlayınca birden bu kolaycı kuşak mensuplarının turizm sektörünün en şizofrenik ve doyumsuz şahıs grubunu oluşturduklarını gözlemledim.
Araziler satılmış, biraz kafası çalışanlar elde ettikleri paralarla apart-otel işletmeleri açmışlar hiç olmazsa bir meslek sahibi olmaya yönelmişler, fakat toprak satmanın sadece para getirmediğini, daha başka sosyo-ekonomik sorunları da beraberinde getirdiğini tecrübe etmeleri pek uzun sürmedi.
Apart-otellerini müşteri ile dolduracaklarını bekler iken, sattıkları arazinin üzerine villaları konduran yabancının her hafta başka “müşterilerle” villalarını doldurduğunu ve korkunç bir para girdisi elde ettiğini anladılar. Yani topraklarını satmak ile ülkeye girmesi gereken dövizin yabancının cebine girmesine sebep olduklarını geç anladılar.
Ama artık yapacak bir şey olmadığını onlar da biliyorlar, topraklarını geri alabilecek bir ekonomik güce de sahip olmadıklarından Temmuz ve Ağustos aylarında iki ay iş yapıp on iki ay geçinmeye çalışıyorlar. Yabancılar ise sahibi oldukları villaları haftalık birkaç bin TL’ye kiraya vererek hem T.C. devletine vergi vermeden paraları cebe indirir iken, araziyi almak için ve üzerine villaları yapmak için harcadıkları paraları iki yıl içinde zaten kazandılar.
O kadar yazmama rağmen Maliye Bakanlığı’nın “kaçak olarak işletilen yabancılara ait villalarla” ilgili bir çalışmasına şahit olmadım. Hatta yabancıların müşterilerini havaalanlarından rahat alabilmeleri için “misafirlerini almaya gelen yabancılara belge sorulmayacak” diye talimatlar yayınlayan Kaymakamları bile gördük.
Sonuç olarak yabancıların sahibi olduğu villaların tatil amaçlı kiraya verilmeleri ülke ekonomisine büyük kayıplar verdirmekte, bu villaları “ticari işletme” olarak kayıt altına almayan Maliye Bakanlığı’nın da bu kayıpların oluşmasındaki sorumluluğu göz ardı edilmemelidir.
Buradan yetkilileri bir kez daha görevlerini tam olarak yapmaya davet ediyorum. Vergisini veren Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının kendi ülkelerinde ikinci sınıf muameleye maruz kalmamaları için acilen önlem alması gereken kurumların başında Maliye Bakanlığı gelmektedir.

Yazarın Diğer Yazıları